Letonya maçı ve sahadaki futbol ile ilgili yorum yapmayacağım.
Ancak söylemek istediğim şeyler var.
Türk futbolu iyiye gitmiyor. Ne Milli Takım ne de kulüpler seviyesinde. Belli ki bir yerlerde hata yapıyoruz.
Ülke olarak lider çıkartmakta zorlandığımız bir gerçek. Çıkan liderler de ölene kadar lider olmaya devam ediyor. Ülkemizde dünya ölçeğinde teknik direktör de yetişmiyor, futbolcu da. En pahalı kadroya sahip, en güçlü denen takımımız, Şampiyonlar Ligi Ön Eleme Turunu dahi geçemiyor.
Milli Takımımız son 4-5 senedir büyük düşüş yaşıyor. Kendi sahamızda Letonya’ yı bile yenemez noktadayız. UEFA sıralamasında ülke puanı olarak 12. sıradayız.
Şampiyonlar Ligine doğrudan sadece 1 takımımız katılabiliyor. Böyle giderse, hiç bir takımımız ön elemesiz katılamayacak.
Belli ki birşeyleri yanlış yapıyoruz.
Kulüplerimizin neredeyse tamamı, en büyükleri bile finansal fair play tehdidi altında. Hatta özellikle onlar tehdit altında. Yakında ciddi transfer yasakları ve en sonunda Avrupa’ dan men cezaları alacaklar. Tehlikenin farkında bile değiliz. Hala isimler ile uğraşıyor, isimler üzerinden kavga ediyor, isimlere göre pozisyon alıyoruz.
İşte son yazımda yazmıştım, Galatasaray' ı mali açıdan bu duruma düşürenleri değil, buna tedbir almaya çalışanları yerden yere vuruyoruz.
Çoğu kulübümüzün stratejik planı yok. Doğru dürüst bir kurumsal yönetim sistemi yok. Kurumsallaşma planı yok. Geleceğe dair vizyonları yok. Endüstriyel futbol, spor ve kulüp yönetimi bilgileri yok. Bilgisi olan yöneticileri yok. Çalışanları yok.
Altyapıdan futbolcu yetişmiyor. Antrenör, teknik direktör yetişmiyor. Hakem yetişmiyor. Hakem hocası yetişmiyor. Hatta spor yorumcusu bile yetişmiyor.
Yorumcular, tamamen duygusal, futbol bilgisi içermeyen yorumlar yapıyorlar. Taktik sistemleri, futbolun teknik boyutunu, fizik boyutunu entegre yorumlamak yerine, hakem ile uğraşmak daha kolay geliyor.
Zaten ülkemizde futbolu seven, izleyen herkes teknik direktör, herkes hakem, herkes yorumcu.
Futbolun içinden gelenlerin çoğu dahi futbolu bilmiyor. Futbol ile ilgili dünyadaki yayınları, kitapları, siteleri, blogları, mevzuatı takip eden 1000 kişi çıkmaz.
Futbol ülkesiyiz diye kendimizi kandırıyoruz, tribünlerde seyirci yok. Hakem sayımız, antrenör sayımız, futbolcu sayımız, Avrupa’ nın önde gelen ülkeleri ile karşılaştırılmayacak kadar az.
Stadyum zeminlerimiz çok kötü.
Günü kurtarmak dışında vizyonumuz yok. Ne zaman sıkışsak döne dolaşa Fatih Terim’ e gidiyoruz. Zaten ondan başka gidebileceğimiz alternatif yok. Ya da olmadığını düşünüyoruz.
Özellikle Milli Takımlar seviyesinde iyi durumda değiliz. Genç hoca denedik olmadı. Sistem hocası denedik olmadı. Döndük tekrar Fatih Hocaya. Şimdi büyük oranda, onunla da olmadı.
Böyle bir toprakta, böylesi bir iklimde futbol çiçek açmıyor, meyve vermiyor.
Ne yapacağız?
Önce kabul etmekle başlamalıyız.
Biz birşeyleri yanlış yapıyoruz. Değişmek ve gelişmek zorundayız. Radikal tedbirler almalıyız. Herşeyden önce ülke olarak genelde spor, özelde de futbol vizyonumuz, misyonumuz, stratejik planımız olmalı. Projeler üretmeliyiz. Futbolumuzun değerini artırmalıyız. Gerekir ise TFF’ yi yeniden yapılandırmalıyız. Kulüpleri vizyonsuz, sadece parası olan yöneticilerden temizlemeliyiz. Futbolu, futbolu bilenler, içinden gelenler yönetmeli.
Futbolda bir ekolümüz olmalı. Ekolümüz gittikçe “kaos” olmaya başladı. Bu sahaya da yansıyor. Sahadaki amaçsız, sistemsiz, kaos futbolu, bu genel kaostan kaynaklanıyor. Kimse kusura bakmasın ama Terim' in futbol sistemi ve felsefesi demodedir. İşe yaramamaktadır.
Bu çocuklar bu golleri nasıl kaçırıyor diye sormuyoruz da hakemleri suçluyoruz. Hami Mandıralı' dan, Hakan Şükür' den, İlhan Mansız' dan, Nihat Kahveci' den bu yana forvet çıkartamıyor olduğumuz gerçeği ile yüzleşemiyoruz. Oğuz Çetin' den, Şifo Mehmet' ten, Sergen Yalçın' dan, Rıdvan Dilmen' den, iyi zamanındaki Emre Belözoğlu' ndan bu yana yetenekli, ekstra işler yapan futbolcu çıkartamıyoruz. Bir tek Arda. Milli gururumuz Arda' da olmasa, futbol adına dışarıda övüneceğimiz hiç bir şey kalmayacak.
Yazık. Kendimizi kandırıp duruyoruz.
Gelin adını koyalım. Biz bir yerlerde hata yapıyoruz.
Planlama içindeyiz sabredin diyorlar. Planın olması için stratejin olmalı, stratejin olması için hedeflerin, hedeflerin olması için misyon ve vizyonun olmalı. Bunlar nerede?
Bu millet yıllarca kurtarıcı sandığı “Baba” lardan medet umdu. Şimdi de kurtar bizi “Fatih Hoca” diyoruz. Bilmediğimiz şu ki devir artık Babaların devri değil. Devir akıl, bilim, strateji, uygulama ve değişime ayak uydurma zamanı. Fatih Terim iyi niyeti ile bişeyler yapmaya çalışıyor, taşın altına elini sokuyor ama o da anlamıyor neden olmadığını. Olmuyor, çünkü devir başka devir.
Futbolda devir, kişilerin değil sistemlerin; liderlerin değil ekiplerin; paralıların, siyasi güçleri olanların değil, projeler üretecek, hayata geçirecek profesyonellerin dönemi. Dünyanın düzeni bu yönde oluşuyor. Bizde tam tersi istikamette gidiyoruz.
Dünya futbolunda söz sahibi değiliz. Oysa doğru stratejiler ve adımlar ile olabiliriz. Şu işi bilenlere bırakmak gerek artık.
Önce kabul edelim, herşey kabul etmekle başlıyor çünkü.
Biz birşeyleri hatalı yapıyoruz.