Bugün Fenerbahçe' nin takım olarak aklı, 16 Aralık Pazar günü oynanacak olan Galatasaray Fenerbahçe derbisindeydi. Başta Aykut Kocaman olmak üzere, tüm futbolcular gelecek hafta sonu ezeli rakipleri ile deplasmanda oynayacakları derbiye konsantre olduğundan, derbi öncesi bu son provada kendilerini fazla zorlamadılar.
Maç boyu sadece üç net pozisyonu olan Fenerbahçe, bu pozisyonlardan ikisini gole çevirerek, hücum anlamında son derece etkisiz kaldığı bir karşılaşmadan 3 puanla ayrılmayı başardı. Maç berabere bitse dahi, başta hoca olmak üzere, kimsenin pek umurunda olmayacaktı. Akılların Galatasaray derbisinde olması, Fenerbahçe' nin sahadaki futbolunu olumsuz etkiledi.
Maçın analizine geçersek, özetle daha hırslı ve kazanmayı daha çok isteyen bir İBB Spor vardı sahada. İBB' de özellikle Gökhan Süzen ve Ekrem' i çok beğendim. Gökhan Süzen maç boyu, Fenerbahçe' li futbolcuları zor durumda bıraktı. Adam eksiltebilen, hızlı ve isabetli pasları olan bir futbolcu. Maçın bazı anlarında tek başına pozisyonlar oluşturdu ve oyuna yön verdi. İBB takım olarak Bülent Korkmaz' ın klasik futbol felsefesi olan sahanın her yerinde rakibe basma taktiğini 90 dakika tam bir disiplin ile uyguladı. Fizik olarak Fenerbahçe' li futbolcular ile kora kor mücadeleye girdiler ve oyunun genelinde, 70- 85. dakikalar arası hariç, oyunu geride kabullenmediler. Maçtan 3 puan alma arzuları vardı ve Fenerbahçe' nin Galatasaray maçı öncesi konsantrasyon zaafından faydalanmaya çalıştılar.
Fenerbahçe' de maç boyu konsantrasyon sorunu hariç en büyük problem, Sow ve takımın kalanı arasındaki kopukluktu. Cristian gerçek anlamda bir forvet arkası ya da hücuma dönük orta saha oyuncusu olmadığından, pozisyon almakta, pozisyon yaratmakta başarılı olamıyor. Sow ile iyi bir uyumu yok. Sıklıkla geriye doğru geliyor ve oyunun sıkışmasına neden oluyor. Bu maçta, Meireles ve Mehmet Topal' ın düşük pas yüzdeleri de dikkati çekti. Her ikisinde de sakatlıklarından bu yana ciddi bir düşüş var. Sakatlıkları sonrası bir türlü form tutamadılar. Defansif açıdan görevlerini yerine getirseler de ofansif açından oyuna somut hiç bir katkıları olmuyor. Fenerbahçe' nin defans dörtlüsü yine genel olarak başarılıydı. Rakibe fazla pozisyon vermeden maçı tamamladılar.
Maçlarda hakemleri suçlamak Fenerbahçe' de bir gelenek haline geldi. 3 Temmuz sürecinin yarattığı travma çerçevesinde bu sosyo-psikolojik açıdan normal kabul edilebilir, hatta hakemin maç boyu Fenerbahçe aleyhine bazı hatalı kararları da olmuş olabilir, ancak hakemin maça etki edecek önemli bir hatası olmadı. Futbolcuları kart görmek için provoke ettiği iddiasına katılmıyorum. Öyle bile olsa, Fenerbahçe' li futbolcuların gelecek haftayı düşünüp çok daha sakin olmaları gerekiyordu. Fenerbahçe taraftarı hakem hataları kadar, Fenerbahçe' nin pozisyona girememesi, oyunun hücum tarafında hiç olmamasını da görmeliler. Hakem hataları olmasa bu maç 4-1 ya da 5-1 bitmeyecekti. Fenerbahçe takımı, hakemlerce haksızlığa uğruyorsa bile, kendi işine bakmalı. Gerekirse hakemi de yenecek bir futbol sergilemeli. Ancak, sahada böyle bir futbol göremiyoruz.
Önümüzdeki hafta Telekom Arena' da oynanacak derbinin, Fenerbahçe açısından kolay geçmeyeceği açık. Fenerbahçe Aykut Kocaman' ın görev yaptığı son 3 senedir, Galatasaray' a karşı geleneksel psikolojik üstünlüğünü kaybetti. Galatasaray son 3 sezondur maçlara psikolojik bir kaygı ile çıkmıyor. Bunda hocanın Galatasaray maçlarındaki defansif tercihleri ve 1 puana oynaması da büyük rol oynuyor. Üstelik bu derbide Fenerbahçe adına Galatasaray maçlarının en önemli kozu olan Alex' de yok. Her iki takımın son haftalardaki futbollarında düşüş olduğu açık. Galatasaray, hücum yönünde, Fenerbahçe ise savunmada ağır basıyor. Ancak saha- seyirci avantajı ile Alex' sizlik Galatasaray' ı bir adım öne taşıyor.
Fenerbahçe, hücumda yaratıcılığı olmayan, savunmada disiplinli, rakibin futboluna göre şekil alan, oynatmamaya çalışan, yakaladığı tek tük pozisyonları iyi değerlendiren orta düzey bir Avrupa takımı hüviyetinde. Galatasaray ise hoca motivasyonu ile vites yükseltebilen, istikrarsız ancak hücum zenginliği yüksek, rakipten çok kendi oyununa bakan, defansta büyük boşluklar vermeye aldırmadan kazanmaya oynayan bir takım. Galatasaray' ın avantajı Fenerbahçe' ye göre çok daha rahat pozisyon bulması. Fenerbahçe' nin avantajı, maç içinde defansif aksiyonları disiplinle yerine getirmesi ve erken bir gol bulursa, bu gol ile maçtan en az 1 puan ile ayrılabilecek bir oyun kurgusuna sahip olması.
Her iki takımın maç içinde ortalama 100- 105 km bandında bir koşu mesafesi yakalayacağını düşünüyorum. Galatasaray, maça kendi saha ve seyircisi önünde büyük bir baskı ile başlayacaktır. Maça ilişkin bir tahminde bulunmak gerekirse, Fenerbahçe maç boyu skor ne olursa olsun dengeli ve oyunu kendi yarı sahasında kabul ederek oynayacaktır. Maçta ilk golü bulan Fenerbahçe olur ise, maçın berabere tamamlanması ihtimali yüksektir. İlk golü Galatasaray bulursa, maç ya Fenerbahçe' nin ya Galatasaray' ın olur. Maçta hocaların oyuna etkisi de çok önemli olacaktır. Maçı daha iyi okuyan ve doğru değişiklikler ile müdahale eden hoca takımının kaderini belirleyecektir. Maçta skor olarak, ilk golü Fenerbahçe bulursa 1-1 beraberlik, ilk golü Galatasaray bulur ise iki takımdan bir tanesinin 2-1 galibiyetini bekliyorum.
Tüm futbolseverlere iyi bir hafta dilerim.