İlk puanımızı aldık. Daha iyisini yapabilirdik. Ama olmadı, yapamadık. Bunun birinci sebebi bence psikolojik. Süper Lig’de kazanma alışkanlığı olan bir takımın futbolcusu olarak Dünya Ligi’nde sürekli kaybetmenin getirdiği travmatik durum özgüvenin kaybolmasına yol açtı.
İkincisi ise acı ama gerçek; yönetimseldir. Transfer hataları. En iyilerin liginde oynayacağını bilerek yabancı transferinde üçüncü sınıf oyuncular alarak onlardan medet ummak. Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Kaldı ki siz Türkiye’yi temsil ediyorsunuz.
Sahanın içine girdiğimizde ise teknik olarak şunu söyleyebiliriz. Glasgow takımının 5’li savunma ile 4’lü orta alanda kalıp, 1 hücumcuyla oynaması bize göre çağ dışı ve ilkel futbol anlayışı olsa da hücumda 3-5-2’ye dönüp modern futbol oynama isteğini herhalde tek yapan takım İskoç ekibi olsa gerek.
19. dakikada attıkları gol de aramızdaki futbol kalitesinin farkını gösteren en güzel örnekti. Ertuğrul hocanın rotasyonlu kadrosunun içinde her tipte oyuncuyu görmek zenginlik gibi gözükse de atletik özellikleri yeterli olmayan, hızlı düşünüp çabuk oynamayan oyuncuların mantel anlamdaki geriliği Bursaspor adına sıkıntıydı. Ama bütün bu negatif gelişime rağmen Bursaspor takımının pozitif futbol anlayışından taviz vermeyerek golü düşünmesi takdire değer bir durumdu.
İkinci yarıda kurdukları baskı sonucunda Sercan’ın kalabalık İskoç savunması arasında top kontrolü ve vuruş kalitesi görülmeye değerdi. Bursaspor takımının galibiyet golü bulmasını biraz şans biraz da beceriksizlik engelledi. Sonuçta her şeye rağmen Dünya’nın en iyilerinin organizasyonunda ilk kez katılıp bir puan almak en büyük teselli olsa gerek.