Guus Hiddink, salı günü bavulunu toplayıp, geri dönmemek üzere ülkesine gitti.
Milli Takım’ın aldığı iki yenilgiden sonra Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ise görev süresinin bitmesini beklemeden istifa etti.
Federasyon üç ay içinde olağanüstü genel kurula gidecek. Seçim büyük olasılıkla ligin devre arasında yapılacak.
Başkan adayları çalışmaya başladı. Eski genel müdürlerden Mehmet Atalay çok hevesli. Başbakan’a yakınlığı ile bilinen Atalay yıllardır içinde uhde kalan koltuğu bu kez ciddi biçimde istiyor.
Kulislerde konuşulan bir diğer isim Göksel Gümüşdağ. “Gümüşdağ” diyenlerin başında Kulüpler Birliği Başkanı Aziz Yıldırım geliyor. Süper Lig kulüplerinin önemli bir bölümü de genç yöneticinin adaylığına sıcak bakıyor.
Federasyon yönetiminden Levent Kızıl ve Lutfi Arıboğan’ın adı gündemde.
Haluk Ulusoy sessizliğini koruyor. AKP iktidarı döneminde seçim yarışına soyunmanın akılcı olmadığını biliyor, umudunu bir başka bahara saklıyor.
Melih Gökçek durumdan memnun. Yeni oluşumda söz sahibi olmaya hazırlanıyor.
Gözler, özerk (!) federasyonun özerk başkanlığı için icazet makamında!
Başbakan, sürekli destek verdiği Özgener’e kendisine danışmadan istifa ettiği için kızgın. Diğer yanda, Gümüşdağ ile Atalay arasında tercih yapmakta zorlanıyor.
Milli Takım cephesi de hareketli.
Hiddink’ten boşalan görev için Fatih Terim, Ertuğrul Sağlam, Şenol Güneş ve Yılmaz Vural’ın isimleri geçiyor.
CHP mecliste soru önergesi vermeye hazırlanıyor. Yaşananlardan iktidarı sorumlu tutuyor! MHP’nin tavrı da merakla bekleniyor.
* * *
Türkiye’de bu senaryoyu gözleyen, özleyen ve ellerini ovuşturarak bekleyen o kadar çok insan var ki...
Evet, Milli Takım son yılların en kötü dönemini yaşıyor. Karizma yerlerde.
Futbol Federasyonu süreçten sorumlu tutuluyor. Doğrudur. Sadece Milli Takım’da değil, pekçok konuda sıkıntı hissediliyor.
Yapılan iyi işler de güme gidiyor.
Lakin krizden nemalanmak isteyenler şunu göremiyor. Ya da görmek istemiyor; Özgener istifa etse, Hiddink gitse, yarın seçim yapılsa, falanca isim federasyon başkanı olsa, her şey farklı mı olacak?
Hayır olmayacak.
Üstelik işin içine daha çok siyaset, daha fazla ahbap çavuş ilişkisi, yeni kırgınlıklar, kavgalar girecek.
Dere geçerken at değiştirilmez. Sorunların mevcut kadrolar ile çözümü mümkün. Yeter ki radikal kararlar için vakit yitirilmesin.
Neşterin nerelere vurulacağı da belli.
Kelle gidecekse gidecek. Can acıyacaksa acıyacak. Birileri üzülecekse üzülecek.
Yok bunu yapamayacaklarsa...
Hiddink’i bilemem!..
Ancak tanıdığım Mahmut Özgener, 2011 Haziran’ında kürsüye çıkar ve “Yokum” der.
Karizmayı da çizer, önünüzü de keserOlay bu kadar basit.
Abdullah Avcı yabancı dil biliyor olsa idi, bugün Oğuz Çetin’in yerine A Milli Takım’da yardımcı antrenör olarak görev yapacaktı.
Kendini geliştirecek, o atmosferi ve şartlarını tanıyacak, yarın da “teknik direktör” apoletini takacaktı.
Avcı değil de Ahmet. Ahmet değil de Mehmet. İsimlere fazla takılmayalım.
Milli Takımı teslim ettiğiniz Hiddink, yardımcı antrenörüne yabancı dil şartı koydu.
Haklıdır haksızdır. Mevcut durum bu.
İşin acı yanı, Türkiye’de, Hiddink’in istediği nitelikte fazla seçeneğin bulunmaması.
İyi teknik adamsınız, geleceğe yönelik plan ve projeleriniz var, hedefinize en üst takımı koymuşsunuz, ama dil bilmediğiniz için tercih edilmiyorsunuz.
Eğri oturup, doğru konuşalım.
Oğuz Çetin sırf dil biliyor diye, Hiddink’ten sonra A Milli Takım teknik direktörü olabilir mi? İkinci adamlığı bile sorgulanan Çetin’in bana göre şansı yok.
Fatih Terim, A Milli Takım teknik direktörlüğüne tepeden mi indi?
Yıllarca ikinci adam oldu. Hem kulüpte, hem milli takımda.
Hep bir fazlasını istedi, çalıştı ve elde etti. Bugün “Terim” adı bir marka.
Diyeceksiniz ki, “Ne gerek vardı Hiddink’e? Ertuğrul Sağlam, Yılmaz Vural, Şenol Güneş, Hikmet Karaman gibi seçenekler dururken, niye saptınız dolambaçlı yollara?”
Bugün elbette birileri bunun muhasebesini yapıyordur!
Çok insana küçültücü de gelse gerçek şu;
Mesleğinizi daha iyi yapmak, daha iyi yerlere gelmek istiyorsanız dil sorunuyla ilgili açığınızı kapatmak zorundasınız.
Haaa, “Ben böyle iyiyim” diyorsanız, elin adamı gelir hem karizmanızı çizer, hem önünüzü keser!
Sarvan’a masum birkaç soruSayın Oğuz Sarvan yanlış anlamasın, bir spor gazetecisi olarak merakımdan soruyorum.
2010- 2011 FİFA hakem listesini UEFA Birinci Başkan Vekili Sayın Şenez Erzik’e nezaketen de olsa gösterdiniz mi?
Kurulunuzda yer alan diğer sekiz üyenin hepsi, FİFA listesi üzerinde görüşlerini söyledi mi? Fikir cimnastiği yaptınız mı?
Listeden haberdar olmayan ve bazı isimleri medyadan öğrenen üyeleriniz mevcut mu?
Sonuncusu ve en önemlisi, Türkiye’de hakem camiasını profesyonelliği içine sindirmiş iki kişi mi, yoksa kağıt üzerinde görünen dokuz kişi mi yönetiyor?
Ha ben yazmışım, ha CengizGeçenlerde Hentbol Federasyonu ile ilgili gariplikleri dile getirdiğimizde “taraf” olmakla suçlanmıştık.
Buyrun size bir örnek daha.
Hentbol Federasyonu Disiplin Kurulu 7 Ekim’de toplanıp bir karar verir.
Eski Başkan Tarık Cengiz’i “Basın yayın ve internet ortamında çeşitli tarihlerde çıkan haber ve yorumları” nedeniyle 6 ay hak mahrumiyeti cezasına çarptırır.
Hani Aziz Nesin yaşıyor olsa gidip elini öpeceğim.
Federasyonun, görevde olmayan eski bir başkan hakkında disiplin soruşturması yapıp ceza verme yetkisi var mı?
Ne yetkisi ne hakkı var.
Peki görev sürecinde bir suç oluştu ise geriye dönük olarak cezasını kim verir?
Sadece GSGM Tahkim Kurulu.
Tarık Cengiz şu anda bir kulüp yöneticisi, sporcu veya antrenör olsa amenna.
Camianın içinde ise kesersiniz cezasını.
Adamın Türkiye’de hentbolle, federasyonla alâkası yok.
Benim yazmamla onun yazması arasında fark olmadığı gibi!
Acaip şeyler deyince kızıyor bazıları.
Yarın beni de disiplin kuruluna sevk ederlerse şaşırmam yani!