Bir önceki yazımda, Fenerbahçe futbol takımının son 6 seneki performansını, futbola ayrılan kaynaklar ve harcanan paralar ile karşılaştırmış ve ortada ciddi bir sportif başarı olmadığını ifade etmiştim.
Sportif başarı için kişisel kriterlerim şampiyonluk sayısı, Avrupa performansı, karakterli ve sistemli bir futbol anlayışının tüm altyapı takımları ve profesyonel futbol takımında yeknesak olarak uygulanması ve altyapıdan çıkan, Türk futboluna kazandırılan futbolcu sayısı. Görüşümü bu perspektiften ortaya koymuştum.
İstatistik, analiz ve bilimsellik ile yorum yapmaya çalışan bir futbol yorumcusu olarak, ki bu maalesef Türk futbol dünyasında henüz takdir gören bir yaklaşım değil, ortaya çıkan sonucu bir başarı olarak yorumlamanın mümkün olmadığını düşünüyorum.
Sonuç odaklı kültürlerde, sürece bakılmaz. Süreçteki iyi niyete puan verilmez. ABD ve Avrupa' nın pek çok ülkesinde sonucu harcanan kaynaklar ile karşılaştırarak değerlendirirler. Girdiler, süreçler ve çıktılar. Bu üç kavram arasındaki ilişkilere bakarlar ve başarının derecesini belirlerler. Fenerbahçe' de girdiler ve çıktılar arasındaki ilişkiye baktığımızda, maalesef ortada ümit veren bir tablo yok.
Örnek vermek gerekir ise, İspanyol Ekibi Sevilla ve Fenerbahçe' yi karşılaştırabiliriz. Sevilla 2006-2015 arası dönemde transferde toplam 115 milyon Euro' ya yakın bir bonservis harcaması yaptı. Evet, Fenerbahçe' nin 2008' de Şampiyonlar Liginde elediği Sevilla' dan bahsediyoruz.
Aynı dönemde Fenerbahçe' nin yaptığı bonservis harcaması ise yaklaşık 240 milyon Euro.
Bu dönemde Sevilla, 4 tane UEFA Kupası/Avrupa Ligi Şampiyonluğu, 1 İspanya Süper Kupası, 1 İspanya Kral Kupası ve 1 tane de UEFA Süper Kupası kazandı. Real Madrid, Barcelona, Atletico Madrid ve Valencia gibi devlerin olduğu ligde ise iki tane 3.lük kazanmış.
Yani transfere Fenerbahçe' nin yarısı kadar harcamış, kaç kat başarılı olmuş siz hesap edin.
Aynı dönemde Fenerbahçe, takımı şampiyon yapan hocaları Zico, Aykut Kocaman ve Ersun Yanal' ı gönderirken, bunların tamamında Sayın Başkan' ın rolü vardı. Başarılı hocaları gönderme nedeniyle, bir futbol sistemi, karakteristiği ve felsefesi oturtmak mümkün olmamıştı. Fenerbahçe ruhuna uygun bir futbol ekolü ve sistemi bir türlü yakalanamamıştı.
Fenerbahçe tribünlerine belki de son 18 yılda en büyük heyecanı vermiş olan, ruhuna uygun bir futbol karakteristiği ortaya koymuş Ersun Yanal ise, çeşitli bahaneler ve futbol takımı içindeki bazı futbolcuların önerileri de göz önünde bulundurularak, anlaşılmaz bir şekilde gönderilmişti.
Akabinde Sayın Başkan' ın bu takımı hoca değil ben ve futbolcular şampiyon yaptı anlamına gelecek açıklaması gelmişti.
Sonrası malum. İsmail Kartal dönemi 2.' lik ve kötü futbol ile sonuçlandı. Taraftar çok mutsuzdu. Enkazın kaldırılması ve camiada eleştiri oklarının Yönetime dönmemesi için son derece akıllıca hamleler yapıldı. Sayın Başkan' ın ticari dehası ve liderlik becerileri ile gündem, Fenerbahçe lehine değişti. Ezeli rakibin, 4. yıldızı takması ve Yanal kararı sonrası gelen hezimet, unutuldu.
Bu sezon flaş transferler ve Pereira seçimi ile başladı. En başta ben dahil, tüm spor medyası ve taraftarlar ümitlendi. Ancak haftalar geçtikçe, Fenerbahçe sahada pozitif bir futbol sergileyemedi. Oyun ve hırs olarak haftalar ilerledikçe düşmeye başladı. Takım içi forma rekabeti, zarar verici hale geldi. Ligin en pahalı kadrosu, sahada akortsuz ve uyumsuz müzik aletleri korosu haline dönmeye başladı. Pereira, elindeki kadroyu kullanamıyor diye eleştiri yaparken, diğer taraftan kadronun yetersizliği de göze batmaya başladı. Son 7-8 haftadır kaçan inanılmaz goller, düzensiz futbol ve ağır, etrafında dönerek oynayabilen futbolcular saç baş yoldurmaya başladı. Gelinen noktada şampiyonluk da büyük ölçüde kaçtı. Hatta işler biraz daha ters gider ise 2.' lik bile tehlikeye girebilir.
Oysa devre arası gelmeden yazmıştım. Pereira ile yollar o zaman ayrılsa, Fenerbahçe' li yöneticiler, geçen sezon Galatasaray' ın yaptığı gibi cesur olabilseler, çok şey değişirdi.
Aşağıdaki yazılar tam devre arası yazılan yazılardır. Merak eden girip Pereira hakkındaki yorumlarıma bakabilir, o günlerde ne demişiz okuyabilir. Maalesef ne dediysek de büyük ölçüde gerçekleşti.
Son yazımda, son 18 yılda tesisleşme ve endüstriyel futbol hamlelerine ve ticari zekasına hayran olduğum ve büyük saygı duyduğum Sayın Başkan' ı bu sebepler ile istifaya davet etmiştim.
Daha lig bitmeden, henüz haftalar varken böyle bir yazıyı elbette bu sene şampiyonluk kaçtı diye yazmadım.
Sayın Başkan Aziz Yıldırım tarihteki en önemli katkıları yapmış Fenerbahçe başkanıdır. Onu ve hizmetlerini görmezden gelemeyiz. Ancak herkes elini vicdanına koyup bir değerlendirme yapar ise ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.
Son yazımdan sonra eline sağlık, duymak istediklerimiz buydu diye yazan da oldu, burası bir spor kulübü, burada sadece futbol yok, Başkan' da kulübü gayet iyi yönetiyor, böyle bir çağrı yapmanız haksızlık diyen de. Tüm görüşlere saygılıyım. Tüm görüşler kıymetlidir.
Öte yandan, Fenerbahçe bir spor kulübü olmakla birlikte, milyonlarca taraftarı için esas branş futboldur. Tüm dünyadaki spor kulüplerinde olduğu gibi taraftarın çoğunluğu için esas memnuniyet barometresi de futboldur. Bu barometre pek iyi sonuçlar vermiyor.
Dün tüm Türkiye gibi, Fenerbahçe erkek basketbol takımının, Final Four yolunda Real Madrid karşısında efsaneleşen basketbolunu izledim, gurur duydum.
Futbol branşında, son 6 senedir hatalı olduğunu düşündüğüm yönetim anlayışı, basketbol, voleybol, masa tenisi, boks ve diğer pek çok amatör branşta harikalar yaratıyor. Çok başarılı sonuçlar alıyor. Ne kadar sevindirici, gurur verici.
Ek olarak, 1 Milyon Üye Projesi ve endüstriyel hamleler akıl dolu. Ustaca. Fenerbahçe' nin geleceği için muhteşem adımlar. Ne güzel, ne mutlu, ne kadar gurur verici.
Burada, başta Sayın Aziz Yıldırım olmak üzere maddi ve manevi her tür özveriyi gösteren yönetim kurulları ve kulüp çalışanlarına büyük bir teşekkür etmek, tebrik etmek, ellerini sıkmak gerekiyor hatta Türk sporuna katkılarından dolayı heykellerini dikmek gerekiyor (Özellikle Başkan' ın heykelinin dikilmesi gerektiğini ısrarla söylüyorum)
Peki basketbolda, voleybolda ve amatör branşlarda sergilenen yönetim kalitesi, istikrar, sabır ve sistemlilik, neden futbolda sergilenmiyor? Ya da sergilenemiyor?
İş futbola gelince ne oluyor? Neden futbolda, Fenerbahçe taraftarı arkasına yaslanarak şöyle rahat bir maç izleyemiyor? Neden başarılı hocalara dokunuluyor? Neden istikrar sağlanamıyor? Neden bir türlü doğru kadrolar kurulamıyor. Kadro doğru olsa, neden hocalar yanlış seçiliyor? Neden hala altyapıdan ilk 11' e futbolcu çıkartılamıyor? Neden hala gereksiz futbolcular transfer ediliyor? Neden futbol takımına ve hocalara zaman zaman müdahale ediliyor?
Tek istediğim bu sorulara yanıtlar. Olmayınca olmuyor, şanssızlık, futbolcu atamaz ise ben ne yapayım, ama 3 Temmuz yıprattı veya hakemler şampiyon yapmıyor açıklamalarını asla kabul edemiyorum.
Son 6 senede transfere harcanmış olan 240 milyon Euro ile en azından bir Avrupa Ligi Finali oynanamamasını, şampiyonluk kazanılmış olan her sezon sonrası, hoca ve takımın tersyüz edilmesini anlayamıyorum.
Tüm başarılı olmuş hocalar için ortaya koyulan özel hayatları kötüydü, kaprisliydiler, saygısızdılar bahanelerini gerçekçi bulamıyorum.
Ligin bitimine haftalar kala, sayın Yıldırım' ı istifaya davet etme sebebim, diğer branşlarda gösterdiği yönetsel başarıyı futbolda gösterememesi idi. Ben futbola önem veren bir futbolsever olarak bu çağrıyı yapmıştım. Futbol; bütçeler, taraftar sayısı ve algılar açısından bir numaralı spor branşı. En büyük kaynakların harcandığı yer.
Burada bir sportif başarısızlık, elbette hesap vermeyi gerektiriyor. Ben sadece kongre üyelerine hesap veririm anlayışını ben milyonlarca Fenerbahçe taraftarı adına kabul edemediğim için bu çağrıyı yapmıştım.
Sayın Aziz Yıldırım gibi değerli yöneticilerin, vizyoner spor emekçilerinin, kaliteli insanların başarısız oldukça üzülmesini, taraftarı üzmesini asla istemediğimden istifaya çağırdım. Başkan Yıldırım' a olan sevgi ve saygımdan, daha fazla yıpranmasını bir futbolsever olarak istemediğimden istifaya çağırdım. Tartışılmaya başlanmasını istemediğimden bunu dile getirdim.
Evet ligin bitimine daha haftalar var ve Fenerbahçe, bence fiilen çok zor olsa bile matematiksel olarak şampiyon olabilir.
Ancak şampiyonluk gelse bile, ben Sayın Başkan' ın onere dilerek, omuzlarda taşınarak, heykeli yapılarak ayrılmasını bekliyorum. Çünkü, dünyada ve Türkiye' de sporitf başarının, doğru yapılanmanın, kaynakları etkin kullanmanın kuralları değişti. Dünya ve Türkiye futbolu 15, 10 ve hatta 5 sene önceki yerde değil. Sayın Başkan' ın görevi, camia içinde gönlü rahat edeceği bir başka değere, kendisi gibi değerli bir insana bırakma vakti geldi diye düşünüyorum. Çağrıyı bu düşünceme istinaden yapmıştım.
Sayın Başkan' ın Fenerbahçe' lilerin gözünde ve gönlünde yeri ayrıdır. Hep ayrı olacaktır.
Son yazımın başlığında, "Bu da gol değil Başkan", yazmıştım. Burada sezon sonu olası bir ikinciliği kast etmemiştim. Şampiyonluk kaçabilir, ancak benim eleştirim kurumsallaşma, seçimler ve bu seçimlerin sonuçları ile ilgiliydi. Pereria aşısının tutmadığından, transfer ve kadro yapılanmasının hatalı olduğundan dem vurmaya çalışmıştım. Sevilla başarırken, Fenerbahçe' nin iki katı kaynak ile başaramamasına üzüldüğüm için bu başlığı atmıştım.
Umarım doğru anlatabilmişimdir kendimi.
Umarım, sayın Başkan Yıldırım ve değerli Yönetim Kurulu, bunun sadece sportif yönetim açısından yapıcı bir eleştiri olduğunu anlamışlardır. Çünkü insan olarak, bir yönetici olarak, camianın lideri olarak kendisini seviyor, sayıyor ve takdir ediyoruz. Futbol branşı dışı başarıları da takdir ediyor, alkışlıyoruz.
Son yazıma bu gözle bakılmasını rica ediyor, arkasında yatan yapıcı anlayışın fark edilmesini umuyorum.
Görüşlerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim.