FRANSA'NIN KUPAYI ALMASI SÜRPRİZ DEĞİL
2010'dan itibaren hem Milli Takımlar, hem de kulüpler düzeyinde düzenlenen turnuvalarda başarının net bir kuralı var: defansın mükemmel olacak.
Defansın mükemmel olacak derken, defans hattı ve defans anlayışının toplamını kast ediyoruz.
Bugün kadrosunda mükemmel hücumcular olan Fransa, 20 sene sonra şampiyon olurken, hücumda çok iyi olduğu için değil, çok etkili savunma yaptığı için başarılı oldu.
Çoğu kişi Mbappe, Griezmann ve Matuidi gibi hücumcular ile kupanın Fransa' ya geldiğini ileri sürebilir. Ancak doğru olan tam tersi. Fransa kupayı, rakiplerinden çok daha iyi defans yaptığı ve bireysel yetenekleri ile yakaladığı pozisyonları gole çevirme oranı yüksek olduğu için evine götürüyor.
Fransa' nın kalesinde Lloris son derece tecrübeli ve güven veren bir kaleci olarak iyi performans gösterdi. Defans dörtlüsü Pavard, Varane, Umtiti ve Hernandez'e bakarsak beklenenin üstünde bir çizgi savunma performansı gösterdiklerini görürüz. Stoperden bozma Pavard ve sol bek Hernandez, harika bek performansı gösterdiler. Arjantin, Uruguay ve Belçika gibi hücum yönü son derece güçlü rakiplerine karşı bu dörtlü, müthiş bir performans gösterdi. Umtiti- Varane tandemi dünyanın muhtemelen en üst seviye tandemi. Tüm bunlara birde Pogba ve Kante' nin enerji dolu defansif orta saha performansı eklenince, kolay gol yemeyen, ama ilerideki üst düzey yetenekli futbolcuları ile kolay gol atan bir takım çıktı.
Dünyada artık maçları "geçiş oyunu" kazandırıyor. Yani defans veya ofansın ne seviyede olduğu önemli bir belirleyici ama seviyelerin birbirlerine yakın olduğu günümüz futbolunda farkı "geçiş oyunu" belirliyor. Yani hücumdan savunmaya dönüş, savunmadan hücuma geçiş. Bunu iyi yapmak, hızlı yapmak, sonuç alacak şekilde yapmak. Fransa bunu iyi yaptığı için oyun genelinde müthiş bir futbol oynamadan maçlarını kolayca kazanırken, çok çırpınan, koşan, mücadele eden, yırtınan ancak "geçiş oyununu" iyi yapamayan Almanya, İngiltere, Uruguay, Arjantin, Brezilya, Portekiz, Kolombiya gibi rakipler başarı sağlayamadı. Rusya, Hırvatistan ve Belçika ise geçiş oyununu daha iyi yaptıkları için başarı sağladılar.
Futbolu artık sadece düz istatistikler ile yorumlamak mümkün değil. Öyle olsa idi, Hırvatistan, Belçika, Brezilya veya Arjantin'in şampiyon olmasını beklemek gerekirdi. Futbolda artık oyunun tek yönünü ve hatta iki yönünü bile oynamak bir şey ifade etmiyor. Total Futbol dönemi de çoktan bitti. Artık geçiş futbolu dönemi başladı. Kadron her iki yönlü de yetenekli isimlerden oluşacak, fizik olarak çok güçlü olacaksın ve de geçiş oyununu iyi yapacaksın.
VAR
Hırvatistan aleyhine penaltı kararı verildiğinde VAR keşke YOK olsaydı dedim içimden. Futbolun tüm güzelliğini, tesadüflerden kaynaklı öngörülemezliğini, kaotik yapısını bozuyor. Bu da seyir zevkini ve doğal heyecanı mahvediyor. VAR ile maçların çok sık duracağı günler yakın. Bu da oyun akışı ve futbolun o sürekliliğini kesintiye uğratarak, alınacak keyfi bitirecektir. Ayrıca hakemliğin de bir anlamı kalmıyor. İyi ve kötü hakemlik arasındaki fark kapanıyor. Robotlaşmış hakemler, hatta belirli bir süre sonra drone hakemler bile görmeye başlayacağız bu gidişle.
VAR'ın ülkemizde uygulanması nasıl olacak, maçlar ne kadar duracak, hakemlerin VAR'a yönelme prosedürü ne olacak uzun uzun konuşmamız gerek. Bu hali ile bana cazip gelmedi.
Elbette daha doğru ve hakkaniyetli kararlar verilmesi futbol adaleti adına iyi ancak dediğim gibi hakemlik müessesine nasıl etki edecek, bunu iyi tartışmak gerek.
TÜRKİYE
Türkiye olarak bu dünya kupasından alınacak çok büyük dersler olduğunu düşünüyorum. Bunlardan üçü bence şunlar:
1- İyi, hatta altın jenerasyonlar yakalamak için altyapı seferberliği lazım. Artık jenerasyon yakalama işini tesadüflere bırakmamalıyız. Altyapı yatırımı yapan, altyapıdan futbolculara ilk 11'de yer veren kulüplere, ciddi devlet teşvikleri sağlanmalı.
2- Geçiş oyununu mutlaka çok iyi yapmalı, bunu en iyi şekilde öğrenmeliyiz.
3- Fiziksel açıdan kulüplerin antrenman, beslenme, psikolojik destek yöntemleri değişmeli. Bireysel fiziki performans üst seviyeye taşınmalı. Ağır antrenman yapma alışkanlığı kazanılmalı. Antrenman sevmeyen futbolcular üst seviye liglerde yer almamalı.