Bugünlerde maalesef Fenerbahçe camiasının bir bölümünü etkileyen bir akıl tutulması yaşanıyor.
Son 6 sezonda başarılı olmuş tüm hocalar bir şekilde istifa ettirilmişken,
Futboldan anlayan, futbolu iyi bilen yöneticiler kulüpten uzaklaştırılırken,
Kurumsal yönetim anlayışı getiriyoruz derken, diğer taraftan CEO' lar ve profesyoneller ayrılmak zorunda bırakılırken,
Yaş ortalaması 33' lere dayanmış olan bir kadro, yıllardır yeniden yapılandırmaya tabi tutulmazken,
Her sportif başarısızlık, 3 Temmuz ile ilişkili bir kumpasa bağlanmışken,
Bir zamanlar tüm Türkiye' nin takımı iken, bugün Türkiye spor kamuoyunun büyük kısmı ve Anadolu takımları Fenerbahçe' ye sempatisini kaybetmişken,
Hatalı yönetsel kararlar nedeniyle tribünler dolmazken,
Camia birkaç parçaya bölünmüşken,
Rakip takımlar lehine yapılan hakem hatalarına, Fenerbahçe aleyhine çalınan art niyetli düdüklere ve emek hırsızlıklarına Yönetim nezdinde asla ciddi bir reaksiyon gösterilmezken,
Son 10 sezonda şampiyonluklar 6- 7 kez son bir iki hafta içinde kaybedilmişken ve bu durum ciddi travmalar oluşturmuşken,
Takımın sahadaki rezalet futbolu es geçilirken,
İsmail Kartal' a hocalık payesi verilirken ve İsmail Kartal' ın tüm başarısızlıkları örtbas edilirken,
Camiasını çok seven, renklere aşık, her tür fedakarlığı yapan taraftarlar ve taraftar grupları bile iç düşman ilan edilmişken,
Koskoca camianın içinden, 10 bin kongre üyesi arasından, tek bir alternatif Başkan adayı bile çıkamazken,
Kulüp içi demokrasi, 3 Temmuz sonrası farklı bir yorum getirilerek belirli bir grup lehine yontulmuşken,
Fenerbahçe düşmanlığı algısı, kulübün varoluş sebebi olan sporu arka plana itmiş, hem camiada, hem yönetimde, hem medyada hem de sokakta akıl almaz bir kitlesel paranoyaya dönüşmüşken,
Ezeli rakibin finansal açıdan arayı açmaya başlamış ve seni bir hayli geride bırakmışken,
Bu büyük potansiyele rağmen, Fenerbahçe' nin hakları etkin bir şekilde savunulamazken,
Sürekli "konuşacağım, anlatacağım, bir konuşursam... " deyip, susulurken,
Camiada, yönetime yakınlar 1. sınıf, yönetimi eleştirenler 2. sınıf taraftar gibi lanse edilmeye, konumlandırılmaya çalışılırken,
camianın bir kısmında, bir akıl tutulması yaşanmıyor diyebilir misiniz?
Bu yeniden adaylık, işte böyle bir akıl tutulmasından kaynaklanan tavizsiz desteğin sağladığı özgüven sonucunda ortaya koyulan bir adaylıktır.
"Kulübü düşmanlara bırakmayız" sloganı ile kulübün bir istila ya da saldırı altında olduğu algısı yaratılmakta, "bizden başka birisi gelir ise Fenerbahçe düşmanlarca ele geçirilir" mesajı verilmektedir.
Bu düşmanlar kimdir? Bu istilacılar kimlerdir? Bu açıkça ifade edilmemektedir. O hep beklenen açıklamalar nedense bir türlü yapılmamaktadır.
Bu istila algısı, akıl tutulması yaşayan grubun yegane savunma silahıdır. Sahadaki berbat futbol, rezalet yönetsel kararlar, kötü teknik direktörler, sportif başarısızlıklar, kaybedilen mali imkanlar bu gürühun asla umurunda değildir. Onlar sanal düşmanlar yaratmak ve bunun arkasına sığınmak suretiyle, tüm başarısızlıkları kamufle etmeye çalışmaktadırlar. Bu güruh, "kraldan çok kralcı" tavırlar ile, 1. sınıf taraftar olarak algılanmak istemektedirler. Onlara göre Aziz Yıldırım' ı eleştiren herkes Fenerbahçe düşmanıdır. Haindir.
Bu güruh giderek daha komik hale düşmekte, gerçeklerin farkına varan gerçek Fenerbahçeliler tarafından da fark edilmektedir. Sayıları gittikçe azalmaktadır. Sayıları azaldıkça da endişe ve öfkeleri artmakta, o hezeyan içinde sesleri daha da gür çıkmaktadır. Ancak gür çıkan sesleri, oragnize tepkileri, eşgüdümlü itibarsızlaştırma saldırıları onların haklı olduğu anlamına gelmemektedir.
Fenerbahçe, asırlık bir çınardır. Ele geçirilme diye bir şey söz konusu olamaz. Bu bir paranoyadır ve her tür kötü yönetim kararı ve başarısızlığın kılıfı haline gelmiştir.
"Evet hatalı işler yapıyor ama şu an camianın ele geçirilmemesi için çaba gösterebilecek, bu istilaya karşı durabilecek tek isim Aziz Yıldırımdır" algısı artık kabak tadı vermeye başlamıştır.
Fenerbahçe' yi ele geçirmek kimsenin haddi değildir ve mümkün de değildir! Fenerbahçe öyle aciz bir camia değildir. Aksine, milletin asli sahibi olduğu bir camiayı, milletten alabilecek bir güç mevcut değildir.
Sayın Başkanın destekçileri, artık sahip oldukları güç ile tüm sportif başarısızlıkların üstünü dış faktörleri bahane etmek suretiyle kapatmaya, bu durumu da meşrulaştırmaya başlamışlardır.
Son birkaç yılda, 3 Temmuz ile başlayan olağanüstü bir dönem olduğu ortadadır. Ancak bu dönemi bahane edip, bir "spor kulübü" olan Fenerbahçe' yi, adeta bir siyasi odağa ya da mutlak iktidar için bir sosyo politik kalkana dönüştürmeye kimsenin hakkı yoktur.
Fenerbahçe partiler üstü, siyaset üstü bir spor kulübüdür. Fenerbahçe, siyasetin tüm yelpazesinden insanların bir araya geldiği ve kader birliği yaptığı bir camiadır. Fenerbahçe milletin bir yansımasıdır.
Fenerbahçe asla ayrıcalıklı bir zümre ya da grubun, kendi dizayn ettikleri bir politik duruşun, bir çıkar birliğinin veya dünya görüşünün hakim olacağı bir camia olmayacaktır. Fenerbahçe Türkiye' nin kulübüdür. Bir spor kulübüdür. Bir çıkar birliğinin değil, gönül birliğinin adresidir.
Fenerbahçe birkaç bin kongre üyesinin tapulu malı değildir. Fenerbahçe Aziz Beyin mülkiyetinde olan bir özel hukuk tüzel kişisi de değildir. Fenerbahçe 25 milyon Fenerbahçe taraftarının sahibi olduğu kutsal bir değerdir.
Bu akıl tutulması acilen son bulmalıdır. Kraldan çok kralcı tavırlar ortadan kalkmalıdır. Bunun başlangıcı da, sayın Başkan' ın doğru olanı yapıp, aday olmamasıdır. Sayın Başkan, kulübüne ve kendisini her koşulda destekleyen taraftarına gönül borcunu aday olmayarak ödemelidir. Kulübün onursal başkanı ve ağabeyi olarak kalmalı, Fenerbahçe adına yapacağı mücadeleyi, "Fenerbahçe' yi katmadan", "Fenerbahçe' ye zarar vermeden" dışarıdan yürütmelidir.
Bu şekilde hepimizin, hatta tüm spor kamuoyunun gözündeki saygınlığı daha da artacak, kendisi her zaman camiaya, Türk sporuna büyük katkılar sağlamış, büyük bir başkan olarak saygıyla hatırlanacaktır.