Ne diyor İbrahim Kızıl? “Tabata’yı satmam dedim sattım. Olabilir. Satarım derim satmam, satmam derim satarım. Bu benim bileceğim iş.”
Eğer “ben” merkezli cümleler kurmaya başlıyorsanız, tehlikeli bir süreç başlamış demektir.
Kimdir İbrahim Kızıl?
Gaziantepspor Kulübü Başkanı.
Kimleri temsil eder?
Önemli bir kenti, kırmızı-siyahlı renklere gönül vermiş milyonlarca insanı.
İş yaşamınızda kendi şirketiniz ile ilgili karar alırken bol bol “ben” egonuzu tatmin edebilirsiniz.
Patronsunuz, asarsınız da, kesersiniz de!
Ancak olay geniş kitleleri ilgilendiriyorsa, çoğul konuşmakta fayda var sayın Kızıl.
Kulüpler şahısların tapulu malı değil.
Tıpkı Beşiktaş’ın Yıldırım Demirören, Fenerbahçe’nin Aziz Yıldırım, Galatasaray’ın da Adnan Polat’ın tapulu malı olmadığı gibi.
Görevler geçici, camialar daimdir.
Bugün Kızıl, yarın başka biri.
Gelelim Tabata’nın transferine.
Bir transfer haberi, kulüp yöneticilerinde bu kadar büyük rahatsızlık yaratıyorsa, ya açıklanamayan bir gerekçesi vardır, ya da başka bir hesap.
Öyle ya, yanardağ gibi aniden patlamanın, öfkelenmenin başka nasıl bir izahı olabilir ki?
Efendim, Tabata’yı kime isterlerse, kaça isterlerse satarlarmış. İtiraz eden mi var, satarsınız tabii!
Brezilya’ya 1.5 milyon dolar gönderip bonservisinin tamamına sahip olduktan sonra, ister Beşiktaş’a, ister Katar’a, isterseniz de Suudi Arabistan’a satarsınız.
Bu bizi ilgilendirmez.
Kulübün gelir-gideri, bütçesi, borcu da ha keza.
Bunlar, Futbol Federasyonu ile Maliye Bakanlığı’nın ilgi alanına giren işler!
Anlamaya çalıştığımız ve pek çok insanın merak ettiği konu farklı.
Başkan Kızıl çarşamba günü Radyospor’da Özgür Sancar’ın programına bağlanıp şöyle diyor;
“Tabata’yı 2008’de bonservisiyle aldım. Kimsenin bunları sorgulamaya hakkı yok.”
Öğleden sonra kulübün basın sözcüsü ve kardeşi Mehmet Kızıl bu kez Aydın Cingöz’ün programına katılıyor ve şunları paylaşıyor;
“Kulübü Tabata’nın bonservisinin tamamını bize vermedi. Tabata’nın yüzde 50’si yatırımcı şirketlere ait.”
Hani Tabata Gaziantepspor’un malıydı?
Kafaları medya mı karıştırıyor, yoksa siz mi?
Oysa “Evet Tabata bizde kiralık oynadı. Kulübün yararına bir transfer gündeme gelince bonservisini aldık ve sattık” deseniz hem alkışlanacak, hem de örnek yönetici olarak prim yapacaktınız. Bunu bile yapamadığınıza göre...
Tabata Beşiktaş’a, çil çil eurolar da Gaziantepspor Kulübü’ ne hayırlı olsun!
Yemeğin son kurbanı Çelik
Anımsarsınız, Ali Aydın, Muhittin Boşat ve Sabri Çelik, eski Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy’un da katıldığı bir yemekte yer aldıkları için, dönemin Gözlemci ve Temsilciler Kurulu tarafından “aforoz” edilmişlerdi.
Aydın ile Boşat’ı gözlemci kadrosundan çıkaran kurul, Çelik’e biraz daha insaflı davranıp, süper ligde görev vermemesine karşın, UEFA listesinde kalmasına karışmamıştı.
Haziran ayında yapılan federasyon genel kurulundan sonra gözlemciler, Merkez Hakem Kurulu’na bağlandı.
MHK’nin ilk işi ne oldu biliyor musunuz?
Her yıl UEFA’ya bildirilen gözlemci listesinden Sabri Çelik’in adını çıkarmak.
Bakın şimdi yeni listede kimler var?
Kurul başkanı Oğuz Sarvan ve 1 Mayıs 2009 tarihinden itibaren Hasan Ceylan.
İzmirli dayanışmasına mükemmel bir örnek!
Bu ne hırstır, ne bitmez kindir; anlayan beri gelsin.
Tarihi bir lig olabilir
Süper Lig’in kalan 30 haftası 17 takımla oynanır mı?
Böyle bir olasılık var.
Futbol Federasyonu’nun Ankaragücü Kulübündeki yönetim değişikliğinden sonra başlattığı inceleme sonunda, Başkan Ahmet Gökçek ile Ankaraspor arasında organik bir bağ olduğu saptanırsa, belediye imkanlarıyla en üst lige çıkan takım, geldiği yere geri dönebilir.
Diyelim ki, federasyon hukukçuları belge, bilgi ve kanaat ile bu sonuca vardı.
Peki ne olacak o zaman?
Ya Gökçek ailesi Ankaragücü’nden vazgeçip köyünün yolunu tutacak, ya da köyünü yakacak.
Uzun süredir Ankaraspor’u satmayı planlayan Melih Gökçek, kulübü gerçekten üçüncü bir şahsa ya da şirkete devredebilirse sorun yok.
Ancak kulüp satmak, ihale açmak gibi kolay olmayacağı için, zamanla yarışılan bir süreçte bu yol tıkanabilir.
Ve 17 takımlı ligin sonunda iki ekip küme düşer.
Tabii Ankaraspor’un da 7-8 milyon doları bulan yayın ve İddaa gelirleri güme gider.
Bu arada 15 yıllık Ankaragücü hasreti biten Melih Gökçek’i bekleyen önemli bir risk daha var.
Birileri çıkıp Gökçeklerin sarı-lacivertli camiada uzun soluklu kalacağının garantisini verebilir mi?
İşler düşünüldüğü gibi gitmez, bir yıl sonra yeniden olağanüstü kongre kararı alınır, camianın gerçek sahipleri yönetime gelirse?..
Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmasın Gökçek ailesi?
İncelemeden bir sonuç çıkmazsa mı?
O, vicdanların arasına sıkışıp kalan bir konu!
Paran yoksa hak arama
Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener’in, Tahkim Kurulu başvuru harçlarıyla ilgili bilgisi var mı, bilmiyorum.
31 Temmuz tarihinde açıklanan yeni harç miktarları parası olmayana hak arama yolunu kapatacak kadar acımasız.
Örneğin amatör küme ya da il hakemisiniz.
Klasman belirlemelerinde haksızlığa uğradığınıza inanıyor ve yanlışlığın düzeltilmesini istiyorsunuz.
Ne yapacaksınız?
Tahkim Kurulu’nun kapısını çalacaksınız.
Buraya kadar her şey normal.
Süper Lig kulüpleri 2 bin, 1. lig bin, ikinci lig 500, üçüncü lig 300, amatör kulüpler 200 lira başvuru harcı yatırırken bir hakemden kaç para isteniyor biliyor musunuz?
Bin lira.
Tozlu sahalarda maç yönetip 38 lira alan, hem üniversitede okuyup hem hakemlik yapan bir genç nereden bulacak bu parayı?
Ya borç isteyecek, ya da banka kredisi çekecek.
El insaf yani.
Galiba bazıları hak ve adalet arayan hakem istemiyor.
Sayın Özgener, bin lira deyip geçmeyin, mağdur edildiğine inanan insanlara hukuk yolunu kapatmayın lütfen.