Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dört büyükler özelinde söylüyorum. Taraftar, şampiyonluk dışındaki her sonucu başarısızlık olarak görür.
Mevcut yönetim anlayışları ile geldiğimiz nokta ortada. Türk futbolu batmış durumda. Bizzat kulüp başkanları itiraf ediyor acı tabloyu.
Geçen yıl sonu itibarıyla dört büyük kulübün toplam borcunun 20.7 milyar TL olduğu açıklandı. Bunlar resmi rakamlar. Kapı arkasında 30 milyar liralık bir yükümlülükten söz ediliyor.
Borcu borçla kapatma geleneği sürer, Bankalar Birliği’ne yapılacak ödemelerin ötelenmesi için devlet kapıları aşındırılır, giderler geliri üçe katlarsa, nasıl çıkılacak işin içinden?
Bir yanda FIFA ve UEFA yaptırımları, öte yanda Kulüpler Yasası Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor üzerlerinde.
Bakın Trabzonspor’un durumuna. 38 yıl sonra gelen şampiyonluğun ardından akıl tutulması yaşıyor bordo-mavili camia.
Başkan Ahmet Ağaoğlu ve ekibi ile teknik direktör Abdullah Avcı’nın hasrete son veren dokunuşları hatırlanıyor mu şu günlerde? Emeği geçen oyuncular takdir ediliyor mu? Taraftar zirveden 16 puan geride kalmayı sorguluyor sadece.
Hesaplar tutmadı
Karadeniz temsilcisi hafta içinde olağanüstü kongre kararı aldı. Dün de başkan Ağaoğlu istifa ettiğini duyurdu.
Oysa sezon başında beklentiler farklı idi. Önce şampiyonlar ligi gelirleri, o olmadı Avrupa ligi hayalleri ve sonunda hüsranla biten Konferans ligi macerası. Borç ise 2.3 milyar lira civarında.
Aslında hepsi pamuk ipliğine bağlıydı. Tüm planlar Avrupa’dan gelecek para üzerine idi. Hiç biri tutmadı. Kasa boş. Maaşların vakti geçti. Elin oğlu sadece alacağına bakar. Fedakârlığı ancak yerli oyunculardan bekleyebilirsiniz. Onun da bir sınırı var.
Peki ne olacak? Ahmet Ağaoğlu’nun ne düşündüğünü kestirmek güç.
Ancak önlerinde bir tüzük sorunu var. Bu da, hareket alanlarını kısıtlıyor bence. 2019 yılında tüzüğe öyle bir madde eklediler ki. O günlerde herkes ayakta alkışlamıştı. Ne idi o? Aynen şöyle; “Yönetim Kurulu, taşınmaz yatırımları hariç, cari yıl bütçesinin yüzde 10’una kadar borçlanabilir. Bu oranın üzerindeki borçlanmalar ancak Genel Kurul tarafından kabul edilecek ek bütçe ile yapılabilir. Aykırı hareket eden Yönetim Kurulu üyeleri, bütçe dışı harcamanın tamamından müştereken ve müteselsilen sorumludur.”
Fırtınalı deniz
Gelir ve gider arasındaki fark belirtilenin çok üzerinde. Tüzüğe göre zarar varsa - ki aksini söylemek gülünç olur- mevcut yönetimin sorumluluğundadır. Yani “bıraktım, gidiyorum” demek kolay değil.
Ağaoğlu’nun belki daha dinamik ve üretken bir ekibe ihtiyacı var. Kaynak sorununa çözüm bulacak kadrolara da. Başkanın Trabzonspor’a katkıları ve başarıları görmezden gelinemez. Lakin hatalardan ders çıkarmak gerek. Devam kararı alırsa, istikrarı öncelemeli.
Maharet, fırtınalı denizde gemiyi salimen limana yanaştırmakta. Filikaya en son kaptan biner. Bunu en iyi bilenlerden biri de Ağaoğlu’dur kuşkusuz.
Dünya “kasketliler” günü
Kasket, Trabzonspor’un efsaneleri Ahmet Suat Özyazıcı ve Özkan Sümer ile özleşmiş bir sembol. Herkes takabilir, ama taşıyabilmektir önemli olan. Bir de yakışması var elbette. O kafaya oturacak kasket. Bordo-mavili kulüp internet sitesinden duyurmuş “Dünya kasketliler gününü.” Tam da vakti idi, kutlu olsun o zaman!
Acının dili dini olmaz
11 kenti etkileyen deprem felaketinden sonra sürdürülen yardım çalışmalarına Türkiye Futbol Federasyonu’nun önderliğindeki “omuz omuza kampanyası” eklendi.
Müthiş bir dayanışma yaşadık. Dünyanın her yöresinden futbol paydaşları katkılarını iletti. İşin maddi yönü elbette önemli ama böyle bir birliktelik oluşturmak önemliydi.
Bugüne kadar 90 ülke arama kurtarma çalışmalarına katıldı. Konteyner gönderdi, çadır ve sahra hastaneleri kurdu.
Gördük ki acının dini ırkı dili yok. Tümüne minnet borçluyuz.
Lakin en değerlisi, bu coğrafyada yaşayan insanların katkısı oldu. Ve “biz ne güzel bir ülkeyiz” dedirtti hepimize. Ne mucizelere tanıklık ettik bu süreçte.
Bunca acı yüreğimize işlenirken, iyimser olmak kolay değil. Hesaplaşmayı elbette yaparız. Ama şimdi tek seçeneğimiz var; el ele olmak zorundayız.