Şu tespiti yapmak lazım. Maalesef ülkemizde futbol kalitesi, temposu, mücadele düzeyi ve pozisyon zenginliği çok düşük seviyelerde. O kadar ki, Fenerbahçe vasatın bir seviye üzerinde bir futbol ile sürekli kazanıyor ve aradaki puan farkı asla kapanmıyor.
Yanal bilimsel veriler ile çalışmayı seven bir hoca. Türk futbolunu çözmeyi başarmış bir hoca. Takımlarına sezon başı iyi bir fizik yükleme yapıyor. Maçlarda futbolcusunun 90 dakika ayakta kalmasını sağlıyor. Birde elinde Fenerbahçe' de olduğu gibi topu ileride tutabilecek ortalamanın üzerinde tekniğe sahip futbolcular olursa, kolay kolay kaybetmiyor. Defansı önde kuruyor. Hatta bazı pozisyonlarda Egemen veya Alves' den bir tanesi mutlaka ceza yayı civarında dönen topları kovalıyor. Adınız Fenerbahçe, hocanız Yanal, kadronuz kalburüstü olunca kazanmaya devam ediyorsunuz. Elbette, bu sistemle arkada büyük açıklar bırakıyorsunuz. Oyunu sürekli risk altında sürdürüyorsunuz. Bunları değerlendirme yeteneğine ve kapasitesine sahip sadece iki rakibiniz (Beşiktaş ve Galatasaray) olduğundan, her maç aynı sistemi cesurca uygulayıp, rahatça kazanıyorsunuz.
Peki bu futbol Avrupa için yeterli mi? Asla! Bu futbol modern bir futbol anlayışı mı? Asla! Peki bu futbol Türkiye' de şampiyonluğu getirir mi? Kesinlikle! Çünkü bu kadro ile, ülkemiz futbolu bağlamı ve gerçekliğinde yapılabilecek en iyi iş bu.
Fenerbahçe' nin kadrosunda yıldız yok dedik. Kadro kalitesi vasatın üzerinde dedik. Kadro geniş ancak derin değil dedik. Bunları söylediğimizde bazı okuyucular sitem ediyor. Ancak gerçekleri lütfen görelim. Bu kadroda Avrupa' da önemli takımlarda oynamış Kuyt, Emre, Mehmet Topal, Meireles gibi isimler var. Ortalama takımlarda oynamış Webo, Emenike, Sow, Caner, Yobo, Alves gibi isimler var. Vasat takımlarda oynamış Baroni, Holmen, Kadlec var. Ama şu bir gerçek ki bu takımda gerçek bir yıldız yok. Yıldız olma potansiyeline sahip bir Salih var ancak o da kenarda pas tutuyor.
Yanal' ın Türkiye ligini yakından tanıması ve elindeki "geniş" kadrosu, bu başarıyı getirdi. Fenerbahçe oldukça sağlam bir moral ve motivasyon ile hedefe ilerliyor. Deplasmanlarda kazanma özelliğini kazanmış olması önemli bir artı.
Dün geceki maç için söylenecek fazla bir şey yok. Kadro kalitesi daha iyi olan, kazandı. Fenerbahçe' de son 3-4 maçtır fiziksel bir durgunluk olduğunu yazıyorum. Fenerbahçe futbolcusu kazanmaya alıştığından kendisini fazla sıkmıyor. Gol yemeden baskı kurmuyor. Kendisini sıkmıyor. Bence en büyük tehlike de bu. Bugün Rize golden sonra bir tane daha atsa, Fenerbahçe bu maçı çeviremezdi. Çünkü 1-0 dan maç alacak kapasitesi var. Ancak, Denizli, Daum ve Zico dönemlerindeki gibi 2-0' dan, 3-0' dan maç çevirecek bir potansiyeli olduğunu sanmıyorum. Çünkü o denli yetenekli ve kapasiteli bir kadrosu yok. Örneğin Alex gibi oyunun kaderini her an değiştirme potansiyeli olan bir silahı yok. Bu sebeple Ersun Yanal bu problemi mutlaka teşhis etmeli ve gereken önlemi almalı. Fenerbahçe kadro ve oyun yapısı gereği maç içinde sürekli önde olan ve oyunu rakip sahaya yıkarak farkı artırmak zorunda olan bir takım.
Çaykur Rizespor' un hocası Rıza Çalımbay, klasik bir "Rıza Çalımbay sistemi ve anlayışı" ile Fenerbahçe' yi ve oyunu kilitlemeye çalıştı. Çalımbay' ın artık hocalık yönünü biraz geliştirmesi gerekiyor. Onun takımları her zaman bazı şeyleri çok iyi yapıyor ama bazı şeyleri de çok kötü yapıyor. Hocaya haksızlık etmek istemem, dün gol sonrası Çaykur Rizespor girdiği net pozisyonu değerlendirmiş ve farkı ikiye çıkarmış olsa maçı da kazanabilirdi. Ancak takımda bir dengesizlik ve oyun içinde önemli periyodlarda düşüş olduğu görülüyor. Hocanın bu sorunu çözmesi lazım. Futbol anlayışını geliştirmesi lazım.
Fenerbahçe' de dün gece özelinde üç önemli tespit yapabiliriz. Birincisi, Emenike asla Webo' ya tercih edilmemeli. Emenike yönetimin bir transfer hatasıdır ve yönetim bunu ne kadar erken kabullenebilirse o kadar iyi. Bonservisi 12 milyon Euro olan Emenike' nin sahadaki katkısı çok sınırlı. İkincisi, Baroni gol atmış ve son 1-2 maçtır iyi oynuyor gözükmesine karşı asla hücuma dönük orta saha pozisyonu için yeterli değildir. Eğer Holmen veya Salih düşünülmüyor ise, ki Yanal' ın ikisini de ilk 11' de düşünmediği ortada, iyi bir transfer şart gözüküyor. Üçüncüsü, Yanal kadrosunun yedeklerini hazır tutmayı başaramıyor. Fethiye maçı bunun en büyük göstergesi oldu. Elindeki geniş kadronun yarısı formsuz. Bunun en büyük nedeni de maç eksikliği. Bu sebeple Fenerbahçe' nin kupadan elenmesi büyük bir dezavantaj oldu. Yedeklerin oynayabilecekleri maç sayısı azaldı. Bence, yedekleri formda tutmak için en azından 2 haftada bir önemli takımlar kendi aralarında bir maç rutini oturtmalılar.
Yanal' ın Holmen, Salih, Topuz ve Bekir' i mutlaka hazır tutması gerekiyor. Bu isimlere bazı maçlarda ilk 11' de forma vermesi şart. Ayrıca Gökhan, Sow, Emenike, Baroni ve Kuyt gibi formsuz isimlerde ısrar etmesi, arkada bekleyenlerin güvenini kaybetmesine neden oluyor. Foma adaleti konusu hassas bir konu.
Son olarak, "bizim için kupa önemli değil, kupa bize bir yük" diyen zihniyetin, adında "Türkiye" geçen bir kupaya bu şekilde yaklaşması son derece büyük ayıp. Bu ayıbın dışında, yedeklerin maç tecrübesi ve formu kazanması da imkansız hale gelmiş oldu. Sorumluları tebrik ediyorum!