Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları


Buyrun edin;  küfür serbest

Artık isteyen taraftar başkanına, teknik direktörüne veya futbolcusuna dilediği gibi sövebilir.
Ağız dolusu küfür edebilir.
Hatta kendi aralarında kavga edip tribünleri birbirine katabilir.
Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu’nun önceki gün verdiği karardan sonra bunların tümü serbest.
Neydi Tahkim’in küfürü adeta legalleştiren kararı?
Beşiktaş - Denizlispor maçını anımsayın.
Siyah - beyazlı taraftarlar Başkan Yıldırım Demirören’e maç boyunca küfür etmiş, çirkin ve kötü tezahürat karşılaşmanın temsilcileri tarafından rapor edilmiş, Disiplin Kurulu da Beşiktaş kulübüne 40 bin lira para cezası kesmişti.
Buraya kadar her şey normal.
Küfürün dini, imanı, rengi, ırkı mı olurdu?
Anormal olan Beşiktaş kulübünün yaptığı itiraz sonrası -ki bu da ilginçtir- Tahkim Kurulu’nun cezayı kaldırma gerekçesi!
Beyler diyor ki; eğer kendi başkanına, yönetimine küfür ediyorsan bu küfürden sayılmaz. Ben sizin işinize karışmam.
Tıpkı aile içi şiddet gibi.
Adam karısının ağzını burnunu dağıtıyor, kavga karakola taşınıyor, kadın “kocamdır, döver de söver de” deyip evinin yolunu tutuyor.
Ey Tahkim Kurulu üyeleri (Karara karşı oy kullanan Başkan Adnan Türkkan ve Suat Sarı’yı bu dosyada ayrı tutuyorum)!
Ne yazıktır ki, küfüre ve tribün terörüne tanıdığınız prim nedeniyle bundan sonra statlarda yaşanacak olayların sorumluları arasında artık sizleri de sayabileceğiz.
Bu kadar mı?
Dahası var.
Aynı Tahkim Kurulu, Fenerbahçe - Gençlerbirliği dosyasını inceliyor ve disiplin kurulunun çirkin tezahürat gerekçesiyle verdiği 40 bin lira para cezasını da kaldırıyor.
Burada olay farklı.
Fenerbahçe kulübünün hakkıdır. Gider itiraz eder.
Küfürü eden kendi taraftarı.
Küfürü işiten hakemler ve rakip takım oyuncuları.
Onlara ne?
Ancak aynı Tahkim Kurulu cezanın kaldırılma gerekçesini şöyle açıklıyor;
“Temsilci raporları ile tespit edilen, kötü ve çirkin tezahüratı gerçekleştirilenlerin sayısının, talimatın 52/2.maddesinde öngörülen topluluk unsurunun varlığını kabule yetmediği anlaşılmıştır.”
Buyrun buradan yakın!
Teker teker küfür edenleri mi saydınız sayın üyeler?
Nereden biliyorsunuz kimin ne kadar küfür ettiğini?
Temsilci raporlarına inanmıyor musunuz?
Disiplin Kurulu’ndaki hukukçulara güvenmiyor musunuz?
Yoksa Beşiktaş’ın cezasını kaldırırken ayıp olmasın, elimiz değmişken bir kıyak da Fenerbahçe’ye geçelim diye mi düşündünüz?
İbret vesikası iki karardan sonra hangi kulübe küfür cezası verilebilecek bu ülkede?
Sesi çıkmayan, lobisi olmayan, benim zavallı Anadolu kulüplerime mi yoksa?
Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener kendi yönetimi ve kurulları için bu sözcüğün kullanılmasını pek sevmez ama söyleyin lütfen ; şu kararın adı “eyyam” değildir de nedir?

Haberin Devamı

Lucescu’yu dili yaktı!
Fatih Terim’in Belçika maçı sonrası verdiği ayrılık mesajıyla birlikte milli takım teknik direktörlüğü için onlarca isim gündeme geldi.
Medyada her gün yeni bir aday ortaya atılırken, bazı teknik adamlar da bu haberlerin üzerine atladı.
Kimi “Teklif gelirse düşünürüm” diye nazlandı.
Bazıları “Ben göreve talibim” dedi.
Çalıştığı kulüple yaptığı sözleşmeye “Milli takım şartı” koyanlar bile çıktı.
Ama aralarında biri vardı ki, (En azından Mahmut Özgener federasyonu döneminde) Türk milli takımının başına gelmesi neredeyse imkansızdı!
Fazla kafa yormaya gerek yok, bu isim elbette Mircea Lucescu idi!
Ligimizde iz bırakan, önemli başarıların altında imzası bulunan Romen teknik adam, Türkiye’den ayrılırken ettiği bir söz nedeniyle milli takım şansını sıfırladı.
Ne demişti Lucescu?
“Bu ülkede iki şampiyonluğum çalındı. Türk futbolu Çavuşesku dönemine gidiyor...”
“Çok ağır bir iddia”, ya da “Türkiye neresi, diktatör Çavuşesku’nun Romanyası neresi?” diyenler çıkabilir.
Ancak eğri oturalım, doğru konuşalım.
O dönemlerde yaşananlara baktığımız vakit, elimize vicdanımıza koyup hangimiz “Lucescu haksız” diyebiliriz ki?
Düşünsenize, resmi araştırmalar teşvik primini tescillemiş.
Şampiyonluğa giden bir takım on bir puan önde iken, (orası hâlâ muammadır) unvanı ezeli rakibine kaptırmış.
Hakem camiası akıl almaz senaryoların içine çekilmiş.
Devletin Bakanı Futbol Federasyonu’na savaş açmış.
Kulüpler birbirine düşmüş, karşılıklı suçlamalar futbolun marka değerini yerle bir etmiş.
Daha sayalım mı?..
Bu kadar çok griliğin hakim olduğu bir futbol ortamında Lucescu belki de az söylemiş.
Mesleğimizin duayenleri Romen teknik adamı Türk düşmanı ilan ederken, o dönemlerde futbolun muhalefet kanadında bulunan, bugün ise yönetimde olanların söylemleri de Lucescu’nun dile getirdikleriyle benzer şeylerdi aslında.
Şikayetleri aynı idi.
Tepkileri, endişeleri aynı idi.
Haaa, Lucescu’yu milli takım için yeterli bulmayabilirsiniz.
Tarzını, futbol bilgisini eleştirebilirsiniz.
Hatta adamı sevmeyebilirsiniz.
Ancak o süreçte yaşadıklarına isyan edip, yaptığı bir benzetme nedeniyle adının üzerine çarpı işareti koymak, çoğumuzun kabul ettiği gerçekleri dile getiren Lucescu’ya haksızlık etmek demektir.

Haberin Devamı


Organik bağ yokmuş!

Haberin Devamı

Küme düşürme kararı onaylanıncaya kadar Ankaragücü ile Ankaraspor arasında hiçbir organik bağ olmadığı iddia ediliyordu.
Hani neredeyse bazıları gibi biz de inanacaktık.
Ki, Ankarasporlu oyuncular için verilen ek transfer süresinde yaşananları görünceye kadar.
Ne oldu biliyor musunuz?
Tam 15 Ankarasporlu Ankaragücü kulübüne geçti.
Personeline dağıtacak kuruş parası olmayan sarı-lacivertli kulüp, tarihinin en büyük transfer operasyonunu gerçekleştirdi!
Kasasından ne kadar para çıktı, o paralar Ankaraspor A.Ş.’nin kasasına girdi mi?..
Yanıtını bir Allah, bir Melih Gökçek bilir!