1975-76 sezonu. Mithatpaşa Stadı’nda Beşiktaş- Fenerbahçe derbisi oynanıyor. Dakika 53. Sarı-lacivertli takımın genç yıldızı Engin Verel sakatlanır. Durumu ciddidir, yan bağları kopar. Beşiktaş kalecisi Rasim Kara koşarak yanına gider ve kulüp doktoru beklemeden Verel’i kucaklayarak saha dışına taşır. O kısacık zaman diliminde aralarında şu konuşma geçer;
- E.V: “Öleceğim acıdan abi. Ama bizi yenerseniz keserler beni.”
- R.K. “Lan oğlum bırak maçı. Kim yenerse yensin.”
- E.V. “Abi ölüyorum ben.”
- R.K. “Sus oğlum. Zaten gülle gibisin. Hele bir kenara taşıyayım seni.”
Diyaloğun tanığı maçın hakemi, aynı zamanda Hürriyet gazetesi yayın koordinatörü olan Erkan Göksel’dir. Fotoğrafı çeken ise Doğan Şenyurt.
Engin Verel ağır bir ameliyat geçirir ve aylarca futboldan uzak kalır. Ama Rasim abisinin kendisini kucağında taşıyıp teselli etmeye çalıştığı anları asla unutmaz.
Gelelim günümüze
Aradan 47 yıl geçmiş. O dönemler ezeli rekabet de olsa insanlar statlarda yan yana maç izliyor, futbolcular derbi maçında dahi rakibinin emeğine saygı gösteriyor, bugün fair-play dediğimiz dostluğu yaşamayı ve yaşatmayı biliyordu.
Günümüzde bir Rasim Kara örneği verebiliyor muyuz? Engin Verel’in vefasını duyabiliyor muyuz?
Derbi müsabakasında tribünlerin yarı yarıya dolduğunu, takım elbiseli erkeklerin, şapkalı kadınların birlikte maç izleyebileceğini hayal edebiliyor muyuz?
Günümüzde kazanmak ya da çıkarım elde etmek için her şey mübah. Sakatlık numarası yapanlar, hakemi aldatmaya çalışanlar, rakibi düşman görenler, para için şeytana tapanlar, kendine çalışan kulüp yöneticileri, camialara hoş görünmek adına yalanı ezber edinmiş yorumcularla dolu çevremiz.
Sevgi, takdir, emeğe saygı gibi kavramlar yok futbol kültürümüzde.
Bugün, kulüpler ve milli takım düzeyinde niçin sürekli irtifa kaybediyoruz diye sorgulamadan önce, oyunun tüm paydaşları olarak aynaya bakmalıyız.
B’ye terfi ettik!
Bir dönemler dünya klasmanında ilk ona giren Türk futbolu, şimdi UEFA Uluslar Ligi’nde C’den B’ye terfi ettiği için seviniyor. Rakiplerimiz kim? Lüksemburg, Faroe Adaları ve Litvanya.
A Milli Takım Teknik Direktörü Stefan Kuntz, beraberliği son anda kurtardığımız maçın ardından doğal olarak eleştirildi. Ancak unutmayalım ki ay-yıldızlı ekibimiz ciddi bir değişim içinde. Yeni yüzler, tecrübesiz isimler bir arada. Hoşgörü ve anlayış şart. Kendi sıkletimizde mücadele edene kadar sabırlı olmalıyız.
Bir gariplik var bu işte?
Futbol Federasyonu Riva tesislerinin kurşunlanmasının üzerinden 3 hafta geçti. Ancak hâlâ karanlıkta kalan konular var.
Olay alkollü bir şahsın saldırısı gibi algılandı. Adam o kafayla bir şarjör mermi boşaltıyor, bunların 7 tanesi hedefe isabet ediyor. Mazallah ya ayık olsa imiş?
Peki; saldırının ardından neden iki TFF personeli işten çıkarıldı? Başkan Mehmet Büyükekşi’ye niçin iki yakın koruma verildi? Federasyon binasının iki girişi var. Bunların biri hangi gerekçeyle sadece başkan ve yönetim kurulu üyelerine tahsis edildi? Özel sicil kayıtlarının incelenmesinin amacı ne?
Anlaşılan daha derin mevzular söz konusu!
Sıra Cüneyt hocada mı?
Türk hakemliğinde son yıllarda iz bırakan üçlü vardı; Cüneyt Çakır, Tarık Ongun, Bahattin Duran.
Çakır sürpriz bir kararla hakemliği bıraktı. Ona yıllarca yol arkadaşlığı yapan Ongun ile Duran da veda etti.
Cüneyt hocanın yardımcıları şimdi Azerbaycan’da eğitimcilik kariyerlerine başlayacaklarmış. TFF hakem işleri eski müdürü Barış Şimşek de bir kaç ay önce soluğu kardeş ülkede almıştı. Şimdi orada Merkez Hakem Kurulu başkanı.
Ne rastlantı değil mi? Sıranın Cüneyt Çakır’da olduğunu düşünüyorum. Sözleşmesi bitince o da yeni bir rota çizer artık.
İşin ilginç tarafı; bu seviyede hakem yetiştiriyorsunuz, ancak onlar kendi ülkelerinde değil başka diyarlarda “ekmek parası” peşinde koşuyor.
Neden? Çünkü kırgınlar. Çünkü yeteri kadar değer görmediklerini düşünüyorlar.
Türk hakemliğinin kaderi bu. Hiçbir vakit dayanışma içinde olamadılar. Düşen olunca tutup kaldırmadılar. Bugün sana yarın bana diye kaygı duymadılar.
Rekabet her alanda yaşanmalı. Ancak düşmanlığa dönüşmemeli. Egolar örselenmeli ve her yolun sonu olduğu gerçeği unutulmamalı.
Ederler
“Hırsızlar çalarken değil, paylaşırken kavga eder.” - Charles Darwin