Sekiz ay sonra Futbol Federasyonu’nda seçimli genel kurul var. Mahmut Özgener yeniden aday olur veya “benden bu kadar” der, bilemem!
Özgener devam kararı alırsa, mevcut yönetiminde 2 yıl gecikmeli de olsa köklü bir revizyon yapar.
Sonuçta ekip işi, tercih Başkan’ın.
Özgener devam ederse değiştirmeyeceği tek isim var Guus Hiddink.
Onca eleştiri ve sıkıntılı sürece karşın, onu Türkiye’ye gelmeye ikna eden, ona koşulsuz destek veren Özgener’in vazgeçilmezidir Hollandalı teknik adam.
Hiddink de biliyor ki, ay-yıldızlı ekibi Avrupa şampiyonasına götüremese bile günlük sonuçlarla yaşamaya alışık bir ülkede istikrar ve değişimden yana tavır koyan bir Başkan var arkasında.
Ya Özgener Haziran ayında bırakırsa?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan genel seçim tarihini 2012 Haziran ayının ikinci yarısı olarak açıkladıktan sonra kimin Futbol Federasyonu başkanı olacağını söylemek şimdiden çok güç.
Statü açık; “Seçimli genel kurul liglerin tescil tarihinden itibaren en geç 45 gün içinde yönetim kurulunun belirleyeceği tarihte yapılır” der.
La Fontaine’den masallar
Hani Süper Ligi’n en iyi kadrosunu kuran Beşiktaş açık ara finişi görürdü?
Hani Fenerbahçe bu kez şampiyonluğu göğüsleyecek iddialı bir ekip oluşturmuştu?
Hani yeni stadında mutlu sonun en kuvvetli adayı Galatasaray idi?
Hani bu işi biliyordunuz?
Daha ligin üçte birlik bölümü bitmeden üçünün de balonu patladı.
Beşiktaş santrfor arıyor.
Fenerbahçe’de teknik direktör en az üç yeni transfer istiyor.
Sakatlıklarla boğuşan Galatasaray, neredeyse sil baştan yapıyor.
Nerede o yıldızlar?
Kimi sakat, kimi kadro dışı, kimi kaçma planları içinde.
Trabzonspor, Bursaspor ve Kayserispor’a ise bıyık altından gülmek düşüyor.
Ya onlar da kötü olsaydı?
“Üç büyüklerin” karizması bu kadar kolay çizilir, yerlerde sürünür müydü?
“Anadolu devrimi” söylemine karşı çıkanlar belli ki bu yüzden rahatsız.
Bu yüzden geçen sezonun tekrarından korkuyor.
İzleyin görün.
Ara transferde harcanacak paralara, fason ithalatlara ve sonuçlarına bakın.
İddia ediyorum.
Üç büyüklerden biri şampiyon olursa, asıl devrim diğer ikisinde yaşanır.
Olamaz ise, iki seçenek var;
Birrr, kafalarına göre bir “federasyon ve ortam” yaratmak isterler...
İkiiii, yaratamazlarsa hepsi birden bırakıp giderler!
Bu cezalar içinize sindi mi?
Bursaspor- Trabzonspor maçından sonra yaşananları gözlerimle gördüm, dehşet içinde izledim.
Küfürden hakaretten vazgeçtim.
Öfke öyle bir boyuta gelmiş ki, bıraksalar iki takım taraftarı birbirinin canına kast edecek.
Koltuklar havada uçuşuyor.
Protokol tribünü birbirine girmiş.
Engin seyircisine üçlü çektiriyor, onlarca Bursaspor taraftarı sahaya girmiş Engin’in kellesini istiyor.
Hiçbir gerekçe bu utanç verici tabloya kılıf olamaz.
Önceki gün Disiplin Kurulu kararlarını okuyunca bu kez benim yüzüm kızardı.
Her iki kulübe de sahaya olayları nedeniyle 10’ar bin lira ceza.
PFDK bu federasyon bünyesinde en inandığım, en güvendiğim kurullardan biri idi.
Ancak iki kulübe de verilen cezaları görünce bırakın bir spor gazetecisini, bir futbolsever olarak utandım.
Kimse çıkıp “Efendim temsilci raporları böyleydi”, “Görüntüye bakarak ceza veremiyoruz” demeye kalkmasın.
Eğer gerekçeniz bu ise, önce gözü görmeyen o temsilcileri görevden alın, sonra gereğini yapın.
Beyler!
Taraftar sahaya sevinmek için inmedi.
Koltuklar çekirdek kabuğu niyetine atılmadı.
İnsanlar spor olsun diye birbirini yumruklamadı.
Elin Hollandalısı sahaya meşale atana ne cezalar veriyor görmüyor musunuz?
Onlar bu işi bilmiyor, siz daha iyi mi biliyorsunuz?
Bugün ne şiş yansın ne kebap kolaycılığı ile adalet terazisinin kefeleriyle oynayanlar, yarın daha vahim olaylar karşısında ne yapar, düşünmek bile istemiyorum.