Galatasaray' lı huzursuz.
02.09.2015 tarihi itibariyle Kevin Grosskreutz transferinin hüsranla sonuçlandığını öğrendik. Oyuncunun transfer edildiği Dortmund' da, FİFA' da, Galatasaray' da çeşitli açıklamalar yapıyor. Kim haklı, kim haksız bir önemi yok. Neticede takıma önemli katkı sağlayabilecek bir futbolcu, son dakikada transfer edilememiş oldu.
Sezonu 3 kupa ile kapatan bir takımın taraftarının daha mutlu, istekli, heyecanlı ve inanmış olmasını bekleriz. Ancak tam tersi bir görüntü hakim. Galatasaray taraftarının önemli bir kısmı olan bitenden memnun değil. Yeni sezondan umutlu değil.
Bunu twitter hashtaglerine yazılan yazılardan, haber sitelerinde spor haberlerin altına yapılan yorumlardan, anketlerden ve bizzat bana gelen maillerden gözlemleyebiliyorum.
Ezeli rakiplerin kadrolarını geçen sezonun belki 3 misli güçlendirmiş olmaları ve yeni hocaları ile yeni heyecanlar yakalamış olmaları bunda etkili olabilir.
Bunda Galatasaray' ın kadrosunu güçlendirmek bir yana Melo ve Telles gibi önemli silahlarını kaybetmiş olması da etkili olmuş olabilir. Transfer edilen futbolcuların üst düzey olmaması da hevesleri bir miktar kırmıştır. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor' un kadrosuna kattığı önemli oyuncular ile karşılaştırıldığında, Galatasaray' ın transferleri, ben her ne kadar bir futbol yorumcusu olarak olumsuz düşünmesem de, en azından kariyer olarak biraz sönük kalıyor.
Hamza Hoca' nın takımda bazı oyuncular ile olan ilişkilerindeki gerginlik ve takımdaşlık duygusunun eskisi gibi yüksek seviyelerde olmaması da bir huzursuzluk sebebi olabilir. Sneijder ve Burak' ın takımdan ayrılmak istedikleri artık daha yüksek sesle dillendiriliyor. Bu iki isim de Galatasaray' ın hücum gücünün neredeyse %70' i demek. Onlar mutsuz ve motivasyonsuz olduğunda, Galatasaray adına bir risk ortaya çıkıyor.
Diğer taraftan takım içinde bazı futbolcuların ücretlerine yapılan anlamsız artışlar ve ücret dengesizlikleri de takım içi huzuru olumsuz etkilemiş olabilir.
Bir taraftan da borçlar var. Son 5 senede Galatasaray ezeli rakiplerini sportif olarak solladı ama borçlarda da liderliği kimseye bırakmıyor. Bir taraftan da sürekli eleştirilen vergi konuları var.
Galatasaray' ın kulüp yönetim kalitesinin ve sportif yapılanma modelinin genel olarak en azından son 20-25 senedir rakiplerinden yüksek olduğuna inanıyorum. Bunun en büyük sebebi, kulüp yönetimlerinin medeni bir şekilde el değiştirebilmesi, kongre üyelerinin vicdan ve inandıkları doğrultusunda oy kullanmaları ve tek adamlıktan hoşlanılmayan bir kültüre sahip olunması idi. Galatasaray' da hakim kültür şudur: " Her kongrede, bu camiayı yönetecek en az 10 aday çıkartabiliriz". Bence bu son derece saygı duyulacak bir kültür. Nitekim Başkan Dursun Özbek ve Yönetimi de böyle bir iddia veya uzlaşı üzerine görevi üstlendiler. Pek çok Galatasaray' lı belki Başkan' ın adını ilk defa seçildiğinde duymuştur. Bu Galatasaray' ın adama değil, kültüre dayalı yönetilen bir camia olduğunu göstermektedir (bu kültür zaman zaman eleştirilse bile).
Bence Başkan Özbek ve ekibi, tıpkı Beşiktaş' taki Fikret Orman gibi, kulübü içinde bulunduğu sorunlardan acı reçeteler ile çıkartmak zorunda kalan ve bu yönde hareket etmeyi seçen bir ekiptir. Yönetsel olarak, sporitf vizyon olarak veya iletişim politikaları açısından bazı eksikleri, hataları olduğunu bende görüyorum ancak bence yapmaları gereken işleri, kendileri için negatif yorumlar getirse bile yapmaktan çekinmiyorlar. Elbette arada Sabri, Melo ve Grosskreutz daki gibi acemilikler olabiliyor. Ancak, Galatasaray taraftarları bazı gerçekleri görmeli.
Evet yukarıda saydığımız tüm konular taraftarın hevesini kırıyor, ancak bir de olaya şu perspektiften bakalım:
Galatasaray mali açıdan ne durumda? Evet Sneijderler, Melo' lar, Muslera' lar, Telles' ler kalsın, evet üstüne yeni yıldızlar da alınsın.. Bizde futbolseverler olarak mutlu olalım. Peki bu ne kadar gerçekçi? Ne kadar mümkün?
Sosyal medyada herkes Başkan Dursun Özbek' i istifaya çağırıyor. Pek çok yorumcu işi hakaret boyutuna bile taşıyor. Bu ayıbı bir tarafa bırakıp, gerçeklere bakalım. Yorumcu koltuklarından hiç bir bilimsel analiz yapmadan, olaylara gerçekler cephesinden bakmadan, ahkam kesmek bu popüler kültür yorumcuları için kolay. Ama olayın bir de gerçekler boyutu var. Başkanın ağzından dinleyelim:
Sayın Başkan Özbek, Galatasaray' ın en son Olağanüstü Mali Genel Kurulunda, şu konuşmayı yaptı:
"Kulüp mecburen belli bir oranda borçlanarak bugüne kadar geldi. Borç stoku oldukça yüksek. Yaklaşık 220 milyon dolar borcumuz var. Yılda 40 milyon Dolar faiz ödüyoruz. Bu 40 milyon Dolar yazık günah. Değerlerimizi, mali dinamiklerimizi kullanalım. Bu borç stokunu, ödenen faiz yükünü azaltmaya çalışalım. Eğer bunu yapmazsak artık spordaki fair-play uygulaması bir müddet sonra Türkiye sınırlarının dışına çıkmamıza mani olacaktır.
Sadece biz değil, dünyadaki bütün futbol kulüpleri bununla karşı karşıyadır. Bakın Barcelona gibi bir kulüpte transfer yasağı var. Bizim bu tuzağa düşmememiz lazım. Kendi finansal dinamiklerimizi hayata geçirip, borç yükümüzü azaltmamız lazım.
Ödediğimiz faiz miktarı bize devamlı zarar yazıyor. Finansal fair-play kuralları gereği UEFA bize 3 yıllık izleme süresi veriyor. Bu 3 yılda 45 milyon Euro zararın dışına çıkmamıza izin vermiyor. Bizim bunu dikkate alarak zarar etmememiz gerekir. Çalışmalarımızın da pozitif yönde olduğunu göstermemiz lazım."
(Kaynak: 11 Temmuz 2015/ Skorer)
Gelinen bu nokta kesinlikle Dursun Özbek ve Yönetiminin değil, kendisinden önceki yönetimlerin hatasıdır.
O yönetimler endüstriyel futbol yönetimi konusunda tecrübeli ve becerikli olmadıklarından, bu tablo ortaya çıkmıştır. Fenerbahçe ve Beşiktaş ise bu duruma birkaç sene öncesinden uyanıp, gerekli tedbirleri almaya başlayarak, bu riski azaltmaya çalışmışlardır. Sayın Aziz Yıldırım' da, Sayın Fikret Orman' da, onların yönetim ekipleri de bu gerçeğin farkındadırlar. Fenerbahçe bu sezon sportif başarı iddiasını ekonomik gelire çevirme riskine girmektedir. Sportif başarı gelmez ise, bu risk de maalesef olumsuz sonuçlanacak ve Fenerbahçe' de benzer mali sıkıntılar yaşayabilecektir.
Galatasaray müzesi kupalar ile doludur ve bu gurur vericidir. Ancak aynı Galatasaray' ın maalesef kasası yeterince dolu değildir. Bu sorun, transferde temkinli hareket edilmesine neden olmuştur ve burada Yönetim haklıdır.
Yılda 40 milyon Dolar faiz ödeyen bir kulübün, kadrosunda bir yapılanmaya gitmesinde ne yanlış olabilir? Melo ve Telles gibi futbolcuların yüksek maliyetlerinden kaçınması ne kadar hatalı? Ya da Sneijder veya Muslera gibi yıldızları elden çıkartması ne ölçüde mantıksız?
Bence Dursun Özbek ve yönetimi, sportif konulara bir süre için ara verip, daha ciddi işler peşinde koşuyorlar. Sesli düşünürsek, bugün eleştiri aldıkları tüm hatalar, konsantrasyonlarını başka yöne verdikleri için yapılmış olabilir.
Bu yön Galatasaray' ın geleceğini kurtarma yönü gibi gözüküyor. Yine Sayın Başkan' ın aynı tarihli konuşmasından bir başka bölüme bakalım:
“Kendi finans değerlerimizi faaliyete geçirilip borçlarımızı bitirmemiz lazım. 3 yılda 45 milyon zarar etme lüksümüz var. Ama bizim zarar etmememiz gerekir. Çalışmamızın pozitif yönde olması için elimizde tozlanmış ne kadar gayrimenkul varsa onların bize fayda getirmesini sağlama gereği var. Bunları satarak değil projelerle değerlendirmek gerekir. Ben borç yüklerimizden kurtulmak ve kulübümüzü kalkındırmak için sizden yetki istiyorum”
Bence Galatasaray' lılar konuya bu açıdan bakabilir ise, Başkan ve Yönetiminin sırat köprüsünden geçmek üzere olan bir camianın geleceğine yön vermeye çalıştıklarını göreceklerdir.
Bu gerçekleri fark etmiş olan Özbek yönetimi, borca borç katıp, 50 milyon Euro daha harcayıp, bu sene Galatasaray' ı şampiyon yapmak yerine, acı reçeteyi tatbik etmeye odaklanmışlardır. Tıpkı birkaç sezondur Başkan Yıldırım ve Orman' ın yaptıkları gibi.
Bazen acı reçete, yazana dönebilir, tepki çekebilir. Ancak ben Galatasaray taraftarının, bir kısım medyatik spor yorumcusunun, hiç bir mantıksal temele dayanmayan eleştirileri yerine, verilere, rakamlara, uluslararası düzenleyicilerin kurallarına ve gerçeklere bakmaları gerektiğini düşünüyorum.
Bu arada, Galatasaray' ın şampiyonluk şansının, Fenerbahçe ve Beşiktaş' tan daha aşağıda olmadığına da yürekten inanıyorum. Moral bozmak için çok erken.
Son olarak Galatasaray taraftarına sesleniyorum: "Ne olursa olsun Sayın Dursun Özbek sizin Başkanınızdır. Bayrağınız onun ellerindedir. Kendisini polemikten beslenen popüler kültür kurtlarına yem etmeyin. Kendisine ve camianıza saygısızlık eden adamlara prim yaptırmayın.
Popülist davranmak kolaydır, önemli olan tepki göreceğini bile bile doğruları yapabilme cesaretini göstermektir".