Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sekiz ay sonra Futbol Federasyonu’nda seçimli genel kurul var. Mahmut Özgener yeniden aday olur veya “benden bu kadar” der, bilemem!
Özgener devam kararı alırsa, mevcut yönetiminde 2 yıl gecikmeli de olsa köklü bir revizyon yapar.
Sonuçta ekip işi, tercih Başkan’ın.
Özgener devam ederse değiştirmeyeceği tek isim var Guus Hiddink.
Onca eleştiri ve sıkıntılı sürece karşın, onu Türkiye’ye gelmeye ikna eden, ona koşulsuz destek veren Özgener’in vazgeçilmezidir Hollandalı teknik adam.
Hiddink de biliyor ki, ay-yıldızlı ekibi Avrupa şampiyonasına götüremese bile günlük sonuçlarla yaşamaya alışık bir ülkede istikrar ve değişimden yana tavır koyan bir Başkan var arkasında.
Ya Özgener Haziran ayında bırakırsa?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan genel seçim tarihini 2012 Haziran ayının ikinci yarısı olarak açıkladıktan sonra kimin Futbol Federasyonu başkanı olacağını söylemek şimdiden çok güç.
Statü açık; “Seçimli genel kurul liglerin tescil tarihinden itibaren en geç 45 gün içinde yönetim kurulunun belirleyeceği tarihte yapılır” der.

Haberin Devamı
Hiddink’in göbeği Özgener’le mi kesildi

Yani Özgener ve yönetimi isterse, genel kurulu genel seçimden önce de yapabilir, sonra da.
Aslına bakarsanız karar Özgener’den çok Başbakan’a, daha doğrusu onun vereceği sinyale bağlı.
Bu arada şunu da belirtmek gerek, Başbakan ile Özgener’in arasının Almanya maçından sonra açıldığı söylentilerini yayanlar, ilk seçimde aday olmayı düşünüp icazet alamayacak olanlardır. Zaman içinde yaşayıp göreceğiz!..
Dönelim Hiddink’e.
Mahmut Özgener bırakırsa, Hollandalı teknik adam ne yapar?..
Bazı kesimler tarafından iddia edildiği gibi bu işi sadece para için yapıyorsa kıvırtmaya başlar.
Öyle ya, elinde kapı gibi kontrat var. Gelen çalışmak istemezse, verir tazminatı gönderir.
O da 65 yaşına basıncaya dek bir başka takım ya da kulüpte, emekli ikramiyesinin nemasını yer.
Peki bu işin doğrusu bu mu?
Yaşayanlar anımsar.
Bir Piontek, bir Derwall dönemlerini göz önüne getirin.
Değişim sancılı olmuş, meyvesini toplamak zaman almıştı.
Hiddink ile Türk futbolu yeni bir sürece başladı. Ucu da birilerinin canını acıttı.
Milli takımın aynası kulüplerde takke düştü, kel göründü.
Asıl hesap sorulması gerekenler sıranın kendilerine geldiğini anladı.
Kulüp başkanından yerli teknik direktörüne, futbolcusundan futbolcu simsarlarına uzayan zincir koptu.
Altyapıya zerre kadar önem vermeyen, üç kuruşluk lejyonerlere milyon dolarlar sayan zihniyet, çöküşün faturasını ödemek yerine son bir hamleyle milli takımındaki gerilemeyi Hiddink’in futbol mantalitesine bağlamak isteyebilir.
Özgener’in yerine koltuğa oturacak her kimse, bu suni rüzgâra yelken açıp süreci baltalamayı göze alarak Hiddink’i evine gönderebilir.
Türk futbolunu da 20 yıl geriye tabii.
Bilgi, deneyim ve değişimi harmanlamak, sabır ister.
Hiddink başladığı işi sonuçlandırmak için görev süresi bitene kadar kalmalıdır.
Hatta milli takımı Avrupa şampiyonası finallerine taşıyamasa da kalmalıdır.
Kalırsa, önümüzdeki organizasyonlarda yeni bir nesil ve anlayışın temelini atmış babacan Hollandalı olarak minnetle anılacaktır.
Hiddink’in mirası üzerine kurulu başarıları sahiplenenler de, bugün ona karşı bayrak açanlar da böyle düşünecektir, emin olun!
Tıpkı Çarşamba akşamı ay-yıldızlı takımın Hollanda’dan beş yemesini bekleyenlerin ertesi gün çark etmesi gibi...

La Fontaine’den masallar
Hani Süper Ligi’n en iyi kadrosunu kuran Beşiktaş açık ara finişi görürdü?
Hani Fenerbahçe bu kez şampiyonluğu göğüsleyecek iddialı bir ekip oluşturmuştu?
Hani yeni stadında mutlu sonun en kuvvetli adayı Galatasaray idi?
Hani bu işi biliyordunuz?
Daha ligin üçte birlik bölümü bitmeden üçünün de balonu patladı.
Beşiktaş santrfor arıyor.
Fenerbahçe’de teknik direktör en az üç yeni transfer istiyor.
Sakatlıklarla boğuşan Galatasaray, neredeyse sil baştan yapıyor.
Nerede o yıldızlar?
Kimi sakat, kimi kadro dışı, kimi kaçma planları içinde.
Trabzonspor, Bursaspor ve Kayserispor’a ise bıyık altından gülmek düşüyor.
Ya onlar da kötü olsaydı?
“Üç büyüklerin” karizması bu kadar kolay çizilir, yerlerde sürünür müydü?
“Anadolu devrimi” söylemine karşı çıkanlar belli ki bu yüzden rahatsız.
Bu yüzden geçen sezonun tekrarından korkuyor.
İzleyin görün.
Ara transferde harcanacak paralara, fason ithalatlara ve sonuçlarına bakın.
İddia ediyorum.
Üç büyüklerden biri şampiyon olursa, asıl devrim diğer ikisinde yaşanır.
Olamaz ise, iki seçenek var;
Birrr, kafalarına göre bir “federasyon ve ortam” yaratmak isterler...
İkiiii, yaratamazlarsa hepsi birden bırakıp giderler!

Haberin Devamı

Bu cezalar içinize sindi mi?
Bursaspor- Trabzonspor maçından sonra yaşananları gözlerimle gördüm, dehşet içinde izledim.
Küfürden hakaretten vazgeçtim.
Öfke öyle bir boyuta gelmiş ki, bıraksalar iki takım taraftarı birbirinin canına kast edecek.
Koltuklar havada uçuşuyor.
Protokol tribünü birbirine girmiş.
Engin seyircisine üçlü çektiriyor, onlarca Bursaspor taraftarı sahaya girmiş Engin’in kellesini istiyor.
Hiçbir gerekçe bu utanç verici tabloya kılıf olamaz.
Önceki gün Disiplin Kurulu kararlarını okuyunca bu kez benim yüzüm kızardı.
Her iki kulübe de sahaya olayları nedeniyle 10’ar bin lira ceza.
PFDK bu federasyon bünyesinde en inandığım, en güvendiğim kurullardan biri idi.
Ancak iki kulübe de verilen cezaları görünce bırakın bir spor gazetecisini, bir futbolsever olarak utandım.
Kimse çıkıp “Efendim temsilci raporları böyleydi”, “Görüntüye bakarak ceza veremiyoruz” demeye kalkmasın.
Eğer gerekçeniz bu ise, önce gözü görmeyen o temsilcileri görevden alın, sonra gereğini yapın.
Beyler!
Taraftar sahaya sevinmek için inmedi.
Koltuklar çekirdek kabuğu niyetine atılmadı.
İnsanlar spor olsun diye birbirini yumruklamadı.
Elin Hollandalısı sahaya meşale atana ne cezalar veriyor görmüyor musunuz?
Onlar bu işi bilmiyor, siz daha iyi mi biliyorsunuz?
Bugün ne şiş yansın ne kebap kolaycılığı ile adalet terazisinin kefeleriyle oynayanlar, yarın daha vahim olaylar karşısında ne yapar, düşünmek bile istemiyorum.