Bu sezon Fenerbahçe geçtiğimiz sezonların aksine çok iyi ve üst seviye rakipler ile hazırlık maçları yapıyor. Sivasspor, Dnipro, Guimaraes, Olympiakos ve Marsilya, hazırlık maçları için oldukça iyi sayılabilecek rakipler.
Fenerbahçe Dnipro maçına bakarsak, Fenerbahçe tabiri caiz ise taş gibi bir takım ile oynadı. Geçen senenin UEFA Avrupa Ligi finalisti Dnipro, gerçekten de taktik disiplinde üst düzey bir takım. Ayrıca Ukrayna' da lig daha erken başladığından, Fenerbahçe' ye nazaran hem taktiksel, hem de fiziksel olarak çok daha hazırlar. Özellikle fiziksel güçleri üst seviyede idi.
Geçen seneki futbollarını izleyenler bilirler, o karakteri aynen devam ettiriyorlar.
Dnipro, tam bir kupa takımı. Bu takımı izleyince, bir zamanlar Aykut Kocaman' ın Fenerbahçe' yi tam da böyle oynatmak istediğini hatırladım. Benzer bir taktik sistem, fiziksel sertlik ve oyun disiplini ile Fenerbahçe' de aynı kupada yarı final oynamıştı. Bu tür bir futbol, asla göze hoş gelmese de, kısıtlı imkanlar ile çok iyi sonuçlar almayı sağlayabiliyor. Dnipro' da haddini bilerek, kısıtlarının farkında olarak, geçen seneki futbol anlayışını aynen sahaya yansıttı.
Fenerbahçe karşısında 1-2 cılız pozisyon hariç net bir fırsat bulamadılar. Geçen sene UEFA Avrupa Ligi serüveninde rakiplere karşı nasıl oynadılarsa, bu anlayışı mu maçta da aynen devam ettirdiler. Fenerbahçe' yi kendi orta alanlarında karşılayıp, alan daraltıp, pozisyon vermemeye çalıştılar. Orta göbek ve kanatları çok iyi kapattılar. Fenerbahçe' ye iyi bir orta alan presi yaptılar. Fenerbahçe' nin pas trafiğini iyi kestiler. Kazandıkları toplar ile hızlı bir şekilde hücuma çıkıp fırsatlar bulmaya çalıştılar.
Öte yandan hücumda hiç bir varlık gösteremediler. Attıkları gol de zaten bir pozisyon sonrası değil, Kjaer- Alves ikilisinin hatasından geldi. Hücum yönü son derece sınırlı bir takım olduklarından, Fenerbahçe' yi defansif açıdan pek zorlamadılar. Kompakt futbolu son yıllarda en iyi oynayan takımlardan birisi olan Dnipro' yu izlemek, futbolun görsel yönü değil ama "futbolun taktiksel yönü" açısından keyifli oldu.
Fenerbahçe, şu ana kadarki en ciddi hazırlık maçını oynadı. Hatta bence, en önemli hazırlık maçını oynadı. Pereira, Dnipro gibi oturmuş, fizik gücü yüksek ve son derece yüksek taktik disipline sahip bir takıma karşı kendi takımını görmüş oldu. Bu maçın Fenerbahçe' ye faydaları saymakla bitmez.
Öncelikle, pek çok kişinin beklentisinin aksine, Fenerbahçe öyle hazır falan değil. Dünya yıldızlarını bile alsanız, bu yıldızların birbirlerine alışmaları ve takım olabilmeyi başarmaları zaman alacak. Fenerbahçe' nin Pereira' nın taktik sistemini oturtmak, takım olabilmek ve bir arada verimli oynayabilmek için zamana ihtiyacı var.
Fizik güç olarak da elbette çok iyi durumda bir Fenerbahçe bulamadık. Fenerbahçe' li futbolcular, çok sayıda ikili mücadele kaybettiler. Hava toplarında zamanlama hataları yaptılar. Top çalma hamleleri çabuk ve etkili değildi. Rakibe etkili bir pres de yapamadılar. Bunlar fiziksel olarak alınması gereken çok mesafe olduğunu gösteriyor. Ancak burada Pereira' yı eleştirmek için çok erken. Ön eleme maçı nedeni ile Pereira önceliği, taktik sistemi oturtmak ve takım olabilmeye vermiş. Bence de doğru yapıyor. Aşırı bir fiziksek yükleme, takımı ön eleme maçlarında zayıf düşürebilirdi. Bu anamda Pereira ' nın futbol bilgisine şapka çıkartmamak mümkün değil.
Fenerbahçe, tıpkı geçen seneki gibi topu 3. bölgeye hızlı aktaramıyor. Paslar, koşular, ortalar hala yavaş. Takımın son 3-4 senedir yavaş oynaması, özellikle eskilerde kronik bir hastalık halini almış. Takımın eskileri kendi etraflarında şöyle bir tur dönmeden pas atamıyorlar. Ya da attıklarında göstere göstere veya yavaş atıyorlar. Rakip bu şekilde çok top kazandı. Bu konuda Pereira' da teşhis koymuş. Takımın hızlı oynaması onun da önceliği. Bu karşılaşmada yavaş oynanan dakikalarda Pereira, vücut dili ile takıma oldukça tepki gösterdi.
Fenerbahçe ile ilgili diğer bir tespit, Pereira' nın henüz hangi sistem ile oynayacağına karar vermemiş olması. Bu da oldukça normal. Takımını daha yeni tanıyor. Futbolcularını yeni tanımaya başladı. Ben 4-2-3-1 ile 4-3-3 arasında gidip geldiği kanaatindeyim. Spor medyası 4-4-2 oynatacağı yönünde iddialar ortaya koyuyor ancak ben farklı düşünüyorum. Bu takımın daha ilk günden 4-4-2' ye uygun olmadığını görüyorum. 4-4-2' ye uygun bir kadro yapısı yok. Elinizde iki tane iyi forvet olması, illa 4-4-2 veya türevlerini oynamanız gerektiği anlamına gelmez. Ben Pereira' nın çoğunlukla 4-3-3, bazı maçlarda ise 4-2-3-1' i tercih edeceğini düşünüyorum. Eğer hocanın kafasında, medyanın ileri sürdüğü gibi 4-4-2 var ise, ki ben olduğunu düşünmüyorum, iki kere düşünmesinde fayda var. Orta göbekteki ikililer (hangi ikiliyi alırsanız alın) böyle bir futbola uygun değil. Modern futbolda, orta ikiliniz ileri geri gidip gelebilen, hem ofansif, hem de defansif yetkinliklere sahip değil ise, orta sahayı kaybedersiniz. Bu da maçın kontrolünü kaybetmek anlamına gelir.
Fenerbahçe ile ilgili son tespit de, defansif açıdan stoperlerin uyumsuzluğu. Kadlec- Ba ve Alves- Kjaer ikilileri henüz uyum sağlayamamış. Özellikle Alves' i hiç beğenmedim. Alves' in iki sezondur Fenerbahçe' deki performansını eleştiren biri olarak, Alves' in gidip, Egemen' in kalması gerektiğini hep söyledim. Egemen hem yerli oluşu, hem de çabukluğu ile çok daha iyi bir alternatif olurdu. Burada önemli bir hata yapıldı. Ba ve Kjaer' i daha önce de yazmıştım. 1. sınıf stoperler değil. Semih, Sivok, Chedjou ya da Serdar Aziz' den üstün değiller. Aynı kalibrede, benzer kalitede futbolcular. Onlardan, sahip oldukları özelliklerden fazlasını beklemek haksızlık. Uyum sorunları yaşadıkları ortada. Özellikle Ba, oldukça savruk bir görüntü verdi. Kjaer kademe ve zamanlama hataları yaptı. Alves ise çok ama çok ağır. Uyum sorununu aşınca daha faydalı olacaklardır.
Fenerbahçe, henüz hazır değil. Kendisinden çok daha hazır, çok daha oturmuş bir takıma karşı bence kötü oynamadılar. Pereira' nın topa ve oyuna hükmetme, futbolunu rakibe kabul ettirme odaklı futbol anlayışından esintiler vardı. Hoca, pek çok futbolcuyu da deneme imkanı buldu. Özellikle Holmen, Stoch ve Sow ile bu maçta görev almamış olsa da Krasic' i dikkatle izlediğini düşünüyorum. Onlar hakkında bazı fikirler edinmeye çalışıyor. Bu fikirler, kadro ve rotasyon bazlı tercihlerini etkileyecek. Krasic ve Holmen' in takımda kalmasının zor olduğunu düşünüyorum. Bunlar yerine iki takviye isteyecek gibi duruyor. Birisi yabancı, birisi yerli olabilir. Bence, Ozan Tufan ve Volkan Şen' in mutlaka kadroya dahil edilmesi gerekiyor. Her ikisinin de çok katkısı olabilir. Bu ikilinin transferi ile transfer kapatılabilir. Fazlası ile iyi bir kadro oluşturulmuş olur.
Bu maçta Diego' yu çok beğendim. Oyunda sorumluluk almaktan hiç çekinmedi. Pozisyonların hep içindeydi. Meireles' i beğendim. Oyunda olduğu anlarda orta sahada etkisini hissettirdi. Uygar' ı çok beğendim. Hırsı ve aklı ile sürekli 11' e göz kırpıyor. Nani de son derece klas hareketleri ile geleceğe dair çok olumlu sinyaller verdi. Takım onun becerilerine uyum sağlayabilir ise daha verimli olabilir. Diğer futbolcuları ise pek hazır bulmadım.
Guimaraes, Olympiakos ve Marsilya maçları bize Pereira' nın tercihleri hakkında daha net fikirler verecektir. Ön eleme turuna kadar Fenerbahçe bu maçta yapmayı başaramadığı 3 şeyi en azından orta seviyede yapmaya başlamalı.
1- Ölçülü bir hücum pres
2- Topu 3. bölgeye hızlı ve mümkün olan en az sayıda ve akıllı pas ile aktarma
3- Takım savunmasında daha kompakt hareket etme
Bu 3 konuda gelişme sağlanır ise, ön eleme turuna kaliteli ayaklar damga vurabilir.
Pereira' nın ve takımın kaynaşmak ve kendi doğrularını yansıtmak için zamana ihtiyaçları var. Ancak sorun şu ki zaman yok. Ön eleme turundaki olası bir başarısız sonuç, camiadaki heyecanı yerle bir edebilir. Bunun bilincinde olan Pereira, takımından çok fazla şey bekliyor. Bu maç sırasında yüz ifadelerine ve beden diline de yansıdı. Kenarda böyle bir hocayı görmek esasen büyük keyif.
Pereira' nın ve takımın doğru yolda olduğuna ve geçen seneden farklı bir futbol karakteri ortaya koyacaklarına inanıyorum.