Fenerbahçe' de 3. istifası sonrası tekrar geri dönen Aykut Kocaman, istifasının nedenlerini bu sezonki sportif başarısızlık (27 puan) ve hakemlerin futbolcularına yönelik hatalı kararları olarak açıkladı. Bir kısım taraftarın Karabük maçı sonrası istifa çağrılarına pek de kulak asmadığını belirtti. Bunlar son derece anlaşılır ve kabul edilebilir sebepler. Geri dönüş sebebinin takıma olan inancı olduğunu belirtti. Takımına sezon başından beri güvendiğini belirten Kocaman, bu güvenin artarak devam etmesi nedeni ile istifadan vaz geçtiğini belirtti.
İstifasının en büyük sebebi, hocanın üzerindeki baskılardı. Bu kesin. Öte yandan bizce dönüşünün sebebi takımına olan güven falan değil. Hiçbir hoca 17 maçta 27 puan alan bir takıma güvenip geri dönmez. Dönüş sebebi bizzat sayın Başkan Aziz Yıldırım' ın dön talimatıdır. Elbette kendisini ikna etmeye yönelik olarak futbolcular ve bir kısım taraftar gruplarının çabaları da etkili olmuştur, ancak esas sebep Başkan' ın bu istifaya icazet vermemiş olmasıdır. Başkan olaya noktayı koymuş ve camiadaki krizi kendince bastırmıştır. Bastırdı diyoruz, zira ikinci yarı sportif başarı ya da başarısızlıklar sorunları tekrar su yüzüne çıkartacaktır.
Sayın Kocaman' ın muhabirlerle yaptığı sohbet toplantısı bence çok önemli bir toplantı oldu. Bu toplantı hocanın olaylara bakışı ile ikinci yarı uygulanacak stratejileri açıkça ortaya koydu. Bu açıklamaları sadece basit bir sohbet olarak görenler büyük hata yapmış olur. Sohbetin şifrelerini çözdüğümüzde, 2. yarı karşılaşacağımız tablo net olarak karşımıza çıkıyor. Bu sohbetin analizi iyi yapılır ise, Kocaman' ın ve Fenerbahçe' nin 2. yarıdaki kaderi hakkında önemli ipuçları yakalanmış olur.
Öncelikle, Sayın Kocaman 2. yarı ile beraber Fenerbahçe' nin konsantrasyonunu lig ve kupaya çevireceğini ifade ediyor. Ligde bu güne kadarki başarısızlığı, Avrupa Liginde aşırı konsantre olmaya bağlıyor. Takımının maç seçtiğini, lig maçlarını önemsemediğini belirtiyor. Yani bu sezon Avrupa Ligi' nde başarı bekleyenler, şimdiden umutlarını başka bahara saklasınlar. Aykut Hoca, 2. yarıda takımını lige konsantre edecek ve önceliği ligde başarıya verecek. En büyük umudu ise ezeli rakibinin Avrupa' da başarılı olması ve lig konsantrasyonunu kaybetmesi.
Diğer önemli ipucunu, Fenerbahçe' ye oynatacağı sistem ile ilgili verdi. Fenerbahçe' nin son 10 sezondur 4-2-3-1 oynadığını iddia ederek, bu yapıyı bozmayacağını ifade etti. Zaman zaman defansif bir 4-3-3' ü denediğini ancak başarı sağlayamadığını da itiraf ederken, mevcut oyun anlayışı ile devam edeceğinin sinyallerini verdi. Bu bağlamda, konuyu transfere bağlayarak, 1 ofansif orta saha, 1 de yedek forvet transferini işaret etti. Transferlerin ancak kamp sonunda gerçekleşeceğine dair beklentisi ise, transferlerin Türkiye içinden olabileceğine dönük bir sinyal gibi geldi. Hoca yeni transferleri kampın sonuna doğru bekliyor ise adaptasyon sorunu olmayacak, kendi ligimiz içinden tanıdığı bir iki ismi gözüne kestirmiş olabilir.
Bu ipuçlarını yorumlarsak, Fenerbahçe 2. yarıda yine oyunu kendi sahasında kabul eden, kontrollü ve temkinli anlayışa devam edecek. Kocaman kendi felsefesinden farklı bir felsefeyi kabul etmiyor. Defansif bir 4-2-3-1 ile bizce ilk yarıdan farklı bir futbol izlemek mümkün olmayacaktır. Fenerbahçe' nin en zayıf olduğu noktalardan biri hücuma dönük orta sahadır, bu anlamda hocanın buraya transfer isteği doğrudur. Ancak bu oyun anlayışı ile oraya Ronaldo veya Iniesta' yı bile transfer etseniz fayda sağlayamaz. Zira takım toplu defans ve toplu hücum yapmıyor. Bloklar arası mesafe çok açık. Kocaman' ın rakibe baskı kurmak gibi anlayışı olmadığından, stoper ve bekler ile forvet hattı arası mesafe korkunç fazla. Bu ise, defansta amaçsızca ve verimsizce top ve rakip kovalamaya neden oluyor ve ön liberoları çok yoruyor. Hücumda ise, Sow ve Cristian son derece yalnız kalarak oyundan düşüyor. Organize ataklar ile çizgiye inmek veya göbekten verkaçlar ile pozisyona girmek mümkün olmuyor. Gol adeta mucizelere kalıyor.
Aslında sorun, yeni tansfer falan değil. Sorun Alex ve Emre' nin de zaman zaman eleştirdiği, bu şuursuz ve çağdışı futbol sistemi. 2. yarıda daha ofansif, rakibe baskı kuran, sağdan soldan ortalar ile rakibi yıpratan, rakibin üstüne kabus gibi çöken bir Fenerbahçe izleyeceğini zannedenler bu umutlarını şimdiden başka bahara bıraksalar iyi olur. Zira hoca eski sistem ve anlayışla devam edeceğini açıkça belirtiyor. Son 3 sezonda, Fenerbahçe' nin gerçekten iyi ve çağdaş futbol oynamayı başardığı maç sayısı 5' i geçmediğinden bu sezon da iyi futbol beklemek bir hayal. Ancak, esas tehlikeli olan aynı sistemle maç kazanmanın da mümkün olmayacağı. Artık Kocaman' ı tüm teknik direktörler tanıyor. Kocaman sürprizleri olmayan, maça göre taktik üretmeyen, alıştığından uzaklaşmayan bir hoca. Bu sebeple, onun sistemin çözen her hoca ve takım Fenerbahçe' ye 2. yarıda kök söktürecektir.
Fenerbahçe' nin esas sorunu sistemdedir. Transfer ihtiyacı 2 adam gibi stoper, 1 hücuma dönük orta saha ve bir forvettir. Fenerbahçe' nin stoperleri topu oyuna sokmada, hava topu almada ve zamanlamada çok kötüdürler. Kademe anlayışları berbattır. Yürekli ve agresif olmaları iyi stoper olduklarını göstermez. Milli takım oyuncusu olmaları hiçbir anlam ifade etmez. Zira bu dönemki Milli Takımda yer almak futbolcular açısından bir onur olsa da, bir başarı göstergesi değildir. Milli Takımın oyun anlayışı, futbol seviyesi ve aldığı kötü sonuçlar ortadadır. Fenerbahçe' nin en başta savuma göbeğinde hava topu alabilen, kademe becerisi ve hamle zamanlaması iyi olan ve tercihen yabancı 2 stopere ihtiyacı vardır: Fenerbahçe hücuma dönük, rakiplerine baskı kuran bir 4-4-2 ile oynamalıdır. Meireles ve Topal' dan sadece bir tanesi sahada yer almalıdır. Diğer orta saha ileri dönük, oyun kurabilen ve yine koşan bir yapıda olmalıdır. Sow asla tek forvet kalmamalıdır. Yanına Nobre veya Elmander gibi yıpratıcı bir santrafor alınmalıdır. Takımın 5-6 oyuncusu maç balı 10 km' nin üzerinde koşmalıdır. Bloklar arası yakın tutulmalı, bekler orta saha oyuncusu gibi oyuna girmeli, top rakibe geçtiğinde, 7-8 oyuncu ile ileride pres yapılmalıdır. Savunma güvenliği için 2 hızlı stoper ve bekiniz var ise, korkusuzca ileride basmanız mümkündür. Ancak mevcut stoperleriniz ile bu bir hayaldir. Kocaman' da mevcut sıkıntıları bildiği için defans hattını geride tutmakta, hatta bazı maçlarda ön liberolardan bir tanesini de tandeme yakın oynatmaktadır. Ancak elbette korkunun ecele faydası olmamaktadır.
Yukarıda bahsettiğimiz hücuma dönük 4-4-2 sistemi, bu sisteme uygun transferler ve futbol anlayışı ile sahaya çıkacak bir Fenerbahçe taraftarına keyif verecektir. Bu yazdıklarım ekranda güzel durmaktadır, ancak bunlar için bir "teknik vizyon" gerekir. Teknik vizyonunuz yok ise, o zaman Barcelona' nın 11' inden 5 oyuncu da transfer etseniz, bu oyun anlayışınız ile ikinci yarında 35 puanda kalırsınız.
Kocaman' ın açıklamaları bize kendisinin "futbol vizyonu" hakkında ipucu vermiştir. Bu açıdan çok önemlidir. Kendi adıma bu sezona dair ümitlerimi kaybetmeme sebep olmuştur.
Son olarak Kocaman' a her koşulda destek olmayı misyon edinen dostlarıma seslenmek istiyorum. Fenerbahçe son 3 sezondur beraberlik rekorları kırarken, ezeli rakibi önünde bu kadar kötü ve silik maçlar çıkartırken, Şampiyonlar Liginde tek maç bile oynayamamışken, tüm yıldızlarını kişisel kaprisler nedeniyle kaybetmişken, kadro kalitesi 5 sene evveli ile kıyaslanamayacak kadar geri gitmişken, hücum futboluna hasret kalmışken, maç içinde pozisyon sayısı ortalama 1 veya 2 iken, futbolcuların koşu istatistiği maç başı ortalama 8-9 km' lerde sürünürken, ligin en az faul yapan ve en az agresif olan takımı iken, son 3 sezondur ilk yarılarda muazzam kötü başlangıçlar yaparak tarihin en az puanları alınırken, taraftar maç izlerken kötü futboldan kahrolurken siz hala "Kocaman" umutlar besliyorsanız bu mantık sınırları içinde olamaz, ancak duygusallık sınırları içinde olabilir diye düşünüyorum. Elbette "Kocaman" umutlar duyanlara "kocaman" saygı duyuyorum ama bu duygusallığın Fenerbahçe' ye fayda sağlayacağına inanmıyorum.
Sayın Aykut Kocaman' ı ve değerli Fenerbahçe yönetimini sadece Fenerbahçe daha iyi olsun, bu imkanlarla daha çok başarı sağlasın diye eleştiren (kötü niyetli ve camiayı karıştırmak amaçlı eleştirenler hariç), sizlerle sportif açıdan aynı fikirde olmayan, spora siyaset bulaşmasından haz etmeyen, sahada iyi futbol izlemeyi sonuna kadar hak eden Fenerbahçe sevdalılarını dışlamak, ötekileştirmek veya hain ilan etmek Fenerbahçelilik ruhu ve vicdanı ile bağdaşır mı? 3 Temmuz sürecinde kenetlenmiş bir camia, şimdi farklı fikirdeki kişilerin veya grupların dışlanması veya ötekileştirilmesi yüzünden mi bölünsün? Hepimizi son derece üzmüş olan 3 Temmuz sürecini kaşımak, politize etmek, kan davasına dönüştürmek, futbola siyaset bulaştırmak ne kadar Fenerbahçeliliktir? Sadece 3 Temmuz sürecinin yarattığı travma yüzünden eleştirilere ve eleştirenlere ters gözle bakmak nasıl bir ruh halinin eseridir? Aykut Hocayı destekleyen tüm Fenerbahçeli dostlarımdan ricam eleştirilere hoşgörü ile yaklaşmaları ve farklı sesleri yok etmemeleridir. Zira Fenerbahçe Türkiye' de, tarihi boyunca demokrasi, hoşgörü ve sevgi dersleri vermiş bir camiadır.
Talihsiz 3 Temmuz sürecinden dolayı sayın Başkan ve sayın Kocaman' a olan kişisel sevgi ve saygıyı anlıyor, bende kendilerine sevgi ve saygı duyuyorum. Ancak, bu sevgi ve saygı futbol mantığını, futbol sevgisini ve hatta Fenerbahçe sevgisini ezen bir boyuta ulaşmış ise, farklı düşünenlere eziyete dönüşmüşse, paranoya sağduyuya hakim olmuşsa ve tüm olumsuzluklara rağmen haklı eleştirilere tahammül gösterilmiyorsa bunun yanında olmamız, sessiz kalmamız mümkün değildir. 3 Temmuz süreci ile futbol birbirlerinden ayrılamıyor, ayırmaya çalışan ve futbola sadece spor olarak bakmaya çalışan ve bu sebeple kendi fikirlerini beyan etmek isteyenler adeta bir mahalle baskısı ile sindiriliyor ise bu ne kadar doğru, vicdani ve hakkaniyetlidir? Dostlarımdan ricam, kırıcı değil yapıcı olmaları, tüm görüşleri kucaklamaları ve dostluğu zedelememeleridir.
Aykut Kocaman' dan, 3 Temmuz' dan veya sportif başarı ya da başarısızlıklardan dahi önemli olan yegane şey bizce budur!
2013 'ün Fenerbahçe ve Türk Sporu için güzellikler getirmesini dilerim.