Bugün yakın zamanda okuduğum bir kitapta karşılaştığım ilginç bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Hikaye İspanyol Barcelona kulübü ile ilgili.
Barcelona 120 yıla yakın bir tarihi olan, köklü, gelenekleri güçlü bir kulüp. 60.000 civarında üyeleri (socio) var. Tarihte başarılı ve başarısız dönemleri var, ancak hep İspanya' nın ve Avrupa' nın en güçlü, en başarılı kulüpleri arasında yer almış. Sosyal ve kültürel olarak farklı bir duruşa sahip bir bölge ve camianın takımı. Ülkedeki siyasi gelişmelerden hep olumsuz etkilenmiş, siyasi duruş ve söylemleri nedeniyle devletin sürekli karşısında olduğu, son 30 sene hariç hep siyasi baskılara maruz kalmış bir kulüp. Bu sebeple de tamamen demokrasi ideali ile kurulan kulüp, ta 1978' e kadar, sürekli atanmışlar veya seçilmiş olsa bile devlet otoritesinin yönlendirdiği Başkan ve Yönetimlerce yönetilmiş.
1975' de diktatör Franco ölünce, hem ülkeye, hem spora, hem de Barcelona' ya demokrasi dalgaları yayılmış. Bu dalgalar sonucunda, İspanya İç Savaşından bu yana ilk defa kulüpte demokratik bir seçim yapılmış ve 1978' de efsane başkan Josep Nunez iş başına gelmiş. tam 2000 senesine kadar 22 yıl kulübü yönetmiş.
Kulübün tarihinde çok tartışılan, radikal işlere imza atan ve kulübü tam 22 sene büyük bir disiplin ve otorite ile yöneten Başkan Josep Nunez, kulüpte reform niteliğinde işler yapmış. Endüstriyel futbol hamleleri, kulübün siyasi etkilerden uzaklaştırılması, socio ların müşteri olarak görülmesi ve ticari ürün satışları, yıldız transferleri, vb. stratejiler onun döneminde hayata geçirilmiş.
Başkan Nunez, göreve geldiğinde kendi aile şirketinin başkanlığını yapmaktaymış. Aile şirketi olan "Nunez-y-Navarro" bir müteahhitlik şirketi. Şirket İspanya' da inşaat işleri yapıyormuş. Nunez kulübü kuran Katalan orta ve düşük gelir gruplarına değil, doğrudan üst gelir grubuna mensup birisi olarak, üyeler ile olan ilişkilerini hep mesafeli tutmuş.
Kulüpte önemli ekonomik ve kültürel reformlar yaparken, özellikle son 10 senesinde ciddi eleştiriler almaya başlamış. Kulübün sahibi olan "socio" lar ve taraftarlar, onun demokrasiden, şeffaflıktan ve hesap verebilirlikten uzaklaştığını iddia etmişler. Nunez' in otoriter olduğunu ve demokratik bir birlik sağlamak yerine taraftarı otorite tarzı ile böldüğünü ileri sürmüşler. Nunez otoriter tarzını bırakmak bir yana, bildiğini daha fazla okumaya başlamış. Etrafındaki binlerce sadık socio ve camia gücü elinde tutan kanaat liderlerinin desteği ile otoritesine otorite katmış. Kulübün sahiplik ve yönetim modelini de değiştirmeye çabalamış. Katalan kültürünü erozyona uğratmak, kulübü tamamen ticari bir kimliğe büründürmek ve ruhunu kaybettirmek ile suçlanan Başkan' ın, aynı zamanda sportif harcamaları da eleştiri konusu olmuş. En büyük eleştiri ise, hesap vermekten kaçınması ve "ben yaptım oldu" tutumuymuş.
Camia içinde 1990' ların başında başlayan ve sesi yükselen muhalefet, 1997 içinde socio lar tarafından kurulan ve taraftarın büyük kısmı tarafından heyecanla desteklenen muhalif grup L' Elefant Blau ile tavan yapmış. Liderliğini, Barcelona üyesi avukatlık mesleğini icra eden Joan Laporta 'nın yaptığı bu grup, tam 3 yıl Başkan' a karşı amansız bir muhalefet sergilemiş. İmza kampanyaları, organizasyonlar, bildiriler, tek tek tüm socio lara ulaşma ve sorunları anlatmak gibi faaliyetler düzenlemişler. Bu muhalefet kulübün efsane sporcusu Cruyff tarafından da desteklenmiş.
Camiada 1998 ve 1999 yıllarında stadyumda, sokakta, organizasyonlarda her yerde kalabalıklar Başkan Nunez' i protesto etmişler. Katalan medyası da bu tepkilere destek vermiş.
L' Elefant Blau grubu, kulübün tekrar eski kültür ve felsefesine dönmesi, ruhunu kazanması ve socio ların müşteri değil, taraftarlar ile birlikte kulübün sahipleri ve ruhunun önemli bir parçası olarak görülmesi için mücadele vermiş. Laporta ve arkadaşlarının, Katalan ruhuna uygun olarak verdikleri meydan okuyan mücadele 2000' de sonuç vermiş ve Başkan Nunez, önce bu grupla, sonra medya ile, sonra da Katalonya ile ters düşerek, 2000 yılında istifa etmiş. İlk seçimde kendisinin desteklediği aday, yardımcılığını yapan Gaspart seçimi küçük bir oy farkla kazanmış. 2000- 2003 arası büyük bir sportif ve mali başarısızlık ile karşı karşıya kalan Gaspart 2003' de istifa etmiş. O yıl yapılan seçimleri, Laporta ve ekibi kazanmış.
Laporta yönetimindeki 2003- 2010 arası kulüp tarihinin en başarı dönemlerinden birisi olmuş. Laporta kurumsal kimlik, kültür, ekonomik gelir, sporitf başarı ve kulübü birleştirme konularına odaklanmış. Hemen her konuda profesyonel yöneticiler ile çalışmış. Barça' yı profesyonelce yönetilen bir kuruma çevirmiş. Daha önce yapılan anti demokratik uygulamaları kaldırmış ve "socio" ların tekrar söz sahibi olmasını sağlamış. Kulüp hem sportif olarak uluslararası bir marka olmuş, hem de mali gelirler ve bütçe olarak Avrupa' da en üstlerde yer almış. 2003- 2010 seneleri arasındaki efsane Barça takımlarını herkes hatırlayacaktır. Başka bir ifade ile endüstriyel futbol ve sportif başarıyı dengeleyen, birlikte başarıyla götüren yönetim aynı zamanda da çok büyük sosyal sorumluluk projelerine imza atmış.
Elbette Laporta' da yöneticiliği sırasında işlerin iyi gitmediği dönemlerde büyük protestolar ile karşılaşmış. Ancak kulüp yöneticiliği böyle birşey. İspanya futbol ekosistemi içindeki herkes, Başkan' ı hatalarına rağmen, kulübü Nunez döneminin kötü uygulamalarından kurtardığı ve çağ atlattığı üzerinde hemfikir. İşi bilene bırakması, profesyoneller ile kulübü büyütmesi, istikrara inanması ve kulübe olan müthiş bağlılığı, Laporta 'yı futbol dünyasının ayrı bir yere koymasına neden oluyor. Kulübün her anamda uluslararası bir marka olması ve kalıplarını kırmasını sağladığı görülüyor. Barcelona' yı ekibi ile birlikte bugünkü güçlü yapıya sahip Barcelona yaptı demek mümkün.
Elbette bu hikayede Nunez' e haksızlık etmemek lazım. Nunez' in de 22 yılda kulübe büyük katkıları olduğu, kulübe önemli kazanımlar sağladığı ortada. Öte yandan, Laporta, statüko ve duraklamanın başladığı bir dönemde, yönetimi devralarak, kulübün gelişimini ve çağa uygun olarak dönüşümünü sağlamış.
Değişim, hele de yönetenler için uzun ve yıpratıcı dönemlerden sonra, kulüpler için bu hikayede olduğu gibi gerekli ve faydalı olabiliyor. Eminim ki, Nunez' in en koyu destekçileri bile bugünkü Barcelona' dan memnundur. Dünyanın en güçlü kulüplerinden bir tanesinin üyesi olmaktan ötürü gurur duyuyorlardır.
Sizce de ilginç bir hikaye değil mi?
bertan.kaya@yahoo.com