Transferin en sıkıntılı takımlarından biri de, vites artırmayan Beşiktaş kuşkusuz. Para mı yok? Var. Futbolcu mu bulamıyor? Elini sallasa ellisi. Peki ya ne?
Başkan Ahmet Nur Çebi ve Teknik Direktör Şenol Güneş, kulübün çıkarlarını korumak için kılı kırk yarıyor. “Çöpe atılacak kontratımız yok” diyor ikisi de...
Örneğin transferi yılan hikayesine dönen Halil Dervişoğlu. Bu tarz bir oyuncu ihtiyaç mıdır? Bence evet. Ama ihtiyaçla bitmiyor. 1 milyon euro ücret istiyor Dervişoğlu. Ne kadar kolay telaffuz ediyoruz değil mi? Oysa karşılığı 28-29 milyon lira.
Beşiktaş bu parayı elbette verebilir. Ancak Başkan Çebi ve Teknik Direktör Güneş’in gözettiği takım içi dengelerin bozulmaması, en azından korunması.
Öyle ya Cenk Tosun, Mert Günok veya Salih Uçan gibi üst düzey isimler bu maaşı almazken, Dervişoğlu’na fazlasını vermek hangi mantık ve vicdana sığardı?
Başkan ve hocanın sadece Dervişoğlu özelinde değil, transferde tüm oyuncularla ilgili tavrı, takdir edilecek cinsten.
Bazılarının ezberi bozulmuş olabilir. Ancak doğru bildiklerini dobra dobra söyleyebilen, futbolun paydaşları içinde dik durmayı başarabilen, yeri geldiğinde eleştiren, kimi zaman eleştiri yapan bu ikiliyi birkaç kulüp daha takip edebilse idi, bugün futbolun yeniden yapılanması aşamasında farklı şeyler konuşuyor olabilirdik.
Sonuç olarak seversiniz, kızarsınız. Keşke tüm kulüplerimiz Çebi ve Güneş’in hassasiyetini gösterebilse... Eee ne de olsa Karadenizli ikisi de.
Kuntz haksız mı?
A Milli Takım Teknik Direktörü Stefan Kuntz’a Arda Güler’in Real Madrid’e transferini sormuşlar. Önce hepimizin bildiği yeteneklerinden söz etmiş ve, “kendine has bir futbol anlayışı var. Bu öğrenilecek bir şey değil” sözleriyle övmüş.
Ardından bazı gerçekleri dile getirmiş:“Güç ve fiziksel olarak kendini geliştirmesi gerekiyor. Ayaklarının sağlam basması çok önemli fakat bu çok zor. Ona şimdiden bir futbol tanrısı ve Lionel Messi gibi bakılıyor ama henüz Messi değil.”
Vay efendim sen misin bu tespitleri yapan. Sosyal medyanın infaz ekibi harekete geçmiş hemen. Kardeşim; adama sormuşlar o da yanıtlamış. 60 yaşındaki futbol insanının 18 yaşındaki gençle ilgili uyarıda bulunması niye rahatsız etti sizi?
Gecikmeler ayar bozar
Futbol Federasyonu olağan seçimli genel kurulunun üzerinden 23 gün geçti. Mehmet Büyükekşi başkanlığındaki yönetim kurulu görev dağılımını ancak iki gün önce yaptı.
Ya diğer kurullar? Evet araya uzun bir bayram tatili girdi ama özellikle Merkez Hakem Kurulu başkanı ve üyeleri daha önce açıklanmalı idi. MHK’nin işleyişi diğer kurullara benzemez. Planı, programı, hazırlık süreci, hakemlerin eğitimi, kadroların belirlenmesi, bu kadar dar bir vakite sıkıştırılmasa idi keşke.
Bu satırların yazıldığı saatte henüz bir açıklama yoktu. Olduysa da gerçekleri değiştirmez. Ha bugün ha yarın.
Büyükekşi’nin ince eleyip sık dokuduğunu biliyorum. İlk döneminde yaptığı acemilikleri yaşamamak için isabetli kararlar vermek zorunda olduğunu da.
Ancak başkan seçileceği gün gibi ortada iken kurullarla ilgili ön hazırlıklara daha o gün başlayabilirdi diye düşünüyorum. Süre uzadıkça insanın aklına farklı şeyler geliyor çünkü.
Her kulübe lazım!
Galatasaray’da hangi taşı kaldırsanız altından Erden Timur çıkıyor son zamanlarda. Başarılı, çözüm üreten ve tuttuğunu koparan bir yönetici profili çiziyor. Başkan Dursun Özbek’in sağ kolu adeta. Belki de en güvendiği isim. Deyim yerinde ise baba-oğul ilişkisi yaşıyorlar.
Geçmişte iş insanı kimliği ile sarı-kırmızılı takımın transferlerine sponsor desteği veren Timur, bu sezon dümenin başına geçmiş durumda.
En zor pazarlıkları sonuçlandırıyor, olmaz denen transferleri bitiriyor. Son örnekleri Icardi ve Angelino. Tabii bu arada taraftarın gönlünde de özel bir yer ediniyor.
Her kulübe böyle vizyon sahibi yöneticiler gerek. Galatasaray bu sezon da şampiyonluğa ulaşırsa, başarının yarısı Timur’un katkıları ve fedakarlığına bağlı olacaktır kuşkusuz.
Şener Şen’in öğüdü
“Ne darılacak kadar güvenin, ne de gönül koyacak kadar sevin insanları.”