26.08.2012 - 14:49 | Son Güncellenme:
Fenerbahçe'de geçirdiği başarılı 4 yılın ardından İspanya'nın Atletico Madrid takımına transfer olan Emre Belözoğlu, Medyaspor'a konuşurken, bir çok konuda önemli açıklamalar yaptı.
Medyaspor.com'un yaptığı röportajın soru ve cevapları şöyle:
-Atletico Madrid transferin çok konuşuldu. İlk önce o kısımdan başlayalım. Transfer döneminde Atletico Madrid dışında farklı takımlardan teklif almış mıydın?
2-3 tane çok ciddi alternatifim vardı ama Fenerbahçe'deki belirsizlikten dolayı ve İspanya'da forma giymek istediğim için buraya geldim. Doğru bir tercih yaptığımı da düşünüyorum. Çok büyük bir takıma geldim.
-Diğer alternatifler arasında hangi kulüpler bulunuyordu?
Avrupa'dan da teklifler vardı. Maddi imkanları daha yüksek Çin gibi Rusya gibi ülkelerin takımları da vardı ancak ben en doğru tercihi yaptığımı düşünüyorum.
-Atletico Madrid tercihinde Arda Turan'ın rolü nedir?
Tabii ki Arda'nın burada olması benim tercihimdeki en büyük etkenlerden bir tanesiydi. Arda kardeşim gibi bildiğim bir kişi. Ama ne olursa olsun her şeyden önce burada rahat olacağıma inandım.
-İtalya'da, İngiltere'de, Avrupa'nın önde gelen liglerinde top koşturdun. İspanya ligi ile oynadığın diğer ligler arasında nasıl farklar veya benzerlikler var?
Ben İtalya'ya gittiğim dönemde İtalya ligi taktik anlamda dünyanın en önde gelen ligiydi. Sonra İngiltere'de çok yüksek tempoda futbol oynanan, mücadelenin yüksek olduğu bir lig ile karşılaştım. Buranın da pek farklı olduğunu söyleyemem. Hatta İspanya ligi şu an teknik olarak en iyi futbolun oynandığı lig diyebilirim. Çok yetenekli ve çok atlet oyuncular çıkarıyorlar.
-İngilizce ve İtalyanca konuşabiliyorsun... İspanyolca ile aran nasıl?
Zaten İtalyanca ile aralarında gramer olarak pek bir fark yok. Söktüm gibi. İspanyolca öğrenmek pek zor olmadı. Ama daha iyi hale gelmek için biraz daha pratik yapmak gerekiyor. Eşimle beraber İspanyolca dersi alma niyetimiz var.
-İdmanların çok sıkı geçtiğinden söz ediyorsun röportajlarında. Hemen akıllara şu geliyor: Türkiye'deki antrenmanlar ile İspanya'daki antrenmanlar arasında ne gibi farklılıklar bulunuyor?
Tabii ki farklılıklar var ancak baktığınızda Türkiye'de oynanan futbolun temposuyla Avrupa'da oynanan futbolun temposunda ciddi farklılıklar söz konusu. Bunda antrenörlerin futbolcu tercihleri de etkin rol oynuyor.
-İlk hafta yedek kulübesindeydin. Gelecek haftalarda seni ilk 11'de görebilecek miyiz?
Geçen seneden oturmuş bir takım var. Simeone'nin gelmesiyle hem taktik anlamında hem oyun anlamında takım çok iyi işler çıkardı. Bu takım UEFA Kupası'nı kazandı. Oturmuş bir takımı tercih etmesi oldukça doğal ancak ben yakın zamanda 11'de başlayacağıma inanıyorum. Önemli olan süre aldığınızda neler yaptığınızdır. Takımıma en iyisini verebilmek için çok çalışıyorum ve ilk 11 için de sabrediyorum.
Burada olmaktan çok mutluyum. Bence burada önemli olan Arda ile birlikte ülkemizin futbolunu en iyi şekilde temsil edebilmek. Ben saha içinde de saha dışında da bunun için gayret ediyorum.
-Levante maçında sen kulübedeyken özellikle twitter'da 'Emre bu takıma ilaç gibi gelir' tarzında yorumlar yapıldı. Senin düşüncen nedir bu konuda?
İnşallah. Bunun için uğraşıyoruz biz de. İyi bakıyorum kendime, ailem de burada. Şu an futbol oynamam adına her şey pozitif. Yapmam gereken tek şey sahaya çıkıp en iyisini vermek.
-Peki biraz da Süper Lig'i konuşalım. Hala takip ediyorsundur. Sence bu yaz transfer dönemini en iyi hangi takım değerlendirdi?
Bu cevabı vermek kolay değil çünkü birçok kaliteli transfer yapıldı. Bence bunun cevabı gösterilecek performansa göre verilmeli. Bunun için de çok erken. Avrupa kulüplerinde çok fazla yerli oyuncu var. Türk takımları bence bunu örnek almalı. Son zamanlarda İspanya ligi de bünyesindeki İspanyol oyuncu sayısını oldukça arttırdı. Bence bu dikkate değer bir konu.
Kaliteli Türk futbolcuları kadrosunda bulunduran takımlar en doğru hamleleri yapmış olan takımlardır. Şu an itibariyle baktığımızda Fenerbahçe de Galatasaray da çok doğru yerli transferler yaptı. Sanki Fenerbahçe ve Galatasaray bu konuda biraz daha rasyonel davrandılar.
-Galatasaray'ın durumundan söz etmek istiyorum. 2000 ruhu geri geliyor deniliyor. Senin bu konu hakkındaki düşüncelerin nelerdir? Sen de o efsane takımın bir parçasıydın...
O dönem, takımdaki arkadaşlık seviyesinin üst safhada, kişisel performans olarak da herkesin maksimum seviyede olduğu bir dönemdi. 2000 ruhunun geri gelmesi konusunda bir şey diyemem ancak Fenerbahçe'nin de Türk futbolcu olarak Galatasaray'dan bir eksiğinin olduğunu düşünmüyorum. Yine de performansları görüp öyle değerlendirmek en doğrusu olacaktır.
-Galatasaray'ın şu anki takımında forma giymek ister miydin?
Öyle bir şey yok. Ben Fenerbahçeli Emre olarak anılmak istiyorum. Benim için Galatasaray, futbol dünyasına girmeme yardımcı olan en büyük camiadır. Fatih Terim'in bu konudaki hakkını, emeğini hiçbir şekilde inkar edemem ama Fenerbahçeli Emre olarak anılmak istiyorum.
-Senin gibi hem Galatasaray hem Fenerbahçe forması giymiş Tanju Çolak futbolu bıraktıktan sonra ne Galatasaray ne de Fenerbahçe tarafından sahiplenilmediğini dile getirip pişmanlığını anlatıyordu, senin böyle bir çekincen var mı?
Camialar futbolcuları o günün şartları, o günün birikimleri itibariyle veya geçmişte ortaya koydukları insani özellikleriyle sahiplenir ya da sahiplenmez. Ben Tanju ağabeyin durumunu bilemiyorum. Ama ben öyle bir beklenti içinde değilim. Benim futboldan sonra futbolun içinde olabileceğim tek bir alan var, o da şimdi sertifikasyon programına gittiğim spor yöneticiliği alanı.
Bu arada Galatasaray'da veya Fenerbahçe'de futbol ömrünün sonuna kadar oynamış, kulübün içinde bulunmuş oyuncuların bile sahiplenilmediği oldu... Bu birazcık da kısmet işi. Ben kimsenin beni sahiplenmesine ihtiyaç duyacak yapıda bir insan değilim. Her şeyimi futbolculuğuma inşa etmedim. Sahiplenmeyebilirler futboldan sonra...
-O zaman biraz da Fenerbahçe'den söz edelim. Şampiyonlar Ligi'ne katılma mücadelesi veriyor eski takımın. Rusya'daki ilk maçtan 2-1 mağlup ayrıldılar. Sence rövanş maçında Fenerbahçe'nin tur şansı nedir?
Avantajlı bir skorla döndüler. Kolay maç olmayacaktır. Umarım Şampiyonlar Ligi'ne kalabilmek adına uygun skoru alır Fenerbahçe. Tekrar söylüyorum kolay maç olmayacaktır Spartak Moskova çok tehlikeli bir takım ancak Fenerbahçe de en az Spartak Moskova kadar güçlü.
-Oransal olarak Fenerbahçe'nin tur şansını nasıl görüyorsun?
İki takımın da şansının eşit olduğunu düşünüyorum, bence %50.
-Son günlerde Aykut Kocaman ile Alex arasında yaşanan gerginliğe değinmek istiyorum. Alex son olarak Gaziantepspor maçı kadrosuna alınmadı. Bu konu hakkındaki görüşlerin neler?
Benim şahit olduğum ve bildiğim bir şey yok. Özellikle Türk takımlarında futbolcularla teknik adamlar iyi anlaşamayabilirler fakat önemli olan Fenerbahçe'nin menfaatleridir. Takımın başında şu an bir hoca var. Futbolcular da her zaman kadroya girmek ve oynamak ister ama bu her zaman mümkün olmayabilir. Bu yüzden de saygı duymak gerekiyor. Alex de bu konuda her zaman örnek olmuş bir futbolcu...
-Geçen sezon da bu tarz olaylar yaşanıyor muydu?
Ben hiç şahit olmadım.
-Atletico'da; Falcao, Adrian, Arda gibi çok önemli oyuncular var. Takımdaki arkadaşlık ortamı nasıl?
Hepsi çok önemli oyuncular tabiİ ki. Burada tam bir aile ortamı oluşmuş. Herkes birbirini çok seviyor, sayıyor. Bunu iyi başarmışlar. Çok güzel bir görüntü var. İnşallah ben bunun ligdeki ve Avrupa'daki performansımıza olumlu yansıyacağını düşünüyorum.
-Bu sezon Messi ve Ronaldo ile karşı karşıya geleceksin. Sence hangisini durdurmak daha zor?
Oyun görüşü olarak iki oyuncu da birbirinden farklı. Messi bu konuda Ronaldo'dan biraz daha üstün gibi görünüyor ancak fizik olarak da Ronaldo Messi'nin üzerinde. Total olarak bakarsak sanki bana göre Ronaldo biraz daha iyi ama herkesin tercihi farklıdır.
-La Liga'da şampiyonluğun en önemli adayı olarak kimi görüyorsun?
Bizim öncelikli hedefimiz Şampiyonlar Ligi'ne kalmak. Barcelona ve Real Madrid ile başa çıkmak gerçekten kolay değil ancak amacımız geçen sene oluşan farkı daha aza indirgemek. Gerek mücadelemizle gerekse taktik yapımızla bunu başarabileceğimizi düşünüyorum.
-Arda senden bir sene önce oraya gitti. Takım arkadaşlarının Arda'ya bakışı nasıl?
Arda burada gerçekten çok seviliyor. Geçen sene çok iyi bir performans sergilemişti. Bu sene de çok iyi bir başlangıç yaptı. Kaldığı yerden devam ediyor. İnşallah böyle devam eder. Arda, hem takımca hem de taraftarlarca çok seviliyor. Geçen sene Diego vardı. O da çok yetenekli bir yıldız, Atletico'nun geçen sezonki başarısında önemli rol oynadı... Takımdan ayrılınca kafalarda soru işaretleri oluşmuştu. Ancak Arda ilk maçta oynadığı futbolla o soru işaretlerini oldukça azalttı. Senin düşüncelerin neler, Arda bunu başarabilecek mi? Kesinlikle öyle ancak geçen sene her futbolcu yüksek performans gösterdi. Arda bu sene skoru daha çok değiştirecek bir pozisyonda oynayacak. İlk haftada bunu başardı, milli takımda bunu başardı. Böyle de devam edecektir. İnşallah kardeşim, Atletico Madrid'in değişilmez oyuncularından biri olacak ve inşallah buradan da dünyadaki en büyü 3-4 kulüpten birine gidecek. Arda'da bu potansiyel mevcut.
-Senin tarzında hem hücum hem savunma yapabilen çift yönlü orta saha ne dünyada ne de ülkemizde kolay bulunmuyor. Çift yönlü olarak bir ara Murat Ceylan çıkmıştı Gaziantepspor'dan ama kendisini yeterince geliştiremedi sanırım. Senin gördüğün kaliteli çift yönlü orta saha oyuncuları var mı ülkemizde?
Veliahdım diyebileceğin biri var mı? Bir veliaht açıklayabilecek bir futbolcu olduğumu düşünmüyorum. 16 yaşından beri Türkiye'nin gündeminde oldum, herkes sağ olsun bana destek oldu ama ben bu soruya genel bir cevap vereyim: herhangi bir mevkide artık yıldız oyuncu yetişmediği gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor. Beni bir yıldız olarak gören herkese teşekkür ediyorum ama son dönemlerde Arda'nın dışında büyük bir yıldız yetiştirdiğimizi düşünmüyorum. Defansta da forvette de kalede de yıldızlar yetişebilir. Ama ben Türkiye'nin son yıllarda futbol olarak geriye düşmesini de biraz buna bağlıyorum.
-Hiç kasten tekme attığın oldu mu?
Bazen adam gole giderken arkasından müdahale etmen gerekiyor. Ama bilerek gidip faul dışında tekme attığım olmaz yani.
Benim adımın çıkmışlığımdan kaynaklı sıkıntılarım var. Ben 10 maç bir şey yapmıyorum, sonra bir bakıyorsun millet konuşuyor. Hakemin bir yanlış kararına hocam napıyorsun desem bak yine itiraz ediyor diyecekler. Ama adımız çıkmış yapacak bir şey yok. Ama bu demek değil ki ben değişmeyeceğim. İnsan değişmek zorunda. Benim de ailem var, çocuğum var, kendime göre bir hayatım var. Sokağa çıktığımda tepki almadım çok şükür bu zamana kadar ama yine de ya sen böyle bir adam değilsin, daha sakin bir adamsın diyorlar. Belli bir süreden sonra saha içinde de böyle bir adam olmalıyım, olmak zorundayım.
-Futbolu bıraktıktan sonra, teknik direktörlük falan düşünüyor musun?
Ticaretle de devam edebilirim. Dediğim gibi sertifikasyon programlarına gidiyorum. Belki bu yönde de devam edebilirim. Bir gün bir şans denk geldiği zaman, bizi layık görürlerse Türkiye Futbol Federasyonunda ya da Fenerbahçe'de yer almak isterim.
-Peki, bazı arkadaşların hemen futbolu bıraktıkları gibi teknik direktörlüğe geçerken, Bülent Kormaz'ı, Hagi'yi örnek verebiliriz gerçi Bülent Korkmaz'ın çok kısa da olsa bir ikinci adamlık deneyimi var... Bazıları ise yardımcı antrenörlükle başlayıp, bu işin biraz da 'öğrenme' işi olduğunu düşünüyorlar Ümit Özat ve Arif Erdem gibi... Sence hangisi daha doğru?
İmkanlara bakar, bilemiyorsun. Bazısı yapı itibariyle ikinci adam olmayı kabullenemeyebilir. Bazısı da ikinci adamlıktan başlayabilir, tecrübe edinmek isteyebilir. Herkesin farklı fikri olabilir. Ben kendi adıma söylersem de ilerde teknik direktörlük düşünmüyorum.
-Avrupa'da da oynamış bir futbolcu olarak bugüne kadar seni en çok zorlayan maç, futbolcu ve en çok etkileyen taraftar hangileridir?
En çok etkileyen taraftar kendi takımım olduğu için demiyorum ama Newcastle'ın ve Fenerbahçe'nin taraftarı takımına çok sahip çıkıyordu. Hele geçen seneyi yaşadıktan sonra Fenerbahçe taraftarını samimi bir şekilde biraz daha öne koymak gerekiyor.
Zorlandığım futbolculara da gelirsek... Çok büyük futbolculara karşı oynadım. Zidane'ı söyleyebilirim, Fransa milli takımındayken karşılıklı oynadık. Gördüğüm en büyük oyuncu da oydu.
-Oynadığın takımlarda hep 5 numarayı giydin. Forma numarasının bir özelliği var mı?
Galatasaray'dayken Tugay ağabey çok giyerdi ben de ona çok hayrandım. O dönemlerde giydim 5 numarayı hem Galatasaray'da hem milli takımda. Tugay ağabeyle de mevkidaştık, o oynadığında ben oynamazdım ben oynadığımda o. Bir yandan seviniyordum ben oynadığım için, diğer yandan Tugay ağabey oynamıyor diye üzülürdüm. Enteresan bir durumdu yani.
-Şimdi ise Atletico Madrid'te 21 numaralı formayı giyiyorsun. Bunun özel bir sebebi var mı?
Özel bir sebebi yok. 3-4 tane alternatifim vardı normalde 5 numarayı giyiyorum dediğiniz gibi ancak dolu olduğu için o 3-4 tane arasından tercih yaptım ve 21'i seçtim.
-Borussia Dortmund maçını hatırlıyorum... Senin için büyük bir anısı olmalı... O maçta bir şeyler yapabileceğini hissetmiş miydin?
Evet, son yarım saatte girmiştim 16 yaşında. Hissetmiştim ama çok tecrübesizdim o zaman. Bende bir şeyler var ki bu yaşta beni bu maça koyuyorlar demiştim ama dediğim gibi çok tecrübesizdim.
-İlk Avrupa maceran Inter'deki kariyerini özlüyor musun? Newcastle ve Inter'den hâlâ görüştüğün arkadaşları var mı?
Geçmiş adına açıkçası çok samimi söyleyeyim, hala rüyalarını gördüğüm çocukluğum dışında çok bir şey özlemiyorum.
-Çalıştığın Teknik Direktörler arasında en çok etkilendiğin isim hangisi?
Mancini çok iyiydi. Futbolun taktiğini ondan öğrendim, özel çalıştırma yöntemleri vardı. Fatih hoca çok iyiydi. Fatih hoca da motivasyonda bence Türkiye'nin en iyisi. Ama günümüz futbolunda motivasyonun yanına da başka şeyler koymanız gerekiyor. Bu anlamda da Aykut hocayı söylemem gerekir.
-Bu sakatlıkları yaşamasaydım, ben de çok büyük futbolcu olurdum dediğin oldu mu?
Benim öyle bir hayalim yoktu zaten. Ben Zeytinburnuspor'a futbolcu olayım ikinci ligde, anneme güzel bir ev alayım isterdim, öyle çok büyük hayalleri olan bir futbolcu değildim ben.
-Futbola Zeytinburnuspor'da başladın. Çocukluğunu orada geçirdin. Çocukluğun hakkında ve Zeytinburnu hakkında neler söylersin?
Yedikule'de büyüdüm aslında ben. Çok daha dar sokakların olduğu bir yerdi, çok top oynardık. Çok güzel bir çocukluk yaşadım. Onun dışında bir şey özlemedim diye o yüzden söyledim az önce.
Şu an sokak futbolu da kalmadı. Onun yerine kendilerine internette messengerda yazışmayı, Twitter'da Facebook'ta yazışmayı tercih ediyorlar. Sokak futbolu kaybolunca, yeteneklerini rahat bir şekilde ortaya dökecek olan oyuncular da azaldı.
-Genç yaşta Avrupa'ya gittin ve Avrupa'da uzun yıllar kaldın. Genç futbolculara bu konuda verebileceğin tavsiyeler var mı?
Oraya gitmek için çok çalışsınlar. Türk futbolcusunun en büyük problemi iş hayatlarına adapte olamamaları... Kendi işlerine göre yaşamalılar, kendi işlerine göre çevre kurmalılar, kendi işlerine göre aile yaşantısı sürmeliler. Hayatta en önemli şey ailedir, benim için de böyledir, herkes için de böyle olması gerekir. Ama Türk futbolcusunun aileden sonra gelebilecek en önemli görevinin futbola hizmet etmek olduğunu anlaması ve futbol için yaşaması gerektiğine inanıyorum. Çok çalışmaları ve futbolu merkeze yerleştirmeleri gerekiyor.
-Bitirmeden önce tekrar Fenerbahçe'den bir soru soralım... Sen gittikten sonra büyük bir sıkıntı var. Hâlâ o bölgeye transfer yapılmadı. Dönmen istense döner misin ya da böyle bir teklif oldu mu?
Böyle bir şey yok. Benim de öyle bir niyetim yok. Fenerbahçe'nin de niyeti olacağını düşünmüyorum. Türk futbolunda her futbolcunun, her hocanın yeri dolar. Yeter ki doğru hamleler yapılsın, doğru stratejiler uygulansın. Ben yerimin doldurulamayacağını düşünmüyorum.
-Ve son olarak milli takım... Hollanda ile maçımız var. Bu maçta şansımızı nasıl görüyorsun?
Hocamızın hedefi grupta birincilik. O yüzden bence Hollanda maçını kaybetmeden başlamak her şeyden önemli diye düşünüyorum.