Bir yerinde dur arkadaş... Adam pire gibi, dur-durak bilmiyor! Bırakın sahadakilerini ben bile televizyondan adamın hızına yetişemiyorum, başım dönüyor onu izlemekten!
Kim mi?
Tabi ki Pjaniç...
Toptan hiç kaçmıyor, tam tersi, hep istiyor, müthiş bir sorumluluk üstleniyor. Ayak bilekleri çok kıvrak, tekniği ise anlatılmaz, sıkışan oyunu uzun paslarla açıyor, oyunu rakip alana yıkıyor, asist yapmayı ihmal etmiyor.
Montero’nun attığı ilk goldeki imza da ona ait.
Şu futbol ne ilginç oyun di mi?
Kartal’ın 43’de farkı ikiye çıkardığı golü gördünüz mü?
Josef De Souza, Kartal’ın savunmasının önündeki sigortası... Sol taraftan uzun bir pasla Batshuayi’yi kaçırmak istedi, kaleci ile savunmacı birbirine girdi, top tıngır - mıngır filelere gitti. Ali Palabıyık, golü önce iptal etti ki, faul falan söz konusu değil, Allah’tan VAR devreye girdi de, gol geçerli sayıldı. O pozisyonda Ferhat’ı takım arkadaşı Deli bozuyor, yani bir iletişim hatası var!
Sergen Hoca’nın bir sözünü hatırlattı bana bu gol;
“Topun gözü vardır, yeter ki sen vur.”
Acaba Souza o sözü mü hatırladı, ne!
Oğuzhan nihayet 11’de üstelik kaptan olarak sahaya çıktı, ne güzel değil mi? İlk yarıda öyle aman aman bir mücadele ortaya koyamadı belki ama sırıtmadı da... Bak yanında Souza ve Pjaniç iki müthiş oyuncu var, bu ikilinin arasında çok daha iyi işlere imza atacak yetenektesin. Pjaniç’e bak... Her topu istiyor, sen de istesen hiç de fena olmaz kardeş! Oyunda kaldığın sürece gayretini gördüm ya, bu da bir aşamadır.
Oyuna gelince, topla oynama yüzde 72 Kartal lehine... Gelin görün ki bu üstünlük ilk yarıda futbol kalitesine pek yansımalar yapmadı.
HHH
Aferin Rıdvan...Bu oyunda sabırlı olmak da özelliktir. Beklersin ama o sabrın karşılığını mutlaka alırsın. Yeter ki küsme, çalışmaya devam, Rıdvan böyle bir fotoğraftır.
Ghezzal’ın sağdan gelen ortasına Larin pas geçti, arkada topla buluşan Rıdvan, topu filelere gönderdi, farkı üçe taşıdı.
Farkın üç çıkması üzerine konuk takım risk aldı, yüklendi. 60’da Vargas’ın frikikten attığı şık golle biraz olsun umutlandı.
Tabi ki umutlanır... Sen ürettiğin pozisyonları file yerine dağlara, taşlara vurursan, olacağı da budur!
Futbolda hiç bir farkın garantisi yoktur. Buldun mu atacaksın, yoksa sonradan oyuna giren Balotelli gelir, uzaktan şahane bir vuruşla farkı bire indirir, senin de elini - ayağına dolaştırır!
Uzatmanın son saniyelerinde Assombalonga karambolde faturayı keser.
Yaa işte böyle arkadaş...
Üç farkı yakalasan ne olur? Bunu koruyamıyor, ürettiklerini atamıyorsan puan kaybına da davetiye çıkarırsın.
Tıpkı dünkü maç gibi...
Valla, işin özeti, Kartal üç farkı yakalarken bile iyi futbol oynadığını söylemek çok zor. Sergen Yalçın’ın oyuna sürdüğü futbolcuların da pek işe
yaramadığını gördük.