Böyle şampiyon olamazsın Bulut!
Ligde kilometreler ilerledikçe, farklı sonuçlar arka arkaya gelmeye başladı. Sadece bir yenilgisi bulunan Gaziantep, büyük takımlarla boy ölçüşür hale geldi. Tek yenilgisini aldığı Galatasaray ardında kalırken, eleştirilen, "Bu sezonu da gitti" denen Fenerbahçe, ikinci sırada yer edindi. Hele Beşiktaş için liderlik bir mucize gibiydi.
Bunları neden yazdım? Sergen Yalçın ve Sumudica için methiyeler düzülürken, Erol Bulut için birçok kişinin kafasındaki soru işaretleri herhalde hala kalkmadı. Cem Dizdar, TRT'de program yaparken, Celal Umut Eren'in Galatasaray derbisinden sonra yaptığı haberi eleştirmiş, "Hangi teknik adam, futbolcularına, 'topu rakibe verin' der" diyerek haberin güvenilirliğini sorgulamıştı. Ancak Bulut, Aytemiz Alanya karşılaşması sonrasında böyle yaptığını söylemez mi, "Rakibe top verip, pas yollarını kapattık" demesin mi? Haydaa... Demek ki Eren'in haberi doğruymuş.
Neyse; konumuz o değil zaten... Bulut'un yaptığı hareketin doğruluğu, Alanya'nın hocası Çağdaş Atan'ın eleştirisi: "5 büyük lige bakın, topu rakibe vererek şampiyon olan takım sayısı azdır."
Bunun Türkçe'den Türkçe'ye çevirisi(!) şöyle: "Böyle şampiyon olamazsın Erol Bulut..."
Bunun kontrası Bulut'tan; "Skora baksın..."
Kimin haklı olduğunu zaman gösterecek. Sadece şunları söyleyeyim; bu taktiği güden Anadolu takımları için, "Haddini bilerek oynadı" demiyor muyuz? Fenerbahçe gibi bir dev, kendine bunu söyletir mi?
Söyletmez ama ortada da bir gerçek var; topla oynama oranı yüzde 29 olan Fener'in hocası, yüzde 71 ile sadece "oynayan" ama gol atamayan Alanya'nın karşısında galip geldiği için, "Ben yaptım" diyerek böbürleniyor.
Hep o kafa!
Teknik adamların doğruları-yanlışları her zaman tartışılır. Hepsinin kendine göre bir yoğurt yiyişi vardır. Geride kalan 17 haftalık süreçte "Sezonun teknik direktörü kim?" sorusuna, tartışmasız diyemem ama, büyük çoğunluk için, Gaziantep'in teknik patronu Marius Sumudica cevabını verir inancındayım.
3-5-2 mi dersiniz, yoksa 5-3-2 mi, böyle bir taktikle sezonu götüren ve başarıya giden, yakın tarihte başka bir hoca yok. Ama Rumen çalıştırıcının esas meziyeti, şovları...
Allah'ı var, kendine yakıştırıyor. Buyrun işte? Ankaragücü maçı sonrasında adam halay çekiyor! Kime, ne zararı var? Yıllarca Yılmaz Vural'ı yerden yere vuran mantık yine iş başında... Futbol, aynı zamanda şov değil mi?
Mesela; Sumudica, Trabzonspor'un başında olsaydı, orada da kolbastı oynardı! Karadeniz'i ayağa kaldırmıştı bile... Hele bir de diğer büyüklerle, seyircili oynadığı maçları düşünsenize... Offf ki of...
Küfür, taciz, hakaret olmadığı sürece bırakın, adam istediğini yapsın.
Hakemlerden haksız tahrik!
Ne Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'nun herhangi bir üyesini tanırım, ne de Tahkim Kurulu'nun herhangi bir üyesine karşı husumetim var. Hatta kendi kendime, "Yazmayayım, görmeyeyim" diye telkinde bulunmuşluğum bile var. Ama o kadar bariz hatalar oluyor ki... Kendimi tutamıyorum.
Şimdi de Okan Buruk'un cezası...
PFDK, hakeme yönelik fiili müdahaleden dolayı, en azı 3 maçla başlayan cezayı "takdiren" 2'ye indirdi zaten... Ayrıca ihraç sonrasında hakeme sportmenliğe aykırı harekette bulunduğu için bir maç ceza daha verdi. Alt limiti 4 maç olan "Tedbire uymama" cezası da yine 2'ye indi. Yani, en az 8 maçlık ceza, 5 karşılaşmayla takdir gördü!
Sonrası, işte Tahkim Kurulu kararı: "Okan Buruk’un 5 resmi müsabakada soyunma odasına ve yedek kulübesine giriş yasağı ve 38 bin TL para cezasının; FDT’nin 12. maddesinin uygulanması suretiyle 3 resmi müsabakada soyunma odasına ve yedek kulübesine giriş yasağı ve 25 bin 500 lira para cezası olarak düzeltilmesine oybirliği ile karar verilmiştir."
12. madde ne biliyor musunuz? "Haksız tahrik..." Yani, koskoca Tahkim Kurulu, hakemlerin Okan Buruk'u 'haksız tahrik' ettiğini savunuyor.
Aslında biz öyle anlıyoruz. Çünkü Kurul, indirimi hangi fiil için verdiğini bile yazma gereği duymamış. Ama hakemlerin bu kadar itibarsızlaşmasından Merkez Hakem Kurulu hiç "tahrik" olmuyor!
İster inan, ister inanma yevmiyesi 123 bin lira
"Olmak ya da olmamak... İşte bütün mesele bu..." William Shakespeare'in bu sözü, Galatasaray'ın süper starı, -pardon- süper sakatı Radamel Falcao için ne kadar da uygun... Vergisi hariç, KAP'a bildirilen, yıllık maaşı net olarak 5 milyon euro... Dile kolay, bugünün 45 milyon lirası...
Aylığı 3 milyon 750 bin lira... Bugün hangi profesyonel yönetici böyle bir aylıkla çalışıyor acaba? Fatih Terim bile almıyor!
Hadi gelin bir de günlüğünü bulalım; tam tamına, 123 bin lira... Hani ufaklıkların dediği gibi, "Yatçaz, kalkçaz" 123 bin lira... Daha da ileriye gidelim, saati 5 bin 125 lira... Ekle üzerine vergiyi...
Yetti mi? Yetmeeeez. Falcao bir sezonda 5 maçta ilk 11 çıkarsa 500 bin euro, 10 maçta daha ilk 11 çıkarsa 500 bin euro, 14 maçta daha ilk 11 çıkarsa 600 bin euro. Toplamda 29 maça ilk 11 çıkarsa 1.6 milyon euro. Maçlarda sonradan oyuna girerse bu rakamların yüzde 50'sini, ilk 18'de yer alıp oyuna girmezse de yüzde 25'ini alacağı sözleşmesinde yer alıyor. Bu sezon 6 maçta ilk 11'de yer alıp 500 bin euroyu da garantiledi.
Ama Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz'e göre, pandemi döneminde en büyük fedakârlığı o yaptı. Tabii ki, en çok kazanan olunca, en çok indirimi de o yapacak. Azdan az gider, çoktan çok... Lütfetmiş!