Pereira ve takımı sezon sonunda muhtemelen tarihe geçecek.
Futbol tarihimizde, bu kadar garip istatistiklere sahip, bu kadar tek yönlü, yavan bir futbol sergileyip şampiyon olabilmiş ikinci bir takım yoktur.
Örneğin Rizespor maçı. 90 dakika 0 pozisyon ile tamamlandı. Net pozisyonu bırakın, iki penaltı ve bir iki cılız atak olmasa maçı resmen pozisyonsuz tamamlayacaktı takım.
İstatistiklere devam edelim. 12 korner kullanan ve bunların neredeyse 10 tanesini son derece kötü kullanmış bir takım var.
Ligin en çok topa sahip olan, maç başına ceza sahasına en çok top gönderen ve ceza sahasında en çok topla oynayan takımı. Ama atılan gol sayısı 19 maçta sadece 32. Bu maçta da penaltılar hariç net pozisyon yok.
Maç başına toplam pas sayısı ve paslı oynama yüzdelerinde ligde 4. olan bir takım. Hatalı pas yüzdesi de oldukça yüksek. Bu maçta da sezonun neredeyse en çok pas hatası yapılan maçını oynamış. Yani bir pas takımı değil.
5 tane sarı kart görülmüş. Ligin en çok faul yapan 3. takımı. Rakibi ikili mücadele ile değil, faulle durdurmayı başarabilen bir takım.
Oyunun savunma tarafını oturtmayı başarmış, ancak hücum tarafında hiç bir varlık gösteremeyen bir takım.
Bölgelere göre topla oynama yüzdelerine bakıldığında, topu daha ziyade kendi yarı alanında ve orta çizgiye yakın alanlarda oynayan, 2. bölge ve ceza sahası arasında yerleşemeyen, bu alanda top yapamayan, çoğalamayan bir takım.
İstatistikler diyor ki işler iyi gitmiyor. Puan tablosu diyor ki, en yakın rakibinden maç fazlası ile 5 puan önde ve şampiyonluk yolunda önemli bir avantaj sağlamış bir takım var.
Sahada o kadar kötü bir futbol var ki, tribünler hem soğuktan, hem de sıkıntıdan dondu bu gece. Bu sezon bir iki maç haricinde hep buydu görüntü. Bugün tribünlerde olup da, taraftarın homurtularını duymamış, olan, yüzlerdeki memnuniyetsizliği fark etmemiş olan yoktur herhalde.
Ama Pereira ve takımı kazanmaya devam ediyor.
Tarihin belki de en iyi kadrolarından bir tanesine sahip olmasına rağmen, yine kendi tarihinin en zayıf ve keyifsiz futbollarından bir tanesini oynuyor.
Her hafta ya penaltı, ya bireysel yetenekler ya da bekleri kurtarıyor Pereira' yı.
Pereira zaten tam da bu sebeple, her başarılı olduğu takımdan, başarılı olmasına rağmen gönderilmiş bir hoca. Sistemi, bu. Kazanmaya odaklı. Eldeki malzemeyi doğru kullanmak, verimli kullanmak değil, sadece kazanmak odaklı bir hoca. Şampiyon yapabilir, ancak mutlu etmez. Keyif vermez. Fenerbahçe taraftarını tatmin edecek futbol sergiletemez.
Fenerbahçe sezon sonuna kadar bundan başka bir şey oynayamayacak ve şampiyon olur ise belki de Türkiye' de şampiyon olmuş takımlar arasında en az gol pozisyonu bulan, en az gol atan takımı olarak tarihe geçecek.
Son olarak Fenerbahçe' nin transfere ihtiyacı var mı sorusuna cevabım hayır yok. Belki kadro derinliğini korumak adına birer yerli stoper ve forvet olabilir. Sorun kadro değil, hoca. Kötü futbolun sebebi hoca. Kadroyu doğru kullanamayan, sene başından beri doğru sistemi ortaya koyamayan, doğru antrenmanlar ile yükleme yapamayan hoca. Pereira' nın eline Messi' yi, Ronaldo' yu, hatta ikisini birden versen, izleteceği futbol yine bu. Pereira' ya yeni futbolcular vermek, hem bunların kaybedilmesine, hem de kaynakların israfına yol açar. Hatta böyle bir sistemde, eldeki bu kadroya bile gerek yoktu!
Fenerbahçe' nin transfere ihtiyacı var mı sorusu bana çok sorulan bir soru, bu konudaki görüşlerimi altta linkini verdiğim video ile yanıtlamak istedim.
Fenerbahçe' liler karamsar olmasın. Bu sene şampiyonluğun en büyük adayı bu savunması ile Fenerbahçe olur. Ancak sahada iyi futbol beklemeyin. Bu hoca ile iyi futbol bir hayaldir.
Not: İyi futbol demek elbette hücum futbolu demek değildir biliyorum, ancak sahadaki izlenen futbol da iyi futbol değil. İyi futboldan ne demek istediğimi merak edenler olduğunu biliyorum, bir video ile ilerleyen günlerde bu konudaki görüşlerimi de paylaşacağım.
Değerli dostlarım, sorularınız veya görüşleriniz olur ise lütfen alttaki e-posta adresine yönlendirin, e-posta olarak geri dönüş yapamasam bile hepsine sosyal medya üzerinden cevap vermeye çalışacağım.