Yeni değil, Türk futbolu için tehlike çanları 2012'den beri çalıyor. 2012'de dört büyük takımımızın borçları 2 milyar TL idi. Muhtelif tarihlerde konuya ilişkin uyarılarda bulunmuştum. Özellikle de Fenerbahçe ve Galatasaray için. Bugün geldiğimiz noktada, toplam borç 10 milyar TL'ye yaklaştı. O dönemlerin başında işe "Feda" diyerek çıkan Beşiktaş bile tekrar yoldan çıktı ve borçlarını ciddi oranda artırdı.
UEFA'nın sıkı takibinde olan Finansal Fair Play'e rağmen borçlar neden arttı?
Kötü ve pahalı transferler nedeniyle boşa giden transfer ödemeleri ve ücretler, hatalı hoca seçimleri, tazminatlar, menajerlere yapılan komisyon ödemeleri, kur artışları, kötü yatırımlar, amatör branşların yükleri, vb. pek çok sebep sayılabilir.
Bu borçların, örneğin Fenerbahçe özelindeki 3.6 milyar TL'ye baktığımızda, ödenmesi mucizelere bağlı gözüküyor. Kulüplerimiz, mali yükleri nedeniyle yurt dışında sportif açıdan başarılı olabilecek kadrolar kuramıyor ve takım değeri olarak da gittikçe ilk 100'ün dışına doğru çıkıyorlar. Bu da elbette, Avrupa'dan sportif gelirler ile endüstriyel futbol gelirleri elde etmelerini imkansız kılıyor.
Buna ek olarak, bilinçsiz taraftar beklentileri de yöneticileri popülist davranmaya itiyor. "Değişim", "kendi kendine yeten kulüp" söylemleri ile seçim kazanan Ali Koç'un son bir iki söylemi bunun tersine hareket edileceğini gösteriyor. Oysa Koç zaten bu düzene, bu hatalara isyan ederek yola çıkmıştı.
Geldiğimiz noktada, finansal disiplini sağlamaktan çok uzak olan kulüplerimiz, bir de yetersiz ve yeteneksiz futbolcular ile dolu olduklarından, futbolcu satışları ve sportif başarı gelirlerinden de uzak kalıyorlar ve kalacaklar.
Burada çok önemli bir kısırdöngü var. Sportif başarı olmadan endüstriyel futbol gelirleri olmuyor, bu gelirler olmadan da sportif başarı gelmiyor. Bu kısırdöngü kısa vadede kırılması çok zor bir kısırdöngü.
Bu noktada, yeni dönemde çok ilginç gelişmeleri izliyor olacağız. Bu borç yükü altında ezilen dört büyükler, sportif başarı açısından Başakşehir, Kasımpaşa ve diğer Anadolu kulüplerinin gerisinde kalacaklar. Bunu şimdilik Fenerbahçe'de görüyoruz, ancak diğerleri de bundan uzun vadede kurtulamaz. Yani bu sezon veya gelecek sezonlarda diğer üçünü de son sıralara yakın yerlerde görmek şaşırtıcı olmayacaktır. Akıllı transfer yapan, amatör branşları olmayan, yetenekli genç yetiştiren, yetenekli gençlerini satan, borcu nispeten az olan ve mali disiplini sağlayan istikrarlı Anadolu kulüpleri dört büyükleri adeta perişan edecekler.
Dört büyüklerin taraftarları lütfen bana kızmasın. Tablo ortada. Fenerbahçe Başkanı Mart ayı sonrasını göremiyoruz derken, taraftar hemen her mevkiye transfer istiyor. Biz spor yazarları da buna çanak tutuyoruz. Türk futbolunu Titanik'e benzetirsek, Titanik batarken, futbol kamuoyu olarak bizler geminin yemek salonunda müzik dinliyoruz. Battığımızın bile farkında değiliz.
Çözüm nedir?
Çözüm önümüzdeki 10 sene için dört büyüklerin son derece stratejik hareket etmeleri. Popülist politikaları bir tarafa koymaları. Genç yetenek bulmak, keşfetmek, geliştirmek ve satmak üzerine kendi kendine yeten bir ekosistem oluşturmaları. Buna ek olarak, devletin vergi muafiyetleri ve ihracat teşvikleri getirmesi, bankaların borçları yeniden yapılandırması, finansal tarafta kurlara karşı hedging ile koruma sağlanması, gider düşürmeye yönelik kapsamlı projeler yürütülmesi, amatör branşlara sponsorluklar sağlanması, marka değerini dünyaya açacak projeler üretilmesi gerekiyor. Hatta kulüp sahipliğini, makul ücretli üyelik modelleri ile halka açacak projeler de üretilebilir.
Açıkçası gelecek 6-7 sezonda şampiyon olmamayı göze alıp, bu dediklerimi yapan kulüp ayakta kalır. Kalamayan iflas eder veya en iyi ihtimalle yabancı yatırımcılar tarafından satın alınır.
Şimdi devre arası transfere bu gözle bakmak gerek. Ben kulüp yönetimlerimizin yerinde olsam, 6-7 tane masraflı isimle ilk etapta hemen yolları ayırıp, yerlerine düşük maliyetli, genç ve yetenekli isimleri kadroya alırım.
Biliyorum, bu yazdıklarım ülkemizdeki pek çok taraftar ve kulüp yöneticisinin kafasına uygun şeyler değil. Örneğin Galatasaray yönetimi, hele de Terim başta iken asla transferden ve ne pahasına olursa olsun şampiyonluk hedefinden vazgeçmez. Fenerbahçe küme düşme tehlikesi altında mutlaka 3-4 transfer yapacaktır. Beşiktaş seneye büyük ihtimalle Güneş ile yolları ayıracak ve yeni kadro yapılanmasına gidecektir. Trabzonspor bile bu sene o sene mi acaba diyeceğinden, ara transferde kesenin ağzını açacaktır. Oysa kulüplerimiz şunu görmeliler, bu sene veya gelecek sene şampiyon olmak bir şey ifade etmiyor. Bu şekilde hareket ederlerse batış ve iflas kaçınılmaz.
Kulüplerin 10 senelik bir perspektifte yeniden yapılanması gerekiyor. Stratejik planlar yapmaları gerekiyor. Biz bu işi iyi biliyoruz demeden, işi gerçekten bilene bırakmak veya danışmak gerekir.
Devre arasında transfere bir de bu gözle bakalım ve kulüplerimizi zor durumda bırakacak taleplerde bulunmamaya çalışalım. Neticede bizler taraftar ve spor medyası olarak baskı kurduğumuzda, yöneticiler popülist davranmak zorunda kalıyorlar. Futbolumuza bu kötülüğü yapmayalım.
Buradan özellikle dört büyüklerin taraftarlarına sesleniyorum. Gelin hep birlikte bir kampanya başlatalım. Adı "yenilsen de yensen de" olsun. Bu sene, gelecek sene ve sonraki sene kulüp yöneticilerimizi şampiyonluk için sıkıştırmayalım. 3 sene beklentisiz destek olacağımızı taahüt edelim. Onları baskı altına almayalım ki hata yapmasınlar. Hata yapmasınlar ki, kulüplerimiz batmasın.
Var mısınız?