Biraz uzun bir yazı olacak ancak lütfen sonuna kadar okumaya çalışın. Zira bu yazı 3 Temmuz süreci ve Braga maçı ile alakalı önemli bir yazıdır.
Braga maçını ve o maçtaki rezaleti unutabilmiş bir Fenerbahçe' li olduğunu sanmıyorum.
Hırvat hakem Ivan Bebek, turu adeta göstere göstere Fenerbahçe' nin elinden çalmıştı. O gün tüm Türkiye, tüm yorumcular, hakemin hatalarının iyi niyetli olmadığı konusunda birleşmişti.
Hatta bazı mecralarda, maçın bu şekilde sonuçlanması ve turu Braga' nın geçmesinde, bahis mafyasının etkili olduğu iddia edilmişti.
Braga maçı sonrası, tam da bu iddialar ayyuka çıkmışken aklıma araştırmacı gazeteci ve yazar Andrew Jennings' in futbol dünyasında büyük ses getiren ve bir anlamda Sepp Blatter' ın sonunun başlangıcını sağlayan kitapları geldi. Kitapları daha önce bir kez okumuştum. Ancak Braga maçı sonrası tekrar dikkatle okuma ihtiyacı duydum. Ayrıca, gerek FIFA, gerek de UEFA ve bunların yöneticilerine ve bunlar ile ilgili iddialara ilişkin de bir miktar araştırma yaptım. Son 4-5 sene içinde bunlar ile ilgili yazılmış blog yazıları, forum tartışmaları ve gazete haberlerini takibe aldım.
Jennings' in bazı tespitleri ve kendi araştırmalarımı göz önüne alıp bazı noktaları birleştirdiğimde, Fenerbahçe ve Türk futbolu açısından kafamda bazı şüpheler oluştu.
Bu yazı ile 3 Temmuz süreci ve Braga maçına ilişkin bazı şüphelerimi sizlerle paylaşacağım.
Önce Andrew Jennings kim, kendisini biraz tanıyalım.
Bu isim dünya futbolu açısından çok önemli, bu ismi tüm Fenerbahçe' lilerin ve Türkiye' nin tanıması gerektiğini düşünüyorum. Hatta mümkünse kitapları hızla temin edilip okunmalı.
Jennings, dünya futbolunda, özellikle de FIFA' daki yolsuzluk ve şaibelerin 10 yıl boyunca peşine düşmüş, Blatter ve ekibinin skandallarının ortaya çıkmasında önemli rol oynamış İskoç bir gazeteci. Aldığı tüm tehditlere, kendisine takınılan tüm düşmanca tavırlara rağmen cesaretle FIFA' nın eski yöneticileri ve bunların ilişkili olduğu mafya organizasyonları ve hatta siyasetçilerin üzerine gitmeyi başarmış bir cesuryürek.
FIFA Başkanı Sepp Blatter ve ekibini uzun zamandır izleyen, haklarında bilgi toplayan ve suistimallerini bir bir deşifre eden Jennings, zamanında Blatter tarafından istenmeyen adam ilan edilmiş. Jennings, Blatter döneminde, FIFA'nın davet listelerinden çıkartılmış ve akreditasyonları geçersiz hale gelmiş. Zamanında Blatter, kendisinin araştırmalarından bir hayli rahatsız olmuş ve kendisi ile epey uğraşmış. Ancak gelinen noktada, Jennings’ in haklılığı ortaya çıkmış.
Jennings' in konuyla ilgili sırasıyla 2007, 2014 ve 2015' te yazdığı 3 kitabı var. Bildiğim kadarı ile 2007' de yayınladığı kitabı, Faul! Fifa' nın Karanlık Yüzü, ülkemizde bir yayınevi tarafından Türkçe olarak yayınlandı.
Diğer kitapları, 2014' te yayınladığı Omerta- Sepp Blatter' s Organized Crime Family (Omerta- Sepp Blatter' ın organize Suç Ailesi) ve 2015' te yayınladığı Dirty Game: Uncovering the Scandal at FIFA (Kirli Oyun: FIFA' daki Skandalın İfşaası). Bu kitaplar da futbol dünyasını derinden sarstı.
Jennings, kitaplarında özetle şunları iddia ediyor:
- FIFA Başkanı Blatter'i "mafya babası" olmakla, rüşvet ve şantaj ağı kurmakla ve FIFA delegelerinin çoğuna bir çeşit suskunluk yemini ettirmekle suçluyor. Hatta olayın sadece Blatter' le sınırlı kalmadığını, işin 1974-1998 arası FIFA Başkanlığı yapan João Havelange' a dek uzandığını söylüyor.
- 2006 Almanya, 2010 Güney Afrika, 2014 Brezilya, 2018 Rusya ve 2022 Katar Dünya Kupası organizasyonları üzerinde büyük şaibelerin olduğunu iddia ediyor, ilişkiler ve kanıtlar ortaya koyuyor.
- Brezilya mafyasının, Brezilya' nın 2014 Dünya Kupası ve 2016 Rio Olimpiyatları'nın kazanılmasında büyük pay sahibi olduğunu, bu organizasyonlar için gerçekleştirilen harcamalar ile mafyanın ve bazı devlete yakın şirketlerin fonlandığını, bu organizasyonun merkezinde de eski FIFA başkanı Havelange, Blatter ve ekibinin olduğunu söylüyor. Hatta bunların Brezilya' daki şirketlere ortaklıklarını ifşaa ediyor.
- 2018 organizasyonunun Rusya'ya, Blatter ve ona yakın kimi delegelerin rüşvet alması sonucu verildiği şüphelerini gündeme taşıyor.
- 2022 Dünya Kupası' nın Katar' a verilmesinde de çok ciddi yolsuzluk ve rüşvet ilişkilerinden bahsediyor. Burası ilginç zira, burada 3 Temmuz sürecinin önemli aktörlerinden, Türkiye ve Fenerbahçe' ye olumsuz tavır almış olan Platini' nin rolünden bahsetmiş. Platini' nin, Katar' ın 2022'yi kazanmasına hatırı sayılır bir katkı sağladığını söylüyor. Burada Platini ve Blatter arasındaki çekişmelere de vurgu yapmış.
Jennings' in UEFA' da benzer yapılanmalar ve Platini hakkında da araştırmalar başlattığı ileri sürülüyor. Yani tecrübeli gazeteci, yeni bazı skandallar peşinde.
Şimdi gelelim çok yakın zamanda dünya futbolunu sarsan soruşturmalar ve bunların sonucunda yaşanan olaylara.
Bilindiği üzere, ABD'de açılan yolsuzluk davası kapsamında, FIFA'nın üst düzey yöneticileri 27 Mayıs'ta Zürih'te düzenlenen operasyonla gözaltına alınmıştı. Blatter, 29 Mayıs'ta düzenlenen kongrede 5. kez başkanlığa seçilmiş ve bu durum uluslararası kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştı. Bu gelişmeler sonrasında da İsviçreli Blatter, seçildikten 4 gün sonra istifa edeceğini açıklamıştı. İsviçre Savcılığı tarafından 25 Eylül'de hakkında soruşturma açılan Blatter' ın ifadesi alınmış ve ofisindeki verilere el konulmuş, Platini' nin de konuyla ilgili bilgisine başvurulmuştu.
Sonrasında, olaylar daha da karışmış, FIFA’nın revizyona ihtiyacını söyleyen Sepp Blatter, 2 Haziran' da görevinden istifa etmişti. 3 Haziran 2015' te ise, FIFA’nın eski İcra Kurulu üyelerinden Chuck Blazer, 1998 ve 2010 Dünya Kupaları için rüşvet aldıklarını itiraf etmişti.
8 Ekim 2015' te Blatter ve Platini’nin görevleri askıya alınmıştı. 12 Kasım 2015 te, her ikisi defutboldan 90 gün men cezası almışlar ve FIFA Başkanlık adaylıkları onanmamıştı. FIFA Temyiz Kurulu’ da yapılan itirazları reddetmişti.
4 Aralık 2015' te ABD Adalet Bakanlığı tehdit ve şantaj yoluyla para elde etme, elektronik dolandırıcılık, kara para aklama suçlamalarıyla FIFA'nın eski ve mevcut 16 yetkilisi hakkında soruşturma açıldığını açıklamıştı. 11 Aralık 2015' te CAS, Platini’ nin 90 günlük mahrumiyet cezasına yaptığı itirazı reddederken, 21 Aralık 2015' te Platini ve Blatter’ e 8 yıl futboldan men cezası verilmişti.
21 Aralık' ta yapılan açıklamada ise, soruşturmanın ve verilen men cezalarının nedeni olarak Blatter tarafından Şubat 2011'de Platini'ye yapılan 2 milyon İsviçre frangı ödemenin hiçbir yazılı yasal dayanağının bulunmaması gösteriliyordu. Bu ilişki belli ki etik olmayan, hatta büyük ölçüde kirli bir ilişki olarak yorumlanmıştı.
Son olarak geçtiğimiz gün Panama Belgeleri skandalı ortaya çıktı. Fransa basınında yer alan haberlerde, Platini'nin vergi kaçırmak için offshore şirketler kuran Panama merkezli hukuk şirketi Mossack Fonseca’ya başvurduğu, UEFA başkanlığına seçildiği tarihten 11 ay sonra kurdurduğu şirketin halen Panama'da faaliyetini sürdürdüğü iddia edildi. Bu iddiaların gerçekliği muhakkak araştırılacaktır.
Buna ek olarak, Panama Belgeleri, yaklaşık 1.5 ay önce FIFA'da başkanlık koltuğuna oturan Infantino' ya yönelik bazı iddiaları da gündeme getirdi. İngiliz basınından The Guardian ve BBC' nin haberlerine göre Infantino, 2006 yılında Şampiyonlar Ligi yayın haklarının satışında bir usulsüzlüğe imza attı. UEFA'da Hukuk Direktörü olarak görev yaptığı dönemde, Şampiyonlar Ligi'nin yayın haklarını Hugo ve Mariano Jinkis isimli şahıslara oldukça düşük fiyata satışında imzası bulunduğu, bunun UEFA içindeki çetenin yönettiği önemli bir operasyon olduğu iddia ediliyor. Bu iki ismin de düşük fiyata aldıkları yayın haklarını şirketlere en az 3 katı fiyatla sattıkları belirtiliyor. Bunlar çok ciddi iddialar.
Peki bunları neden yazdım?
FIFA ve UEFA kurumları, yöneticileri yüzünden çok ciddi bir itibar ve güven kaybına uğramış durumda.
Jennings' in ifadesi ile bunlar bu güzel oyunu, futbolu kirlettiler.
Havalange, Blatter, Platini, Infantino ve suçlanan bazı diğer yöneticilerin içinde bulundukları ilişkiler ağı, rüşvet ve suistimal iddiaları akıl almaz boyutlarda. Bu yöneticilerin; uluslararası bahis ve kara para mafyası, ülkelerin futbol federasyonlarında görevli yöneticiler, hakemler, siyasetçiler, iş adamları ve bürokratlar ile ilişkileri çerçevesinde dünya futboluna, önemli kararlara, seçimlere ve ekonomik yapıya, zaman zaman, bazı kişisel çıkalar doğrultusunda şekil verdikleri iddia ediliyor.
Şimdi gelelim olayın Türkiye ve Fenerbahçe' yi ilgilendiren kısmına.
Tüm bu iddialar ve gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda, önce 3 Temmuz genelinde, sonra da Braga maçı özelinde, Fenerbahçe’ ye büyük bir operasyon yapıldığına dair şüpheye kapılamamak elde değil.
Bilindiği üzere Fenerbahçe, 2011 itibariyle Aziz Yıldırım ve onun başarılı endüstriyel futbol hamleleri ile belirli bir büyüklüğe ulaşmış, bütçe olarak Avrupa' da ilk 20' ye girmeyi başarmıştı. Fenerbahçe, 2010-2011 sezonundaki şampiyonluk ile, ekonomik olarak hem Türkiye' deki rakipleri ile arayı açmış, hem de yurt dışında söz sahibi olabilecek bir seviyeye gelmişti. Çıkış açıkça gözüküyordu. Zaten o dönemki kulüp bütçeleri, gelirler, denetim raporları ve uluslararası piyasa değerleri incelendiğinde, Fenerbahçe' nin çıkışı net olarak görülür.
Türkiye’ yi temsil eden bir Türk takımı olarak Fenerbahçe' nin daha o zamanlarda, UEFA ve FIFA' nın radarına girdiği gözüküyor. Fenerbahçe, çeşitli sebepler ile Avrupa futbolu açısından bir tehdit unsuru olarak görülmüş olabilir. Bunun nedenleri belki de ayrı bir yazının konusu olacaktır.
Bu açıdan bakıldığında, 3 Temmuz 2011 tarihinde, Fenerbahçe ve onun yöneticilerine kurulan komplonun sadece yerli bir organizasyonun işi olarak görülmesi, işin hafife alınması anlamına gelebilir.
3 Temmuz süreci, aktörler, gelişmeler ve sonuçlar göz önüne alındığında, burada uluslararası bir komplo olduğu yönünde şüphelerimiz artıyor.
Birinci olası senaryo şu.Gittikçe büyüyen bir Fenerbahçe, dünya futbolunda söz sahibi olmak isteyen ve uluslararası organizasyonlara talip olmak isteyen bir Türkiye... Bu iki unsur, FIFA ve UEFA içindeki çete açısından düğmeye basılması için yeterli sebep olarak görülmüş olabilir. Amaç Türk futbolunu, bir haçlı zihniyeti ile durdurmak ve Fenerbahçe gibi bir Türk takımının Avrupa' nın devleri arasına girmesini engellemek olabilir.
İkinci olası senaryo ise şu.Fenerbahçe' yi ele geçirme operasyonu, 3 Temmuz' da bahsekonu yerli organizasyonun, yerli unsurları tarafından gerçekleştirilmişse bile, olayın UEFA' ya yansıması sonrasında, yerli organizasyonun sahip olduğu uluslararası bağlantılar ve ilişkiler ile UEFA içindeki çeteye ulaşması, çeteden Fenerbahçe aleyhine hareket edilmesine yönelik taleplerde bulunması, karşılıklı menfaat ilişkileri çerçevesinde, tüm bu unsurların Fenerbahçe' nin kaderini tayin etmiş olmaları söz konusu olabilir.
Yani daha açık yazmak gerekir ise, Fenerbahçe' ye 3 Temmuz’ u yaşatan unsurlar ile o dönemde UEFA ve FIFA' da karar mercilerinde bulunan ve bugün çeşitli soruşturmalardan geçen yetkililer arasındaki olası ilişkiler araştırılmalıdır.
3 Temmuz 2011' de Fenerbahçe' ye yapılan linç girişiminde, UEFA içindeki çetenin parmağı olduğuna dair şüpheler ciddi olarak ele alınmalıdır.
Fenerbahçe, 3 Temmuz 2011 tarihinde büyük bir haksızlığa maruz kaldı gözüküyor. Bu haksızlığın ciddi sonuçları oldu. Fenerbahçe en başta, ekonomik açından az 5 sene geriye gitti. Sportif açıdan kayıpları yazmak bile istemiyorum. Olayın Fenerbahçe taraftarı ve yöneticileri üzerindeki sosyolojik ve psikolojik travmaları ise halen yaşanmakta.
Tüm bu unsurlar göz önünde bulundurulduğunda, Fenerbahçe' nin, bu futbol skandallarını ve suçlanan üst yöneticilerin suçlanma sebeplerini de göz önünde bulundurup, ciddi bir hak arama faaliyeti içine girmesi gerekiyor. Burada ciddi bir hukuki mücadele verilmesi ve kaybedilenlerin, sorumlulardan tazmini gerekiyor.
Braga maçını da lütfen bu gözle değerlendirin. Hakem Ivan Bebek kimler ile ilişkili, geçmişi nasıl, dostlukları varsa ne boyutta bunlar iyice araştırılmalı.
Ben Braga maçında kesinlikle iyi niyet olmadığını düşünüyorum. Fenerbahçe' nin bu noktada da hak araması gerekiyor. Sadece Bebek değil, perde arkasındaki olağan şüphelilerin de hukuken peşine düşülmesi lazım.
Buna ek olarak benim bir önerim daha var.
Bilindiği üzere, 3 Temmuz 2011 süreci ile ilgili konunun yerli açıklayan pek çok yerli kitap var. Ancak işin uluslararası boyutunu araştıran, ilişkileri irdeleyen pek fazla araştırma yok.
Tüm Fenerbahçe taraftarları, 3 Temmuz 2011' de olan olayların özellikle de uluslararası boyutunun araştırılması için "cesuryürek" Andrew Jennings' e e- posta atabilirler. En azından birkaç yüz e-posta, kendisinin konuyu araştırmak için motive olmasını sağlayabilir.
Hatta bizzat Fenerbahçe yönetiminin kendisi ile temasa geçmesi, kendisini bilgilendirmesi, ona bilgi ve belgeler sunmasını öneriyorum.
Fenerbahçe yönetimi Jennings' i haklı davasında ikna etmeyi başarır ise, cesuryürek gerekli araştırmaları kendi yöntemleri ve bağlantıları çerçevesinde başlatacaktır. Fenerbahçe yönetimi, bu önerimi umarım dikkate alır. Böyle iyi bir araştırmacının, bazı ilişkilerin peşine düşmesi, bunları aydınlatması, 3 Temmuz’ un şifrelerini çözebilir.
Konu ile ilgili görüş ve önerilerinizi bekliyorum.