Derbilerde her zaman favori kazanmaz. Ben dahil tüm futbol kamuoyunda son 2 senenin şampiyonu, oturmuş bir kadroya sahip ve Porto maçının morali ile sahaya çıkan Beşiktaş’ ın en kötü bir beraberlik ile döneceği beklentisi hakimdi. Ancak Kadıköy faktörü ve Fenerbahçe’ nin son 6-7 senedir büyük sorunu olan maç seçme faktörü devreye girince özellikle ilk yarıda bir sürpriz ile karşılaşıldı.
Fenerbahçe’ de Beşiktaş’ ta dün ilk yarıda topa sahip olmak ve oynamak istediler. İkinci yarıda Fenerbahçe, skoru koruma psikolojisi ile geri çekildi ve bu sene Kocaman’ ın oturtmak istediği şablondan uzaklaşıp, geçen seneki rakibi geride karşılayan ve kontrataklar ile çıkan formata döndü. Bu da oyunun hakimiyetinin ikinci yarıda tamamen Beşiktaş’ a dönmesine neden oldu.
Dünkü maç aldatmasın. Beşiktaş hala ligin en iyi takımı. Fenerbahçe’ den de bir gömlek üstün. Ama saha seyirci avantajı ve Fenerbahçe’ li futbolcuların ekstra gayretleri dengelerin kurulmasını sağladı. Birde Janssen faktörü var. Daha iki hafta önceye kadar böyle bir forveti yoktu Fenerbahçe’ nin. Pres yapıyor, geriye geliyor, kafa topları alıyor, stoperleri rahatsız ediyor. Kendine güveni tam. Bu Janssen sanki ilk maçlardaki görüntüsü ile Fenerbahçe’ nin ve Kocaman’ ın oyun felsefesinin aranan adamı. Dün ilk yarıda ve ikinci yarının bazı bölümlerinde, Beşiktaş savunmasının oyuna dahil olarak, takım boyunu kısaltmasına engel oldu. Bu da Beşiktaş’ın geleneksel oyununu bozdu.
Fenerbahçe’ nin en az 4 hafta daha zamana ihtiyacı var. Hala hücum geçişlerinde yavaşlık, oturmamışlık var. Valbuena, Giulinao, Janssen, RvP, Fernandao, Aatıf, hücumcuların hiç birisi sprinter değil. Belki biraz Alper. Yani dikine ve hızlı adamlar değil. Bu sebeple Fenerbahçe oyunu kontrol altına alamadığında, maçı rakip sahaya yıkamadığında, büyük sıkıntı yaşıyor. Fizik olarak kendisinden iyi olan, iyi pas yaparak çıkan takımlar karşısında, ki Beşiktaş böyle bir takım, kendi oyununu kabul ettirmesi zor. Nitekim ikinci yarıda bu durumu net olarak gördük. Fenerbahçe, Mehmet Ekici' nin de yokluğunda pas yapamadı. O klasik defansif ve kontrollü futboluna geri döndü.
Hakem Ali Palabıyık bana göre genel olarak iyiydi. Kötü niyete izin vermedi. En azından cesurdu. İnsiyatif kullandı. Penaltılar ve kırmızı kartlar doğru. Beşiktaş’ ın ofsayt nedeniyle geçerli olmayan pozisyonunu biz bile kaç kere izleyince ancak görebiliyoruz. Piyerolar vs. ancak yorum yapabiliyoruz. Maç içinde, o hızlı akışta ve heyecan anında doğru yorum yapmak zordu. Cenk’ in penaltı verilmeyen pozisyonu ve İsmail’ in kırmızı kartlarını ise tartışmalı buluyorum. Burda hata yapılmış olabilir. Ayrıca Pepe’ nin Janssen’ e dirseği de bana göre kırmızı karttı.
Beşiktaş, özellikle de Şenol hocanın takımları Kadıköy’ de sakin kalamıyor. Kendi oyununa odaklanamıyor. Böyle olunca zaten baştan 1-0 yenik başlıyorsun. Bu sorunu bir türlü çözemedi hoca. Kendi hırsının da kurbanı oldu. Gerek var mı? Zaten iyi takımsın, çık oyna, kazan. Ne gerek var oyunu germeye. Başta Oğuzhan, Quaresma, Pepe ve Babel çok gerginlerdi. Atiba bile onlara katıldı. Bu gerginlik işi çözülmeden, Kadıköy’ den üç puan gelmez Şenol hocam. Bırak artık bu gerginliği.
Bu galibiyet Beşiktaş’ ı etkilemez. Beşiktaş hala iyi takım, hala bir numaralı favori. Fenerbahçe için hayati bir galibiyet oldu. Lig Fenerbahçe için yeniden başladı. Aykut Kocaman ve Aziz Yıldırım rahat bir nefes aldı. Ancak, aldatıcı olmasın, bugün Beşiktaş’ ı yener, yarın ligin alt sıralarındaki bir takıma yenilirsen, bir anlamı olmaz. Fenerbahçe öyle bir takım ki, yarın lig sonuncusuna bile puan verebilir. Çünkü henüz tam bir takım olamadı. Henüz taktik disiplin oturmadı. Aykut Kocaman’ ın kafasındakiler sahaya yansımıyor. Fizik olarak da Fenerbahçe' yi yeterince iyi bulmuyorum.
Özetle Fenerbahçe lige tutundu. Şenol Hoca ve takımı ise “Kadıköy’de tutunamayanları” oynamaya devam etti. Üzüntüyü de sevinci de abartmaya gerek yok. Kabak tadı veren, futboldan uzak, kötü bir maçtan bir taraf 3 puan aldı. Diğeri 3 puan kaybetti. Hayat devam ediyor.