Bursaspor oyunun başından itibaren Galatasaraylı oyunculardan baskı görmedi. Hem oyunu kurmakta zorlanmadılar, hem de tempoyu istedikleri gibi ayarladılar.
Oyunda sete dönmeyi, yön değiştirmeyi çok iyi yaptıkları gibi araya dikine attıkları toplarla da Galatasaray savunmasını zorladılar.
Ertuğrul Sağlam’ın kurgusu son model tekstil makinesi gibi tıkır tıkır işledi. Özellikle Volkan, toplu topsuz yaptığı hücumlarla etkili oldu. Bu oyuncunun getirdiği topla da Ergiç’le bulunan gol, aslında bunun göstergesiydi. Bursaspor’da Sercan’ın Galatasaray savunmasını tehdit eden koşuları sonuç almasa da, etkiliydi.
Alışılagelmiş sisteminden taviz vermeyen, sabırlı oyun anlayışını dikkat ve disiplinle birleştiren Bursaspor, hem savunmada Ömer Erdoğan’ın önderliğinde hatasız, orta alanda ise filozof Ergiç’in şefliğinde mükemmele yakın yardımlaşma ve dayanışma göstererek rakibini durdurdu.
Herkeste bir korku var
Galatasaray’a bakıyorum da, akordu yapılmamış bir enstrüman gibiydi. Duran toplar dışında, etkisi yok denecek kadar azdı. Oyunun genelinde top onlarda, ama üretim yapacak inisiyatif alacak oyuncuyu ara ki bulasın!
Örneğin, hücum hattı sağda Arda, solda Kewell, ortada Baros maçın başından bitiş düdüğüne kadar yerlerini değiştirmediler. Sanki Rijkaard yasaklamışcasına. Bu kadar statik kalıp, durağan oynayan oyuncuların üretim yapması zaten çok zor.
Herkeste bir endişe ve hata yaparım korkusu vardı.
Ya orta alana ne demeli? Evlere şenlik! Mesafe almayan, adam eksiltmeyen, hücuma servis yapmayan, şut atmayan bir takımın golü bulması da ancak şansa kalırdı. Sonuçta, 18 yıl sonra Ali Sami Yen’de kazanmak Bursaspor adına tarihi bir başarı. Yani bir ezber daha bozulmuş oldu.