Bir önceki yazımda, Ersun Yanal ile Aziz Yıldırım arasındaki gerginliğe ve ana sebebine değinmiştim. Temel sebep, hocanın özel hayatı değil. Temel sebep, Başkan' ın Ersun Hocanın teknik direktörlük felsefesi ve tarzını beğenmemesi. Hatırlayacak olursanız geçtiğimiz sezon da Yanal' ı imza için 1 ay bekletmişler, kafalarındaki adaylarda ilerleme sağlayamayınca, Yanal' a geri dönmüşlerdi. Yanal' ın beklenmedik başarısı nedeni ile sözleşme uzatmak zorunda kalmışlardı.
Aziz Yıldırım' ı bilen bilir. Fenerbahçe' yi çok sever. Fenerbahçe onun için gerçek bir tutkudur. Zor beğenir. Kolay gözden çıkartır. Hocaya, takıma, transfere, taktiğe, yemeğe, otobüse, uçağa, personele, havluya, krampona karışmayı sever. Son kararı kendisi verir. Kendisinin bilgisi dışında iş yürütülmesini istemez. Otoriterdir. Camianın mutlak lideri olarak, özellikle 3 Temmuz sonrası elde ettiği büyük destekle, otoritesini daha da güçlendirmiştir. Böylesi güce sahip bir liderin kendisinde her konuya müdahale etme hakkı görmesi de en azından psikoloji açısından anlaşılmaz değildir.
Ersun Yanal ise kendi hür alanı olmasını isteyen, kendisine karışılmasına izin vermeyen, bilimsel çalışan, iletişim ve motivasyondan ziyade, sistem odaklı takım çalıştıran bir teknik direktör. Son yılların en büyük teknik performansını gösterip, takımı puan farkı ile şampiyon yapması, Yanal' ın da kulüp içinde bir zemin kazanmasını sağladı. Taraftar desteğini de arkasına alan Yanal, geçtiğimiz sezona kıyasla otoritesini daha fazla hissettirmeye çalıştı. Üstü kapalı olarak sıklıkla, "işime karıştırmam" mesajları vermeye başladı. Tahminim odur ki, bu tavırları, karışmayı seven, otoritesini hissettirmeye alışmış sayın Başkan' ı rahatsız etti. Sayın Başkan, Hocanın özel hayatına dair bazı olaylar ile hazırlık maçlarındaki başarısızlığı bahane ederek, uzun zamandır yapmak istediği çıkışı yaptı. İşe alırken ilk tercihi olmayan, ancak kazandırdığı müthiş başarı nedeni ile Yanal 'ı sahiplenmek zorunda kalan (ki başarılı kişi desteklenir, bu normal bir tutumdur) Başkan, hocaya bu kadar tahammül edebildi. Başkan' ın inançları ve doğruları ile Yanal' ın inanç ve doğruları örtüşmediği için bu ayrılık gerçekleşti. Başkan' ın kafasındaki çalışma ilkeleri, adanmışlık ve başarı kriterleri demek ki Yanal' ın ilke ve kriterleri ile uyuşmadı.
Olayın sonucuna bakarsak, Yanal' ın istifası gerçek anlamda bir "istifa" değildir. Aksi gözüküyor olsa bile, kanaatimce Yanal Fenerbahçe' den ayrılmaya zorlanmıştır. Hocayı ve kişiliğini tanıyanlar, olan bitenden sonra kendisinin bu kararı vereceğini bilirler. Hafta içi yaşanan olaylar ve dünkü basın toplantısı hocanın Fenerbahçe' de kalmasını imkansız hale getirmiştir. Dün Başkan' ın konuşmasından sonra, Yönetimin dere geçerken at değiştirmeyeceğini ve hocaya sahip çıkacağını düşünen ben dahil pek çok kişi yanılmıştır. Başkan son derece akıllı bir "Aziz Yıldırım Stratejisi" ile istifanın altyapısını hazırlamıştır.
Denizli, Zico, Aykut Kocaman ve en son Ersun Yanal. Dört başarılı hoca ile benzer şekilde ve ani biçimde yolları ayıran Aziz Yıldırım' ın bu kararlarının arkasında, mutlak otoritesini koruma ve kendi doğrularını evrensel doğrular yerine koyma eğilimi vardır. Başkan Yıldırım' ın futbol ve hayat gerçekleri ile hocaların gerçekleri örtüşmediğinde, hocaların misyonu bitmektedir. Bu noktada tamamen Başkan' ı haksız bulmadığımı da belirtmek isterim. Başkan' ın bu hocalar ile ilgili bazı görüş ve tespitleri yerinde de olabilir. Ancak ne olursa olsun, çalıştığı hocalar ile ayrılığının temel sebebi; bu hocaların kendi otorite alanlarını kurmuş olmaları, müdahaleyi sevmemeleri ve işlerine karıştırmak istememeleridir. Bence temel neden hep bu olmuştur.
Ersun Yanal' ın istifası, doğru bir alternatif acilen bulunmaz ise Fenerbahçe' de büyük bir boşluk oluşturacaktır. Yerine gelecek hoca, takımı ve Türk futbolunu yakında tanıyan biri olmalıdır. Bu saatte, ismi ve kariyeri ne kadar büyük olursa olsun, yabancı bir hocanın fayda sağlama ihtimali yoktur. Diğer taraftan Başkan' ın bir alternatif bulmadan, bu istifaya izin verebileceğine veya hocayı istifaya zorlayabileceğine de inanmıyorum. Başkan tecrübeli bir yönetici olarak, mutlaka öncesinde birkaç temas yapmış, bazı adaylar ile görüşmüş ve tahminimce el sıkışmıştır. Bunun aksine inanmak zor. Umarım hocanın alternatifi önceden belirlenmiştir. Aksi halde, bu sezon kaybedilebilir.
Fenerbahçe' de basına yansıyan en yakın iki aday Lucescu ve Aykut Kocaman. Beyanlarının aksine, Kocaman' ın bu tür bir göreve talip olabileceğini düşünüyorum. Lucescu' nun hele de sezon başlamışken, takımını bırakıp gelmesi düşük bir ihtimal. Aziz Yıldırım' ın bu denli kritik bir sezonda, sürpriz bir aday ile risk alacağını hiç sanmıyorum.
Ersun Yanal' ın ayrılması, dere geçerken at değiştirme söylemine birebir uyuyor. Sezonun henüz başı olmasına ve ortada somut bir başarısızlık olmamasına rağmen, hoca ile yollar ayrılmıştır. Bir yıllık bir sistem ve emek heba edilmiştir. Bu tür ani ve keyfi kararları asla desteklemiyorum. Fenerbahçe bir dünya kulübü olacak ise, stratejik planlama, sistemli yönetim ve hocalara saygı olmalı. Tesisleşme ile kurumsallaşma birbirine karıştırılmasın. Fenerbahçe' de bu tür olaylar yaşanıyor ise kurumsallıktan söz etmek zor. Tesisleşme, forma satışı, güzel bir stadyum sizi kurumsal yapmıyor. Sizi kurumsal yapan şeyler; yönetsel kalite, sistemler ve prensipler. Bunlar olmadığında, kişiye bağlı keyfi uygulamalar ile ancak belirli bir noktaya gidebiliyorsunuz. Artık kişilerin kendisini geri çekmesi, sistem ve prensiplerin kişilerin önüne geçmesi gerekiyor. "Ben yaptım oldu" anlayışı bundan sonraki dönemlerin anlayışı olmamalıdır.
Fenerbahçe dünya kulübü olacaksa önce kurumsallaşmalı ve kurumsal yönetime geçmelidir. Bunun yolunu da Başkan açmalı. Bu tür hareketler, olaylar, kararlar, kurumsallığa gerçekten zarar veriyor. Sayın Yıldırım' ın Fenerbahçe sevgisi ve iyi niyeti ile kendisini yapmaya mecbur hissettiği bu müdahaleler ve aldığı kararlar, canından çok sevdiği Fenerbahçe' sine zarar veriyor.
Sayın Başkan bu son olayda haklı da olabilir. Yanal' ın gerçekten bazı ihmal ve hataları olmuş da olabilir. Ancak bu ihmaller, bu denli keskin bir tarz ve üslup ile değil, daha yapıcı bir iletişim ile telafi edilebilirdi. Kriz çok daha iyi yönetilebilirdi. Bu kadar büyük bir öneme sahip olan bu sezon, sırf bu karar nedeni ile heba olursa, taraftarın belki de koşullarını zorlayarak kulübüne destek olmak için aldığı o kutsal formaların hakkını kim ödeyecek?
Not: Yanal krizi ile ilgili bir gün önce yazdığım yazıya bu adresten ulaşabilirsiniz:
https://www.milliyet.com.tr/bertan-kaya-ersun-yanal-krizi-1923106-skorer-yazar-yazisi/