Kayserispor kupa karşılaşması sonrası konuştu. Yine boş konuşmadı.
Bence Advocaat' in Türkiye' deki konuşmaları kitap yapılıp, tüm kulüp yöneticilerine ve özellikle Türk futbolculara dağıtılmalı.
Fenerbahçe' de başarılı olabildi mi, olamadı mı tartışılır. Elinde Fenerbahçe tarihinin yetenek açısından en sıradan kadrolarından bir tanesi varken.
Basın toplantılarında söyledikleri hafife alınmaması gereken tespitler. Hele de kulüp yönetimine uyarıları üzerinde dikkatle durulması gereken konular.
Neden derseniz, bu tespitler 1-2 kulüp ve bazı futbolcular hariç, Türk futbolunun geneli için geçerli konular.
Ne söyledi Advocaat derseniz;
Advocaat' e göre kadro planlaması, kadro mühendisliği hatalı. Hep aynı tip futbolcular transfer edilmiş. Sisteme göre futbolcu değil, futbolcuya göre sistem belirlenmiş.
Örneğin, Aykut Kocaman' ı Fenerbahçe' ye isteyenler, mevcut kadro yapısını düşünerek istiyorlar. Bu kadroya göre sistemi var diyorlar. Bu hatalı.
Takım içinde Emenike, Stoch ve Wiel gibi takımdaşlığı zedeleyen, takım kimyasına zarar veren isimler var diyor.
Bu tür takım oyunu açısından sorunlu isimlerin arkasında duran yöneticilerin bunu yapmaya devam etmemesi gerek. Örneğin Aziz Yıldırım ve İsmail Kartal 'ın Emenike ısrarı, o dönem şampiyonluğa olumsuz etki etmişti.
Mevcut kadronun ilk 11 seviyesinde futbolculardan oluşmadığını iddia ediyor. Kadronun mühendisliği yanında bireysel oyuncu kalitesini de ciddi olarak eleştiriyor. Dolaylı olarak hem kadro mühendisliği hem de transfer becerisi (hatalı yönetim tercihleri ve scouting yetersizliği) konusunda uyarılar yapıyor.
Örneğin, RvP gibi son dönemlerde istikrar kaybeden, sakatlıklar atlatmış olan, yaşı ileri bir futbolcuya yıllık 4-5 milyon Euro gibi maaşlar ödenmesi büyük bir hata. Ne satabiliyorsun, ne oynatabiliyorsun. Aynı şekilde kadroda ilk 11' de asla ne yetenek ne de çaba açısından yer alamayacak, 7-8 milyon Euro maliyetle transfer edilmiş futbolcular var.
Futbolculardan bazılarının kendilerini olduğundan daha iyi gördüğünü söylüyor. Yani egosu şişik futbolcular var. Bunlar Fenerbahçe forması giymeye layık değiller ancak bir şekilde transfer edilmişler.
Bunlar kendilerini olduklarından daha iyi futbolcular sanıyor ve ne yaparsak yapalım arkamızda Başkan ve ona bağlı taraftar grupları var diyerek, performans göstermiyorlar. Kendilerine bakmıyorlar. Özellikle genç Türk futbolcular kapağı Fenerbahçe' ye attık, artık tamamdır rahatlığındalar. Örneğin Volkan Şen. Hoca ile yaşadıkları pek hoş değil. Benzer şekilde RvP, Fernandao ve Wiel gibi yabancılar da otorite, disiplin tanımaz tavırlar içindeler. Bunlar bir yerlerden güç alıyorlar.
Gençlerin dengesiz olduğuna, duygusallıklarına ve hızlı motivasyon kayıplarına vurgu yapıyor. Genç futbolcular, özellikle de Türk futbolcular ne kadar şanslı olduklarının farkında değiller.
Kendi yaşıtları ayda 1300 TL' ye çalışırken, bunlar ayda 100-200 bin Euro' lar kazanıyorlar ancak bunun farkında değiller. Yetenekliyiz, her şeyi hak ediyoruz düşüncesindeler. Kolay buldukları için, şımarıklık yapabiliyorlar. Maç seçiyorlar, antrenman performansları düşük. Gayretleri az. Moralman çabuk çöküyorlar.
Futbolcuları motive etmek lazım, el bebek, gül bebek bakmak lazım, modern dünyada psikoloji önemli, bunlara özel psikolojik ilgi lazım diyenlere gülüp geçiyorum. 30-35 milyon yoksulluk sınırında insanın olduğu bir ülkede, yılda 2-3 milyon Euro cebe atan bir adam, hala motivasyon kaybediyor, hala gaza getirilmeye ihtiyaç duyuyor, aşırı ilgi bekliyor, hala pohpohlanmak istiyor, hala paranın karşılığını vermek için üstün çaba göstermiyor ise, yazıklar olsun!
Takımda fiziksel durumuna dikkat etmeyen futbolcular çok sayıda diyor. Sürekli bahane üreten, fiziksel çalışmaları aksatan isimler olduğunu söylüyor.
Bu durum, profesyonellikle bağdaşmadığı gibi, sahada da açıkça gözüküyor. Fenerbahçe ligin fiziksel olarak vasat, orta seviye takımlarından bir tanesi. Bunda elbette hocanın da payı olmakla birlikte, hoca futbolcularını çalıştıramadığından, takım içi bahanelerden, isyanlardan sıkıldığını da dolaylı olarak ifade etmek istemiş olabilir. Batı kültüründe hoca size yolu gösterir, siz yürürsünüz. Elinden tutup birlikte yürüme yoktur. Bu bizim kültürümüzde var. İşi ve çalışmayı futbolcuya bıraktığınızda, disiplin ve otorite göstermediğinizde, futbolcuların bunu suistimal etme ihtimali artıyor. Ersun Yanal dönemindeki antrenmanlar ile İsmail Kartal, Pereira ve Advocaat üçlüsünün antrenmanlarını karşılaştırın, durum net ortaya çıkacaktır. Futbolcular kendilerini sıkı çalıştıran, fiziksel sınırları zorlayan hocaları istemiyor.
Bunlar Fenerbahçe özelinde tespitler ancak bir iki kulüp hariç futbolumuzun geneli için de geçerlidir.
Türk futbolunun kanayan yarası en tepeden en alta, bir futbol kültürü, felsefesi, sistemi ve altyapısı oluşturmamış olmaktır.
Bu sebeple futbolumuz için şunu söyleyebiliriz;
"Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi denmektedir". Abdurrahman Çelebi' ler de Advocaat gibi gerçek futbol adamlarını kızdırmaktadır.