Ligimizin 33. Hafta sonu itibariyle topla oyun, topa sahip olma, toplam pas istatistiklerinde 2., ceza alanına top gönderme, ceza alanında topla oynama, toplam şut ve isabetli şut istatistiklerinde 1. sıradaki takımı.
Maç başına ceza sahasına ortalama 45 kez top gönderen, ceza sahasında maç başına ortalama 20 kez futbolcularını topla buluşturan bir oyun felsefesi ve sistemi.
Ligin en az faul yapan ve kendisine en az faul yapılan takımlarından birisi.
12 maçta gol yememiş, sadece 2 maçta gol atamamış bir ekip.
14 ayrı futbolcusu asist yapmış, 16 ayrı futbolcusu gol atmış bir kadro.
Maç başına sadece ortalama 2 kez ofsayta düşen akıllı bir hücum hattı.
Atılan 65 golün, 37’ sini ikinci yarıda atmış, bu 37’ nin 14’ ünü 76-90. dakikalar arası atmış hırslı ve mücadeleci bir takım.
Koşu mesafeleri, sprint, ikili mücadele, tam ve yarı saha pres, rakibi top kaybına zorlama, hava topu kazanma vb. tüm parametrelerde ligin en iyi 2 takımından bir tanesi.
Maç başına atılan isabetli pasta, ilk 10’ da 4 tane oyuncusu var. Galatasaray’ ın 2, Fenerbahçe’ nin hiç oyuncusu yok.
En çok gol atan 10 futbolcu içinde, 3 tane futbolcu. Bunlardan Cenk Tosun ikinci sırada.
Bu rakamlar size tesadüf gibi gözüküyor mu?
Bu başarı, tıpkı geçen seneki gibi tesadüf değil. Bunun arkasında çok ciddi çalışmalar var.
Herkes sahayı görüyor. Ancak gerçek başarı, başarının sırrı arka planda. Beşiktaş’ ın müthiş vizyonlu bir yönetimi var. Bu yönetimin 5 senelik icraatının kitabı yazılmalı mutlaka. Spor yönetimi derslerinde ders kitabı olarak okutulmalı.
Ezeli rakipleri borçlar, her alanda istikrarsızlık, büyük sportif başarısızlıklar ve mantık dışı plansızlıklar ile boğuşurken, ülkemiz futbol çölünde bir vaha oldu Beşiktaş ve onun yönetim uygulamaları.
Bu başarının temelleri bundan yıllar önce atıldı.
Fikret Orman ve ekibinin “feda” diyerek camiayı buhranlı günlerinde büyük bir hayal peşinde kenetlemesinin üzerinden tam beş sene geçti.
Kriz döneminde göreve geldi. Borçlar, futbolcu davaları, UEFA’ dan alınan cezalar, transfer için bütçe sorunları, taraftarın moralsizliği gibi sorunları göğüsledi.
Camiasına stratejik hedefler koydu. İnandırdı. Motive etti. Liderlik etti. En zor zamanlarda ayakta kaldı. İstikrarı bozmadı. Hocaların arkasında durdu. Hocalarını, futbolcularını, taraftarlarını yem etmedi. Ortaya atmadı. Sorumluluk aldı.
Bu ülkedeki yaygın durumun aksine hiçbir camia ile kavga etmedi. Kimseye posta koymadı. Barış ve dostluk mesajları verdi. Gerginlikten prim yapmaya çalışmadı. Camiasına huzur verdi. Camiasını birleştirmeye çalıştı. Beşiktaş’ ı Türkiye’ nin en sempatik takımı yapmaya çabaladı.
2012-2013, 2013-2014 ve 2014-2015 sezonlarını 3. Sırada bitiren Beşiktaş, büyük bir yapılanma içinde, yavaş yavaş geleceğin takımını oluşturuyordu. Planlama yapılıyor, stratejiler bir bir hayata geçiyor, Beşiktaş’ ın parlak geleceği bu dönemde tasarlanıyordu. Bu çalışmalar 2015-2016 sezonunda meyvesini vermiş, Beşiktaş şampiyon olmuştu.
Bu sene bu başarı tekrarlandı. Samet Aybaba ve Bilic ile “feda” dönemini atlatan Orman, şimdi Türkiye’ nin en iyi hocası olan Şenol Güneş ile “sefa” döneminin keyfini sürmeye devam ediyor.
Öyle bir vizyoner yönetim ki, ezeli rakiplerinin teknik direktör vizyonları İsmail Kartallar, Pereira’lar, Riekerink’ ler iken, o gitti ülkenin en iyi futbol oynatan yerli hocasını ikna etti ve getirdi. Kolay değildi Şenol Güneş’ i getirmek. Vizyon meselesi idi.
Bu satırlardan hep yazdım. Başarı asla tesadüf değildir. Başarısızlıkta.
Beşiktaş’ ın başarısının gizli hikayesi, sahada gözükmeyen hikayesi bence sahadaki görüntüden daha önemli. Bu hikaye bilinir ise, kulüpler örnek alır ise, benzer bir ayağa kalkış hamlesini yapabilirler.
Bakalım bu güzel hikaye, Diriliş’ ten, Avrupa Fatihi Beşiktaş’ a dönüşecek mi?
Bu şekilde doğruları yapmaya devam ederlerse, 4. Yıldız da, Avrupa’ da 2000’ den sonra en ciddi başarı ihtimali de Beşiktaş’ a yakın gözüküyor.
Beşiktaş camiasını tebrik ediyorum.