Hafta içinde bir Colin Kazım komedisi yaşandı.
Bazı gazetelerde Diyarbakırspor maçından önce taraftara edep yerini gösterdiği gerekçesiyle Kazım’a ceza verileceği yazıldı.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler.
Peki nereden çıktı bu ceza işi?
Maçın iki temsilcisinden.
Yanlış okumadınız, maçın temsilcileri Murat İkinci ve Necati Özkuşçu’dan!
O halde Kazım niçin disiplin kuruluna sevk edilip ceza almadı?
Orası daha vahim.
Çünkü temsilciler görmedikleri bir olayı rapor ettiler.
Kazım’ın yaptığı ileri sürülen hareketi seyircilerden gelen uyarı üzerine kaleme aldılar.
Üstelik bunu da açıkça yazdılar; “Seyirciler Kazım’ın edep yerini tribünlere gösterdiğini söylediler.”
Temsilcinin temel görevlerinden biri gördüğü, tanık olduğu olayları yazmaktır.
Kulaktan duyduklarını değil.
Buna rağmen hukuk kurulu, maç öncesi görüntüleri izledi, ancak Kazım’ın yaptığı öne sürülen eylemi belirleyemedi.
Ve Fenerbahçe’nin şımarık çocuğu aklandı!
Kazım’ın aşırılıkları, onaylanmayan tavırları yok mu? Çoook!
Daha önceki gün antrenmanda meslektaşlarımıza küfür eden Kazım’dan, teknik direktörü Daum’un da şikayetçi olduğu biliniyor.
O yüzden kimse “Kazım bilmem neresini seyirciye göstermemiştir” diyemez.
Temsilciler Kurulu Başkanı Sayın Kemal Dinçer;
Hani diyorum, yılda iki kez yaptığınız şu seminerleri biraz sıklaştırsanız nasıl olur acaba?
Bazı çirkinliklerin cezasız kalması, vicdanları rahatsız ediyor da!
Ankara’nın taşına bakMelih Gökçek ve Cemal Aydın kafaya koymuşlar bir kere.
Ankaragücü Kulübü, “Gökçek ailesinin” himayesine girecek, yıllar süren özlem sona erecek!
Peki ne oldu da kısa bir süre önce birbirlerine demediklerini bırakmayan, selam bile vermekten kaçınan Gökçek ile Aydın aynı cephede buluştu?
Sadece Ankaragücü sevgisi mi?
Geçiniz efendim...
Asırlık bir kulübün kaderini belirlemeye çalışan iki onursal başkanın bunca çabası, salt “sevgi” sözcüğü ile anlatılamaz.
Çok daha yüce, ulvi (!) gerekçeleri olmalı bu işbirliğinin...
Ancak bunlardan daha önemli bir konu var ki, çözümlenemezse tüm hesapların bozulmasına yol açabilir.
Futbol Federasyonu, Ankaraspor ile Ankaragücü’nün organik bir bağı olmasını istemiyor.
Yani Gökçeklerin bir tercih yapması gerekiyor.
Melih Gökçek’in Ankaraspor’u satma planı gerçekleşir, kulüp ile hiçbir ilişkisi kalmadığı kanıtlanırsa sorun yok.
Kulüp satılabilir mi?
Evet. Anonim Şirket olduğu için cebinde 15-20 milyon eurosu olan bastırır parayı alır.
Kim bilir bu bir Rus iş adamı bile olabilir!
Ancak Ankaraspor Süper Lig’e, başkent takımı olarak devam edebilir.
Ankaraspor’un futbolcuları transfer dönemi bitmeden Ankaragücü’ne geçebilir mi? Ya da Ankaragücü, Ankaraspor’un havaalanı yolundaki tesislerini kullanabilir mi?
İşte iki kulüp arasındaki “organik bağ” tartışması bu noktada düğümleniyor.
Düğümü çözmek kolay değil.
Federasyon geri adım atmaz, Gökçek ve Aydın projeden vazgeçmez ise devreye siyasetin çok yukarılarından “birileri” girebilir!
İşlerin “kitabına uydurulması” zor gibi görünse de, ülke gerçeklerini göz ardı etmeyelim.
Olmaz denen nice şeyler oldu bu memlekette!
Yalancı basın bunu da yazınAşağıdaki ifadeler Gaziantepspor Kulübü Başkanı İbrahim Kızıl, basın sözcüsü Mehmet Kızıl ve Beşiktaş Kulübü tarafından Tabata’nın transfer sürecinde yapılan resmi açıklamalardır.
Noktasına dokunulmamıştır.
Mehmet Kızıl: (30.06.2009) “Tabata gelecek sezon da kırmızı-siyahlı formayı giyecek. Taraftarlarımızın gönlü rahat olabilir.”
İbrahim Kızıl: (10.07.2009) “Tabata’yı ne Beşiktaş’a ne de bir başka kulübe vermemiz mümkün değil.”
Beşiktaş Kulübü (13.07.2009) “Tabata kulübümüzün transfer gündeminde asla yer almadığı gibi, bu tarz asılsız haberler iki kulübü ve futbolcuyu yıpratmaktadır.”
İ.K. (13.07.2009) “Artık 8 değil, 88 milyon euro da verseler Tabata’yı satmam.”
İ.K. (27.08.2009) “Tabata Gaziantepspor’un futbolcusudur ve burada kalmaya devam edecektir.”
İ.K. (28.08.2009) “Bir süredir görüşme halinde olduğumuz Beşiktaşlı yöneticilerle anlaştık. Tabata artık Beşiktaşlı diyebiliriz.”
Bu diyet ödemekle bitmez!Filmin benzerini Hasan Doğan Futbol Federasyonu Başkanlığı’na seçildiği dönemde görmüştük.
Kayserispor Kulübü hakem hatalarıyla yenildiklerini iddia ettiği Fenerbahçe maçından sonra Hakan Sivriselvi’ye ağır suçlamalar yöneltirken, onu şaibeli bir hakem olarak ilan etmişti.
Daha ileri gidip “Sivriselvi hakemliği bırakmalı” demişti.
Sonrası mı?
Oğuz Sarvan MHK’si, Sivriselvi ile birlikte Bülent Demirlek, Vedat Yüksel, Cem Deda gibi isimlerin ipini çekmişti.
Aradan bir yılı aşkın zaman geçti.
Kayserispor Kulübü bu kez 4-1 yenildikleri Galatasaray maçının ardından gösterdi sopasını!
Karşılaşmanın FIFA kokartlı hakemi Halis Özkahya’ya “güvenilmez” damgasını vurdu.
Daha önce de Kayserispor takımı aleyhine kabul edilemez hatalar yaptığını ileri sürdü.
Ve açıklamasını şu cümleyle bitirdi;
“Üzülerek belirtmek isteriz ki, adı geçen hakem kulübümüz tarafından güvenilir olarak algılanmamaktadır.”
Ne demekti bu?
Özkahya’yı bir daha bizim maçlarımıza vermeyeceksiniz.
Vermeyin değil, “vermeyeceksiniz.”
Şimdi Merkez Hakem Kurulu ne yapacak?
Özkahya’yı çok uzun bir süre Kayserispor maçına veremeyecek!
Nedeni çok basit.
Hasan Doğan federasyonun kuruluşu aşamasında başta Kayserispor’dan olmak üzere, sağladıkları desteğin diyetini ödemek zorundalar.
Tabii Kayserispor’un “özel” durumunu ve “ağırlığını” da unutmamak lazım!
MHK Başkanı hâlâ o koltukta oturuyorsa bunun bir diyeti vardır elbette.
Ve o koltuğu korumak adına bugün Özkahya, yarın bir başka hakem tıpkı yakın geçmişte olduğu gibi feda edilebilir.
Kayserispor ligin henüz başında dişini gösterdi.
Sırada üç büyükler, canı hakem hatalarıyla yanacak öteki kulüpler var.
Sözün özü, kolunuzu bir kez kaptırdınız mı geçmiş olsun.
Hem MHK’ye, hem hakem camiasına tabii!