Bertan Kaya

Bertan Kaya

bertan.kaya@hotmail.com

Tüm Yazıları

3 Temmuz süreci, Yargıtay’ ın verdiği karar ile hukuken son buldu. İç yargı sürecinde yolun sonu bu.

Ancak, görünen o ki, Fenerbahçe taraftarı açısından yeni bir süreç başladı. Bu sürece, 17 Ocak süreci diyebiliriz.

17 Ocak sürecinin ne olduğunu açıklamadan önce, 3 Temmuz ile ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Takip eden dostlarım bilirler, 3 Temmuz’ dan bu yana hukuka, hakka ve adalete olan güvenim nedeni ile hiç yorum yapmamıştım. Yargının kararını bekledim.

Bir çoğu bunu, suçlamaları kabul etmek olarak algılamış olabilir. Ne de olsa sessiz kalmak, sabırla beklemek bu dönemde camianın kabul edebileceği şeyler değil. Fenerbahçe camiasının %80’ i, 3 Temmuz’ u açıkça siyasi bir süreç olarak görürken, hak yememek adına, hukuka güven adına nihai yargı kararını beklemek çoğu kişiye göre camiaya ihanet anlamına bile geliyor.

Haberin Devamı

İç yargı yolları tükendiğine ve hukuk sisteminden son karar çıktığına göre artık bende bir yorum yapabilirim.

Fikrim hür, vicdanım hür. Başından beri işin dışından, sabırla, analiz ederek, gözlem yaparak süreci izledim.

3 Temmuz tarihine kadar, yazılarımı takip edenler şu ana düşüncede olduğumu bilirler; 2006 yılından bu yana kulübün, sportif yönden iyi yönetilmediği ve Aziz Yıldırım’ ın kenara çekilme vakti geldiğini savundum. Zico ve ekibinin gönderilmesi benim için bardağı taşıran son nokta oldu. Eleştirdim. Kızdım. Çözüm önerdim. En çok da her koşulda, tüm hatalara rağmen, Başkan’ ı savunan taraftar gruplarına kızdım.

Ancak 3 Temmuz’ da kendimce doğru olduğunu düşündüğüm bir karar aldım. Yargı sonucu kesinleşmeden, yorum yapmayacaktım. Pek çok omurgasız muhalif gibi 3 Temmuz sürecini fırsat bilip, Başkan’ a eleştiri getirmeyecektim. Sadece sahada olup bitenle ilgilenecek, teknik yorumlar yapacaktım.

Bu kararı büyük ölçüde uygulamayı başardım. Değerlendirmelerim hep sportif yönetim ve saha performansına yönelik oldu. Alex’ in gönderilmesi sürecine en fazla tepki veren spor yazarlarının başında gelsem de tepkimde hep ölçülü olmaya çalıştım. Çünkü camiamızın Başkanı zor durumda idi ve bundan dolayı ölçülü olmak zorundaydık. Çok değerli bir makam olan Fenerbahçe Başkanlığına saygı bunu gerektiriyordu.

Haberin Devamı

Şimdi, 3 Temmuz süreci bugün itibariyle sonuçlandı. Benim sürece ilişkin düşüncem de netleşmiş oldu.

Süreci yakından takip etmeye çalışan bir futbol sevdalısı olarak, bu kararın ağır bir karar olduğunu düşünüyorum.

Süreçte, şikeye dair kesin kanıtlar olduğu konusunda hep şüphelerim oldu. Cılız bazı teşebbüsler olsa bile bunların sahaya yansıması konusunda şüphelerim oldu. O sezon maçların tamamını son derece dikkatle izleyen, hatta teknik analizlerini yapan biri olarak, şike yapıldığına dair güçlü bir kanaate sahip değilim. Kanaatimce, Aykut Kocaman ve ekibinin, en başta da Alex ve Emre’ nin insanüstü mücadelesi ve becerisi, bu başarıyı getirdi. Bence bu başarıda bir dış faktör etkili olmadı.

Türk futbol tarihi, maalesef bundan çok daha ağır teşebbüs ve yansımalarla dolu. Esasen 3 Temmuz, futbol tarihindeki tüm kara lekeleri, bir camiaya ve bir adama yıkmak boyutu ile vicdanları zedeledi. Sürecin, beni en çok rahatsız eden boyutu da bu oldu.

Haberin Devamı

Aziz Yıldırım’ ı ve yönetim zihniyetini Türkiye’ de benim kadar açık eleştiren belki 1 ya da 2 spor yazarı vardır. Zaten kendisi de geçtiğimiz sene içinde kendi yönetim zihniyetinin hatalı olduğunu “bakkal gibi yönettik” diyerek itiraf etti. Bana göre Başkan, kötü transfer politikaları, hatalı hoca seçimleri, zengin edilen menajerler, halen kurulamayan scout sistemi, 15 senedir verim alınamayan altyapı, vb. konulardan dolayı eleştirileri hak ediyor.

Öte yandan, Aziz Yıldırım, kendi kulübünün ve Türk futbolunun kurumsallaşması adına önemli katkılar da yaptı. Türk sporunun, hele de amatör sporların gelişmesinde en büyük paylardan bir tanesine sahiptir. Türk futboluna büyük düşünmek adına yeni vizyonlar katmıştır. Bunları da kabul etmek zorundayız.

3 Temmuz süreci ile Aziz Yıldırım’ ın, Türk futbolunun günah keçisi olduğu da herhalde yanlış bir tespit olmayacaktır. Hele de, ülkenin son dönemde yaşadığı tartışmalar, 17 Ocak 2014 tarihinde verilen bu karara, ayrı bir boyut kazandırdı. Fenerbahçe taraftarının büyük çoğunluğunun kafasında maalesef büyük soru işaretleri var. Bu soruların cevap bulması, vicdanlardaki sızının dindirilmesi ve en kötüsü de kırılan gönüllerin tamiri zor gözüküyor.

Bilmeyenler için yazayım. Fenerbahçe taraftarı için spor ikinci plandadır. Fenerbahçe taraftarı için Fenerbahçe birinci sırada gelir. Fenerbahçe taraftarını sadece maç izleyen, tezahürat yapan bir güruh olarak görenler feci yanılır. Fenerbahçe, bundan çok daha fazlasıdır. Benim tanım yapmam da doğru ve yeterli olmaz. En iyi tanımı zaten rahmetli İslam Ağabey yapmıştır.

Elbette adalete ve hukuk devletine sonuna kadar güvenmeliyiz. Yargıyı asla kimse hafife almamalı, yıpratmamalı. Yargı, bu ülkenin en temel dayanağıdır. Yargı hepimizin güvencesidir. Güvenliğidir. Adaleti olmayan bir toplumun, adaleti zayıflatılmış bir ülkenin, güvenle yaşama şansı olmaz. O yüzden, hukukun üstünlüğüne olan saygının asla kaybedilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Yargı asla zayıflatılmamalı. Yargının saygınlığı hep korunmalı.

Ancak,

Toplumsal olarak barış, uzlaşma ve hoşgörüye her zamankinden çok ihtiyacımız olduğu bu dönemde, beklentim farklı bir karardı. Maalesef, bu karar ile 17 Ocak süreci başlamış oldu.

17 Ocak süreci, bir gönül kırıklığı sürecidir.

Görünen o ki, 17 Ocak süreci, Fenerbahçe’ lilerin ruhlarının zedelendiği bir dönem olarak tarihe geçecektir. Bu travmanın, elbette bazı toplumsal yan etkileri de olacaktır. Tüm toplum ve siyaset bilimcilerin, bundan yıllar sonra dahi üzerinde çok fazla akademik çalışma yürüteceği yeni bir dönem başlamıştır.

İnşallah bu gönül kırıklığı, birileri tarafından fark edilir ve atılması gereken adımlar atılır, köprüler kurulur. Tek temennim, ülkemiz ve milletimiz için toplumsal barış ve huzur ile dolu bir dönemin başlamasıdır. Buna çok ihtiyacımız var. Bunun sağlanması için öncelikle Fenerbahçe' lilerin gönül kırıklığının dindirilmesi gerekir. Bu gönül kırıklığı ne zaman dinerse, 17 Ocak süreci de o zaman bitmiş olur.

Camiaya ve Sayın Başkan’ a geçmiş olsun diyorum. İç hukuk yolları tükenmiş olsa da, Allah' ın adaleti en kesin ve şaşmaz adalettir. Başkan haklı ve mağdur ise, Hakkın adaleti er geç tecelli olur. Sabır ve Hakk'ın adaletine sığınmak, sayın Başkan ve Fenerbahçe' liler için görünen en iyi çözümdür.