İyi kaleci kimdir? Çizgi bekçisinden oyun kurucuya
Günümüz modern futbolunda, bir kaleci, sadece kurtarış yapan bir oyuncu değil, aynı zamanda oyunu başlatan, savunmayı yönlendiren ve takımının oyun kurucularından biri haline gelmiş durumda. Bu dönüşüm, futbolun hızlanması, taktik anlayışların değişmesi ve teknik becerilerin ön plana çıkmasıyla daha da belirginleşti.
Futbol tarihinde en çok konuşulan oyuncular forvetler olmuştur. Kaçımız futbol batağına bir kaleciye hayranlığımızın yüzünden düştük? Hangimizin aldığı ilk forma bir kaleci kazağıydı? Tribünde topu ve forvetleri izlemeyi bırakıp, takımımızın kalecisini en fazla kaç dakika izlemişizdir? Mahalle futbolunda bile (ki günümüzde mahalle futbolu diye bir şey kaldı mı sanmıyorum ama) futboldan en anlamayan, takımda en işe yaramayanın “Sen kaleye geç” diyerek sümen altı edildiği mevki, kaleciler, sonunda yıllardır yaşadıkları yalnızlıktan kurtulmaya başladılar.
Bu hafta önce Şampiyonlar Ligi’nde, sonra da temsilcimiz Fenerbahçe’nin Avrupa’da oynadığı ve penaltılara kalan maçlar, kalecilerin önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Futbol tarihinin ilk yıllarında kaleciler, esas olarak çizgi üzerinde duran ve sadece elleriyle topu durdurmaya odaklanan oyunculardı. Yıllar içinde futbolun geçirdiği evrimle birlikte kaleci rolü de değişti. Günümüzde modern futbolun gereklilikleri doğrultusunda bir kaleci, sadece kurtarış yapan bir oyuncu değil, aynı zamanda oyunu başlatan, savunmayı yönlendiren ve takımının oyun kurucularından biri hâline gelmiş durumda. Bu dönüşüm, futbolun hızlanması, taktik anlayışların değişmesi ve teknik becerilerin ön plana çıkmasıyla daha da belirginleşti.
1900’lerin başlarında kaleciler, sadece refleksleriyle ve hava toplarındaki hâkimiyetleriyle değerlendiriliyordu. Ancak Johan Cruyff’un 1970’lerde başlattığı “Total Futbol” anlayışı, kalecinin de bir pas istasyonu olabileceği fikrini gündeme getirdi. 1992’de geri pas kuralının değişmesiyle birlikte, kalecilerin ayakla oyun kurma zorunluluğu doğdu. Artık kaleciler, uzun degajlarla değil, kısa paslarla oyun kurmaya yönlendiriliyordu.
Bu dönüşüm, özellikle Guardiola’nın Barcelona’sında büyük bir ivme kazandı. Victor Valdes, sadece refleksleriyle değil, ayağıyla oyuna katılmasıyla da öne çıktı. Valdes’in başlattığı pas oyununu, Manuel Neuer gibi ‘süpürücü kaleci’ modeli daha da ileriye taşıdı. 2014 Dünya Kupası’nda Almanya’nın kazandığı şampiyonlukta Neuer’in hem savunma arkasına sarkan topları temizlemesi hem de ayağıyla oyun kurması kritik rol oynadı.
Günümüzde ise kaleciden beklentiler giderek artıyor. Savunmadan pasla çıkmaya dayalı sistemlerde ayak becerisi mutlaka iyi olacak, oyun kuracak, takımın pas oyununa katılıp, stoperlere ve bek oyuncularına güvenli paslar verecek. Örneğin, Ederson’un Manchester City’deki rolü, sadece kurtarış yapmak değil, aynı zamanda uzun ve isabetli paslarla takımının hücum organizasyonlarını başlatmak. Dominant oyun felsefesinde, savunma çizgisini öne çıkaran takımlarda kaleciler mutlaka libero gibi oynamak ve savunma arkasına atılan topları süpürmek zorunda. Rakibin derin koşularına karşı ceza sahası dışına çıkıp müdahale edebilmeli. Buna bir de ne zaman çıkmalı, ne zaman pas vermeli, ne zaman oyunu hızlandırmalı gibi karar verme yetisini de eklediğinizde, işte ancak o zaman bir kaleci için elit seviye yakıştırmasını yapmak mümkün, tıpkı Alisson Becker gibi.
1.88’in altına kaleci demem
Tüm bunları yapabilmek için ise, belli fiziksel özelliklere sahip olmak şart. Günümüz futbolu artık sadece yeteneğin yeterli olmadığı bir noktaya geldi, dayandı. Fiziksel güç ve direnç yoksa, isterseniz Messi olun, rakipler için kolay lokmasınız. Hal böyle olunca da büyük kulüplerin hepsinin kaleci seçimlerinde bazı özellikler göze çarpıyor.
Real Madrid’in 2 metrelik kalecisi Courtois ile birlikte uzun boy sınırı yeniden çizildi. Özellikle de 2022 Şampiyonlar Ligi finalinde Liverpool’a karşı yaptığı kritik kurtarışlardan sonra, çoğu kulüp, “1.88’in altına kaleci demem” diyor. Böylece daha geniş bir kurtarış alanına sahip olup üst köşelere giden toplara daha rahat müdahale edebilme avantajını yakalamış oluyorlar.
Kalecilerin antrenman metotları da daha katı bir hale evrildi. Atletizm ve hızlı tepki süresi, idmanların temelini oluşturuyor. Hemen aklınıza Atletico Madrid‘in 1.88’lik kalecisi Jan Oblak’ı getirebilirsiniz. Dar açıdan ve yakın mesafeden gelen şutları kurtarmada şu an Avrupa’nın en iyilerinden biri. Eskiden patlayıcı kuvvet ve sıçrama yeteneğinin daha çok forvetlerde önemli olduğu oyunda şimdi kaleciler de daha yükseğe sıçrayıp havada doğru pozisyon almak ve rakip forvetleri etkisiz kılmak zorunda. Liverpool’un 1.91’lik kalecisi Alisson Becker bu konuda Premier Lig’in en iyisi konumunda. Kalecilerin tüm maç boyunca aynı hızda reaksiyon verebilmesi için güçlü bir fizik yapısına, çarpışmalardan sağlam çıkabilmesi için kas dayanıklılığına ihtiyacı var. Tıpkı PSG’nin 1.96’lık kalecisi Donnarumma gibi. Hatırlarsanız Euro 2020 finalinde İngiltere’ye karşı penaltı kurtarışlarında fiziksel dayanıklılığın ve gücün ne kadar önemli olduğunu tüm Avrupa’ya göstermişti.
Mental yönden bakış açısı
Diyelim ki, bütün bu konuştuğumuz kriterleri karşılayan bir kaleci bulduk, o da yetmiyor. Son olarak devreye, günümüz gençlerinin deyimiyle(!) “sağlam mental” giriyor.
Kaleciler, oyundaki tekil hataları en çok göz önünde olan oyuncular. Bir forvet kaçırdığı pozisyonla unutulabilirken, kalecinin hatası genellikle skora direkt etki ediyor. Bu yüzden modern futbolun en büyük kalecileri, mental olarak da güçlü olmak zorunda.
Maçın bir anında yaptığı hataya takılı kalmayan, baskıyı yöneten, özgüvenli kalan ve kritik anlarda sakinliğini koruyan kaleciler en üst seviyede başarıya ulaşıyor. Bu özelliklerin bir kısmı için doğuştan lider vasıflarına sahip olmak gerekirken, bir kısmı da çalışarak gelişebiliyor. Günümüzde çoğu elit seviyedeki kaleci çeşitli zihinsel antrenmanlar yapıyor.
Alisson Becker, maç öncesi zihinsel canlandırma-görselleştirme ile konsantrasyonunu sağlarken, Buffon, meditasyon yaparak baskıyı yönettiğini söylemişti. Bir dönem kalecilik yapmış yazar Albert Camus, kaleciliğin bir tür yalnızlık, soğukkanlılık ve karar verme sanatı olduğunu savunmuştur. Mesela, Yabancı isimli kitabındaki ana karakter Meursault’nun soğukkanlılığı ve dış dünyadan kopukluğu, kaleci psikolojisini andırır.
Yine futbol edebiyatının önemli isimlerinden Uruguaylı yazar Eduardo Galeano, Gölgede ve Güneşte Futbol adlı kitabında kaleciler hakkında şöyle der: “Kaleci yalnızdır. Takım kazanırsa, zafer diğer oyunculara aittir; ama kaybederse, suç onun olur.”
Kalecinin penaltı anındaki endişes
i
Tıpkı Galatasaray’ın kalesini 14 yıldır koruyan, neredeyse tek başına şampiyonluk kazandıran sezonlar geçiren Muslera gibi bir ismin bile bu sene protesto edildiğini görmemiz gibi. O sebeple hata unutma tekniği, bir sonrakine odaklan felsefesi, pozitif telkin gibi zihinsel egzersizler de kalecilerin rutinleri arasında.
Bitti mi sandınız? Tabi ki bitmedi. Daha bunun bölüm sonu canavarı, penaltılar var. Özellikle büyük turnuvalarda sonuca doğrudan götüren penaltı kısmı, kaleciler için öyle bir andır ki, Avusturyalı yazar Peter Handke, Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi adlı romanında, kaleciliği bir metafor olarak kullanır. İnsanın yabancılaşmış, modern dünyada kaybolmuş ruh halini, bir kalecinin yalnızlığına benzetir ve kalecinin penaltı anındaki gerilimini, insanın hayatta yaptığı seçimlerle kıyaslar. Kaleciliği sadece bir spor pozisyonu olarak değil, varoluşsal bir durum olarak ele almasıyla nefis bir kitaptır.
Günümüz kalecileri bu gerilim yüklü penaltı anını yönetmek için çeşitli taktiklere başvurur. Emiliano Martínez’in 2022 Dünya Kupası’nda penaltı atan rakiplerine çizgide ileri-geri hareket edip, köşeleri göstererek kurduğu baskıyla Arjantin’i şampiyonluğa taşıması gibi.
Modern futbolda rolü gelişen kaleciler artık eskisinden daha önemli ama hala forvetler kadar popüler değil. İnsan, maç boyunca ancak top kaleye atılırken kalecinin farkına varıyor. Düşünün, futbol tarihinde FIFA Ballon d’Or ödülünü bugüne kadar kazanan tek bir kaleci var, 1963’te Sovyet kaleci Lev Yashin. O günden beri sayısız futbolcu bu ödüle layık görülmüşken, futbol dünyasında halen kaleciler, o listede adı tek başına geçen Lev Yashin kadar yalnız.
Kaleciler için ne dediler?
Pep Guardiola: Kaleciler sadece topu kurtaran oyuncular değildir. Onlar, takımın oyununun başlangıcını yapan, her an oyunun içinde olan oyunculardır. Modern futbolda, kaleci sadece savunma yapmaz, aynı zamanda oyun kurar ve hücumun parçası olur.
Jürgen Klopp: Bir kaleci sadece topu tutan değil, aynı zamanda oyunun düzenini değiştiren bir oyuncudur. Oyun kurulumunun temel taşlarından biridir ve hücumun bir parçası olmalıdır.
Jose Mourinho: Kaleciler, sadece topu kurtarmakla kalmaz, aynı zamanda oyun kurmanın da önemli bir parçasıdır. Bir kaleci, tüm takımın oyununu etkileyebilir.
Carlo Ancelotti: Modern futbolun en büyük değişikliklerinden biri, kalecilerin topu sadece kurtarmakla kalmayıp, aynı zamanda pas oyununda aktif rol oynamalarıdır.