Sevgili dostlar, şimdiden söyleyeyim biraz uzun bir yazı olacak. Ancak dayanır, sıkılmaz ve sonuna kadar giderseniz, burada tarihi önem taşıyan tespitler olduğunu göreceksiniz. Aşağıda sizlerin de hep kafasında olan, sormak istediğiniz, ancak sesinizi duyuramadığınız için soramadığınız soruları sizler adına sordum.
Bu işe başlarken rahmetli dayıma bir söz vermiştim. Kendisi koyu bir Fenerbahçe’ li ve Aziz Yıldırım destekçisi idi. Kendisine her zaman dürüst, tarafsız ve çıkarsızca yorumlar yapacağıma, köşemi kimsenin himayesine aldırmayacağıma, yönlendirilmeyeceğime, hiç kimsenin etkisi altında kalmayacağıma ve inandığım her şeyi cesurca yazacağıma dair söz vermiştim.
Bu güne kadar Allaha şükürler olsun ki, elimden geldiğince bunu yapmaya çalıştım.
Hep sporun, ahlakın, vizyonun, vicdanın yanında olmaya çalıştım.
Bu köşeyi düzenli olarak takip edenler bilirler, bazen sert, bazen de aşırı agresif yazılarım oldu. Çünkü bir insanım. Duygularımdan bağımsız değilim. Bazen bir spor yazarından beklenmeyecek üsluplar kullanmış da olabilirim. Henüz yeni bir spor yazarı olarak öğrenme sürecim devam ediyor. Bu hatalarımı fark edip, düzeltemeye çalışıyorum. Üzdüğüm, kırdığım kişiler varsa, özür diliyorum. Lütfen hakkınızı helal ediniz.
Ancak asla vazgeçmeyeceğim şey Rahmetli Dayıma bir yaz gecesi verdiğim o sözdür. İşte o sözün hep arkasında olacağım.
Bu sebeple, sayın Başkan Aziz Yıldırım’ a aşağıdaki soruları cesurca soracağım.
Malumunuz Sayın Başkan Aziz Yıldırım birkaç gün önce bir basın toplantısı yaparak, önümüzdeki Kongre’ de yeniden aday olacağını açıkladı.
Basın açıklamasının tamamını dikkatle takip ettim. Basın açıklamasından çıkardığım en önemli, en dikkat çekici 3 ifade şunlar:
1) “Fenerbahçe bir cumhuriyettir. Sporun cumhuriyetidir ama burada padişahlık olmaz. Burada bir demokrasi vardır. Ben başkanlığı bırakırsam bu kulüpteki değerli insanlara bırakacağım. Gazeteye ilan verenler çapulcular başkan olamayacak. Bu ilanı veren çapulcular bu kulüpte hiçbir yere gelemeyecekler! Kongrede isim isim açıklayacağım”.
2) “Fenerbahçe’ nin çok sorunları var. Dışarıdan göründüğü gibi değil. 50 milyon Euro’ luk transfer yapardım ama Fenerbahçe’ nin yarınları olmazdı.İsmail Hocaya kefilim. Suçlu mu? Benim suçlu. 50 milyon dolar harcasaydım şampiyon olurduk”.
3) "Fenerbahçe şampiyon olmuş olmamış bunun derdinde değilim. Tek davam var‚ atılan lekenin temizlenmesi. Fenerbahçelilere hiçbir şey vaat etmiyorum. Tek bir davam var. Üzerimize atılan bu lekeyi kaldırmak”.
Sadece bu 3 ifade bile Sayın Başkan’ ın bugün istifa etmesi için yeterlidir. İçinde kendi başarısızlığına işaret eden, çelişkili ve son derece trajik ifadelerdir.
Neden mi?
Bundan sonrasını lütfen dikkatle okuyun.
Önce ilk ifadeye bakalım.
Fenerbahçe bir Cumhuriyettir, burada padişahlık olmaz ifadesi ile, Başkan’ ın son 17 sene içindeki tutum ve davranışlarını lütfen karşılaştırın. Son 17 senede, kulüpten ayrılan onlarca değerli yönetici, teknik adam, futbolcu, doktor, CEO, idareci, sportif direktör, malzemeci, analizci, vs. haksız, bir tek sayın Başkan mı haklı?
Herkes elini vicdanına koysun.
Herkes 3 Temmuzu bir tarafa koyup, aklı selim ile düşünsün. Bunu yapamayanlar en azından 1998-2011 arasını düşünsün. Başkan hep mi haklı, diğerleri hep mi haksızdı? Neden hep gidenlerin gitme kararı tek merciden, tek noktadan verildi. Neden bu insanlar dönüşü olmayan tek yön biletler ile gönderildi veya gittiler? Aralarında dünyaca ünlü spor adamları, camianın sembol isimleri, halkın takdirini kazanmış iş adamları, devlet adamları var. Bunlar Fenerbahçe’ ye hangi yönden zarar verdikleri gerekçesi ile uzaklaştılar ya da uzaklaştırıldılar?
Bu soruya cevap bekliyorum. Cevap da “çünkü ihanet içindeydiler” şeklinde ucuz ve bayağı bir cevap olamaz. Kime ihanet, nasıl ihanet? Yoksa tek adamlığa karşı bir direniş veya karşı çıkış mıydı onların ayrılmasının arkasında yatan.
Cevap lütfen. Herkes haksız, siz her seferinde haklı.. Bu mu demokrasi?
Sadece sizin uygun gördüğünüz kişilere yönetimi devretmeniz mi demokrasi?
Arkanıza aldığınız, birkaç bin kongre üyesi ile 25 milyonu yönetmek, 25 milyonun iradesini hiçe saymak mı demokrasi?
Siz 17 yılda bir tane bile geniş çaplı anket düzenleyip Fenerbahçe’ lilerin nabzını tuttunuz mu?
Siz 17 senelik iktidarınız süresince, taraftar dernekleri hariç, Anadolu’ daki Fenerbahçe’ lilerin sesini duydunuz mu? Feryadına kulak verdiniz mi?
Önemli değiller mi? Yoksa, sizi Başkanlıktan edebilecek potansiyele sahip birer kongre üyesi olmadıkları için mi seslerini duymak istemiyorsunuz? 2000 TL para verip, 5 sene sonra “belki” oy kullanabilecek kongre üyesi olma opsiyonu mu demokrasi? 5 sene sizin için iktidarda kalmak için yeterli bir süre mi yoksa?
İkinci ifadeye geçelim.
Fenerbahçe’ nin çok büyük sorunları var ifadesine. Bu yüzden transfer yapamadığını, yapmış olsa kulübü büyük bir borç yüküne sokacağını açıklıyor Sayın Yıldırım.
Burada tarihi bir itiraf var.
Daha öncesinde de Kongre konuşmasında, kulübü bakkal gibi yönettiğini itiraf eden Başkan, burada ikinci bir itiraf yapıyor. Kulübün ciddi sorunları olduğunu ifade ediyor.
Burada kast ettiği 3 Temmuz ve devamı ise, bunu anlamak mümkün. Ancak sözlerinin hemen akabinde, transferden, 50 milyon Dolar veya Euro harcamış olsa veya olabilse gelebilecek başarıdan bahsediyor. Bu 50 milyon Dolar veya Euro nun Fenerbahçe’ nin yarınlarını etkileyebilecek bir meblağ olduğundan bahsediyor.
O zaman soruyoruz ve cevap bekliyoruz.
Fenerbahçe’ yi 17 yıldır kim yönetiyordu? Bu sorunları 17 senede çözemeyen kim? Daha da vahimi, bu sorunları ortaya çıkartan kim? Bu kulübün potansiyelini ortaya koymasına izin vermeyen kim? Çağdaş yönetim teknikleri ile değil, “ben bilirim” zihniyeti ile bu duruma yol açan kim?
Fenerbahçe, belki de tarihinin en önemli sezonlarından bir tanesinde, çok ihtiyacı olduğu halde, transfere 50 milyon Euro harcayamayacak hale gelmiş bir kulüp ise, bunun sorumlusu kim?
Sorulara devam edelim.
Ne zaman Aziz Yıldırım’ ın 17 senelik dönemindeki sportif başarısızlıktan bahsedilse, kendisine kayıtsız şartsız biat eden kitlelerin tek bir savunması var:
“Ama tesisler yaptı. Ama ekonomik açıdan güçlendirdi”
Şimdi soruyorum:
En önemli sezonunda transfere 50 milyon Euro harcayamayan bir kulüp, ekonomik açıdan nasıl güçlü olabilir. Sadece sporcuların maaşlarını zamanında yatırma söylemi (Başkan bunu hep vurguluyor) ile ekonomik güçten bahsedilebilir mi?
Lütfen herkes elini vicdanına koysun.
Bu kulüpte, Anelka’ dan bu yana dünya ölçeğinde yıldız veya eski yıldız olarak kabul edilecek kim transfer edildi?
Galatasaray Drogba’ lar, Sneijder’ ler ile şampiyon olurken, sahada Fenerbahçe’ yi kurtaracak hangi üst düzey yıldız vardı? Katar’ dan bile teklif almayan Emenike ve Sow’ u kim camiaya yıldız olarak sundu?
Yoksa bu bozulan ekonominin sebebi 17 yılda Stevic, Enke, Petkov, Maldonado, Josico, Bienvenu, Kezman, Guiza, Emenike, Sow, Mehmet Topuz, Sezer, Özer, Deivid, Dia, Bilica, Baroni gibi verimsiz transferlere harcanan astronomik transfer ücretleri olabilir mi?
Bu transferleri kim yapmıştır? Betondan da futboldan da anlayan kimdir?
Futboldan anlayan birisi, bu transferleri neden yapmıştır? Amacı nedir? Dünya futbolunu biraz bile takip eden bir yönetici, bu transferleri, bu meblağlar ile nasıl yapabilir?
Bu mu Fenerbahçe’ yi çok sevmek?
Elinizi lütfen vicdanınıza götürün.
Fenerbahçe’ nin ekonomisi gerçekten iyi midir? Fenerbahçe gerçekten de borçsuz, harçsız, tertemiz mali yapıya sahip bir kulüp müdür?
En önemlisi:
Geçen sezon transfere 50 milyon Euro harcayamayacağını söyleyen Başkan, bu sezon, öfkeli taraftarı yatıştırmak için nasıl kaynak bulacak? Nereden bulacak?
Hadi buldu diyelim.
Sormazlar mı, bu kaynağı kulüp için en önemli sezonda neden bulmadınız? Neden bu sene harcayacağınız parayı geçen sene 4. Yıldız için takmadınız?
Sormazlar mı, madem bu kadar futboldan anladığınızı iddia ediyorsunuz, neden son 10 sezonda, şampiyonluğu ya son maçta kaçırdınız ya da son maçta kazandınız? Bu travmaları, bu stresi yaşatmaya ne hakkınız var?
Sormazlar mı, taraftara bu stresi yaşatmamış tek yerli hocayı, hem de futbolu çok iyi bilen bir hocayı gönderip, yerine malum hocayı nasıl getirdiniz diye? Bu mu futboldan anlamak?
Sizin hala “arkasındayım” dediğiniz hocanın başarısı ve sahada oynattığı futbol ortadayken, nasıl arkasında olabiliyorsunuz? Hocayı ateşe atarken, bir beden büyük gömleği giydirirken, kendi sportif egonuzu tatmin etmek dışında hangi saik ile hareket ettiniz?
Merak ediyoruz.
İşlin ilginç tarafı da şu.
Neden 50 milyon Dolar veya Euro? Şampiyonluk için harcamanız gereken rakamı nasıl belirlediniz? Hangi ciddi analize dayandırdınız?
Futbolu iyi bilen adam bakışı mıdır bu? Her şeyi parasal olarak değerlendirme tarzı sonucu ortaya çıkmadı mı bu başarısızlık? Mevkilerden, eksiklerden, sistemden bahsetmeniz gerekirken, 50 milyon harcar ve çözerdim nasıl bir düşünce tarzıdır?
50 milyon Euro ile gidip yine Krasic’ ler, Emenike veya Guiza’ lar alsaydınız acaba yine de şampiyon olabilir miydi Fenerbahçe? En önemlisi de bu ve benzeri kapasitedeki futbolculardan farklı, gerçekten dünya çapında futbolcuları alacak vizyon ve bağlantılara sahip misiniz gerçekten?
Bunu merak ediyor Fenerbahçe’ liler. Gerçekten dünya futbolunda bağlantılarınız var mı?
Madem futboldan bu kadar anlıyordunuz, madem hocalar değil siz şampiyon yapıyordunuz, bu sene neden yapamadınız? 17 yılda kaç kez yapamadınız? Madem bu işi biliyorsunuz, neden Giuliano Terraneo adlı futbol adamını sportif direktör yapma ihtiyacı duydunuz? Daha önce defalarca kurup, sonra isimlere kızıp kaldırdığınız bu sportif direktörlük müessesine neden tekrar evet dediniz. Sizi kim, nasıl ikna etti? Nasıl oldu da “kendi kurduğunuz futbolcuya dayalı düzenden” vazgeçmeye karar verdiniz?
Neden Giuliano Terraneo?
İtalyan futbol ekolünün Türkiye’ deki başarısızlığı ortada iken neden Terraneo? Bu kişiyi nasıl buldunuz? Kim önerdi? Neye dayanarak getirdiniz? Terraneo hakkında internette bile yeterli bilgi yokken, onun hakkında nasıl istihbarat topladınız?
Tüm spor medyasının hakkında bulabildiği birkaç satır bilgi. Biraz Lazio, biraz Lecce, biraz Inter. Başarısı ne? Güçlü yönleri ne? Modern futbolun neresinde? Sportif bakış açısı ne? Kimlerle bağlantıları var? Transfer amaçlı mı getirdiniz? Hani siz dünya futbolunu iyi biliyor, tüm bağlantıları kurabiliyordunuz? Neden Terraneo’ ya ihtiyaç duydunuz?
Takımda yerli futbolcuları bu İtalyan nasıl motive edecek? Yabancılar ile başarı sağlamak bu kadar zorken? Yerli bir ağabeyi neden tercih etmediniz? Fenerbahçe içinde bu görevi layıkıyla yerine getirebilecek kişiler varken neden bir İtalyan?
Yoksa yabancı futbolculara dayalı bir düzen mi getireceksiniz? Yoksa o baş tacı ettiğiniz, Ersun Hocayı yedirdiğiniz futbolculara göz dağı mıdır Terraneo?
Üçüncü ifade ise en üzücü olanı.
Tüm Fenerbahçe’ liler dikkatle okusun. Bu ifadeyi tekrar yazıyorum.
"Fenerbahçe şampiyon olmuş olmamış bunun derdinde değilim. Tek davam var‚ atılan lekenin temizlenmesi. Fenerbahçelilere hiçbir şey vaat etmiyorum. Tek bir davam var. Üzerimize atılan bu lekeyi kaldırmak”.
Fenerbahçe 25 milyonluk bir camia. Siz nasıl oluyor da bu camia adına karar verebiliyorsunuz şampiyonluğun önemli olmadığına?
Siz nasıl olabiliyor da, Fenerbahçe’ nin Başkanı olarak, 25 milyonun karşısına geçip, “hiç bir şey vaat etmiyorum” diyebiliyorsunuz? Bu vizyonda, iddiada, heyecanda bir yere çakılış değil midir? Bu pes etmek değil midir? Bu yenilgiyi kabullenme değil midir?
Hiç bir şey vaat etmeden, sportif başarı sağlamadan kulübü nasıl “büyük” olarak tutabileceksiniz? Ekonomisini nasıl ayakta tutacaksınız? Şampiyon olmadan, Avrupa’ da başarılı olmadan, nasıl yöneteceksiniz bu büyüklüğü? Nasıl 1 milyon üye yapacaksınız bu kulübe? Tribünleri nasıl dolduracaksın? Formaları nasıl satacaksınız?
Sadece 3 Temmuzun duygusal iklimine mi güveniyorsunuz?
Kusura bakmayın sayın Başkan ama o duygusal atmosfer artık dağılıyor. İnsanlar sizin aksine sportif başarıyı ciddi olarak önemsiyor.
Umurunuzda mı bilmiyoruz ama Fenerbahçe’ li çocuklar kaçan şampiyonluklardan sonra gece boyu göz yaşı döküyorlar. Biz yarın okula nasıl gideceğiz, Galatasaray’ lı arkadaşlarımızın karşısına nasıl çıkacağız diyorlar? Bu çocukların boynunu bükmeye hakkınız var mı?
Çocukların Fenerbahçe’ den uzaklaşmasına neden olabilecek bu sportif başarısızlığın, o çok iyi bildiğin “endüstriyel futbol gerçeği” ve “ekonomik başarı- sportif başarı” denklemine etkilerini biliyor musunuz?
Belli ki gerçekten bilmiyorsunuz.
Gelin hesap yapalım. Herkes dikkatle takip etsin.
Siz yola Ersun Yanal ile devam edip, hocanın isteği doğrultusunda, bazı isimleri satarak (mesela Emenike ve Sow), 50-60 milyon Euro harcayıp, eksik mevkilere (sağ bek, stoper, sağ açık, biri pivot, diğer adam eksiltebilen iki forvet ve bir sol açık) transfer etmiş olsaydınız, bu sene açık ara şampiyon olmuştunuz.
Şimdi şampiyonluk ve 4. Yıldız ile beraber, yayın gelirleri, tribün gelirleri, ticari ürün satışları ve buraya dikkat, üyelik sayıları artacaktı.
O zafer sarhoşluğu ve moral ile büyük ihtimal en az 75 bin ile 150 bin arası değişen üye yapacak ve toplamda, 150 – 300 milyon TL arası bir gelir elde edecektiniz. Sadece yeni yaptığınız 75 bin üye bile, sizin o 50 milyon Euro’ nuzu karşılamaya yeterdi. Diğer gelirler de size kar kalacaktı. Ayrıca camia tekrar etrafınızda kenetlenecek, moral artacak, bu olumlu sinerji sonraki sezonlara da sireyet edecekti.
Devam edelim.
Şampiyonlar ligine katılım, gruplara kalma ve diğer yayın ve ŞL gelirleri ile zaten kadronuzu, Avrupa ölçeğine ve kalibresine yükseltebilecektiniz. Ersun Hoca yönetiminde, 3. senesine giren Fenerbahçe, çok büyük ihtimalle ilk senesinde çeyrek final, sonraki senesinde yapılan genç ve yıldız transferi ile yarı finale ulaşabilecekti.
Siz bunu dahi göremediniz.
Acaba geleceği iyi okuyabildiğinizi düşünüyor musunuz?
Şimdi soruyorum? Geçen sene başında yaptığınız hoca hatası ve transfer yapmama tercihinin, sonuçlarını görebiliyor musunuz?
Bu camianın geleceğini kendi görüşünüz ve inançlarınız ile tehlikeye attınız. Üstelik bunlar hatalı idi.
Şimdi ortaya çıkan tablodan, ezeli rakibinizin arayı açmasından memnun musunuz?
Son sözüm de medyada spor yazarı olan kardeş ve ağabeylerime.
"Fenerbahçe şampiyon olmuş olmamış bunun derdinde değilim” ne demektir? Bu ifade pervasızca nasıl kullanılabilir? Nasıl tek bir spor yazarı bile bunu sorgulamaz?
Tüm yazılarını 3 Temmuz, kuşatma ve istila üzerine kuran, siyasi bir bakış açısı ile olaylara bakan, olayın sportif başarısızlık yönünü ele almaya çekinen (sebeplerini gerçekten anlamak istiyorum) arkadaşlar:
“Spor” yazarı olduğunuzu ne zaman hatırlayacaksınız? Başkanı savunmak adına, 3 Temmuz’ un haksızlığına karşı durmak adına, yönetimin yanlışlarını gözardı etmek neye hizmet eder? 3 Temmuz haksızlığını hepimiz kabul ediyoruz ama sadece bunun ekseninde, 3 Temmuz psikolojisinin yörüngesinde yorumlar yapmak “spor yazarlığı” mıdır?
Belki ağır oldu, belki aranızda buradan ekmek yiyenler var, ancak lütfen beni de anlayın.
Sahadaki kötü futbolu, kötü transferleri, yönetim hatalarını, yanlış hoca tercihlerini neden konuşmuyorsunuz?
Neden Başkan’ ın açıklamalarına eleştiri veya en basitinden değerlendirme yapmıyorsunuz?
Bu 25 milyonun sadece 3-4 milyonunun sesini duyurmak değil midir?
Bu kalan milyonların sesini bastırmak değil midir?
“Fenerbahçe kuşatma altında, bu olağanüstü dönemde spor önemli değil” tezi ile sportif başarısızlıkları görmezden gelmek, bunlara hiç değinmemek nasıl olabilir?
Nasıl olur da köşe yazarlarının %95’ i son 17 senenin sportif başarısızlıklarına değinmiyor? En azından 1998- 2011 arasına. Nasıl oluyor da, tüm suç İsmail Kartal’ ın oluyor? Hep o eleştiriliyor?
Nasıl oluyor da, Fenerbahçe’ nin yönetim felsefesi, anlayışı, vizyonu eleştirilmiyor?
Bu köşeleri kaybetmemek adına, birkaç yüz bin destekçinin sizi forumlarda ve sosyal medyada övmesi adına, bu başarısızlıkları nasıl görmezden gelirsiniz?
Sizi bilmem ama ben kalan milyonların sesi olmayı tercih ediyorum.
Not: Fenerbahçe kongresine yönelik o malum gazete ilanını asla tasvip etmiyorum. Cesaretle Aziz Yıldırım’ ın karşısına çıkın, adaylığınızı açıklayın, söyleyeceklerinizi Başkan’ ın gözlerinin içine bakarak söyleyin. Bu tür salvolar bence çok etkili değil. Aksine size puan kaybettiriyor.
Ancak o ilanda bir tehdit olduğunu da sanmıyorum. Ben o anlamı çıkartmadım.
Neticede tarzı ve yönetimini asla tasvip etmesek de Başkan’ ın kim olduğundan bağımsız olarak, Fenerbahçe Spor Kulübünün Başkanlık Makamına yönelik her tür tehdidin ve demokratik olmayan yöntemin karşısında oluruz.
Böyle bir durumun varlığı halinde, Sayın Başkan’ ın yanında “dost sandığı kişiler” değil, “kendisini Fenerbahçe’ nin ve kendisinin iyiliği için eleştirmekte olan bizler” oluruz. Çünkü gerçek dost acı söyleyendir.
Bir spor yazarı olarak, 3 Temmuz gününden, yönetimi fiilen tekrar aldığı güne kadar sayın Başkan’ ı hiç eleştirmedim. Bunu yapmayacağımı da ilan etmiştim. Çünkü biz insanları zor ve güçten düştüğü zamanlarda değil, en güçlü olduğu zamanda eleştirmeyi tercih edenlerdeniz. Başkan Yıldırım’ ın karşısında aday olan kişi ya da grupların da aynı şekilde hareket etmeleri tercihimizdir. Adaysanız, çıkın karşısına, cesurca düşüncelerinizi söyleyin. Belki bu şekilde tahmin ettiğinizden daha fazla ses getirirsiniz.
Son olarak şunu ifade etmek isterim.
Türkiye’ ye, Türk sporuna, insanımıza ve demokrasiye inancım asla bitmeyecek. Belki bir gün bu köşedeki cılız sesimiz bile, bir anlam ifade edecek. Bu inançla yaşıyorum. Yangını söndürmek için ağzında su damlası taşıyan karınca misali; analizlere, araştırmalara ve futbol bilgime dayalı doğruları söyleyeme çabam sizlerin destekleri ile devam edecek.
Gelen maillerinizi tek tek okuyorum. En kısa sürede tek tek cevap yazacağım. Lütfen olumlu ya da olumsuz düşüncelerinizi paylaşın. Her yorum veya düşünce benim için kıymetli.