Durum ne kadar iç karartıcı, zor ve sıkıntılı olursa olsun, Kadıköy’de heyecan ve umut vardı. Maçın başında heyecan coşkuya, umut şenliğe dönüştü. Norveç’e karşı altıncı dakikada Cengiz işi bir golle öne geçtik. Mill Takım’ın en formda, en etkili ve en becerikli oyuncusu Cengiz, Hanche Olsen’e baskı yaparak topu kazanıyor… Topla birlikte çok çabuk ilerliyor Nyland’ın koruduğu kaleye… Onun oyununu okuyan Kerem, gerekeni yaparak kale ağzına geliyor, vuruyor ve top ağlara gidiyor. Çok güzel ve şık bir gol bu. Rakipten top sökmek var, teknik var, çabukluk var, zeka var… Bir de uyum var tabii…
Maçın öyküsü güzel başlıyor ama hızla değişiyor… Norveç yediği golden dolayı bozulmuyor, çözülmüyor, dağılmıyor. Aksine daha güçlü hamlelerle oyuna devam ediyor. Önce topu sahipleniyorlar. Sonra oyunu bizim yarı alanımıza taşıyorlar. 10. dakika dolarken iki korner atıyorlar. Sonra taçlarla, faullerle canımızı sıkmaya devam ediyorlar. Savunma direniyor ama kazandığımız topları oyunu kuramadan kaybediyoruz. Olmuyor… Arada topla rakip ceza alanına girdiğimiz de oluyor. Ama şutsuz dönüyoruz oradan. Bir de 32’de Burak’ın ceza alanında kendini bıraktığı pozisyon var. Israrla penaltı istiyor Brych’den… Hakem sakin, VAR’a başvuruyor. Burak ısrarla konuşmayı sürdürüyor. O düşüşten ekmek çıkar mı? Çıkmaz. Oyun devam ediyor.
Coşkuyla başlayan oyun kuşkulu bir tabloya dönüşüyor: Acaba gol yemeden devreyi bitirebilir miyiz…. Yanıt hayır… Adamlar iki kişiyle paslaşarak korner atıyorlar. Hanche kafayla indiriyor ve Thorsveldt arka direkte dokunup golü atıyor…
Norveç Sörloth ve Haaland’ı Istanbul’a getiremedi diye neredeyse davul çalıp bayram yapacaktık, değil mi? Sanki onların yerine oynayanlar golü bilmiyormuş gibi… Neyse, bu köpürtülmüş iyi niyeti unutup gerçeklere bakalım.
Milli Takım ikinci yarıda daha baskılı, istekli ve ısrarlı bir oyun kurguluyor.
Kuntz herhalde anlatmış, bir golün akışı nasıl değiştireceğini… Ne yazık ki heyecan ve istekle ortaya koyduğumuz baskılı oyun sonuç getirmiyor. Kalabalık Norveç savunmasının arasında şut atamıyoruz. Dahası, Hakan, Burak, Cengiz arasındaki iletişim kopuyor. Kuntz’un sonraki değişikliklerde Ozan’ı, Breat’ı ve Cengiz’i alıp Berkan, Taylan ve Yusuf’la enerji tazelemesi (!) de sonuç vermiyor.
İki görüntü can sıkıcı. Yusuf Yazıcı, kale önüne indireceği topu uzaya gönderiyor. Sonrasında Burak’ın gol pozisyonunda verdiği topla bir kez daha uzay vuruşu. Arada taca giden bir topta Burak’ın rakibine yaptığı gereksiz faul de var. Ne diyeyim, şaşkınlık, öfke ve tükenmişlik mi? Evet!
Özetle yolda kaldık dostlar. Daha önce de dediğimiz gibi. Yolun sonu göründü ve biz yolda kaldık. Adamlar oynadı, biz koşa koşa bayıldık.
Geçmiş olsun.