Yılmaz Vural... Türk futbolunun en çilekeş, en renkli, en fenomen antrenörü.
Otuz üç yıllık kariyeri var. O kariyere 28 kulüp, 36 takım sığdırmış.
Çalıştırdığı bütün kulüplere el üstünde, omuzlarda gelmiş, yoluna adeta kırmızı halılar döşenmiş.
Ülkenin en çok takım çalıştıran hocası, doğal olarak en çok da görevine son verilen hocası oluyor.
Peki niye?
Burası Türkiye!
Yılmaz Vural, 2,5 ay önce Başkan Murat Sancak’ın ricasıyla geldiği Adana Demirspor’dan, hafta sonunda 3-2 kazandıkları Gazişehir Gaziantep maçından hemen sonra ayrılmak zorunda kaldı. Söylemeye dilim varmıyor ama, resmen kovuldu!
Bu kararda en yaralayıcı olan da hatırına saygı göstererek görevi kabul ettiği Başkan Murat Sancak’ın ayrılış seremonisinde yer almamasıydı.
İki yönetici, hocayı önce kutladılar, sonra da ayrılık kararını açıkladılar.
Yok,yok... Hoca şok olmadı. Dedik ya, burası Türkiye... Futbol kültürümüzdeki en büyük tutarsızlığa alışmıştı Yılmaz Hoca.
Küçük bir araştırma yaptım. Hoca’nın Adana Demirspor’daki bu kadar çabuk gel-git’inin perde arkasında ne vardı?
Öğrendiğim en önemli olay, Başkan Murat Sancak’ın Adana Demirspor’a başka kulüpleri kıskandıracak kadar önemli finansal kaynak sağlamasıydı. Hedef TFF 1.Lig’den Süper Lig’e yükselmekti. Kadronun oluşturulması ve transfer operasyonlarını menajer Metin Korkmaz üstlendi. Ancak hayal ettikleri sonuçları alamadılar. Teknik Direktör Hakan Kutlu gönderildi. Yılmaz Hoca göreve çağırıldı. Taraftarlar hocayı coşkuyla karşıladı. Ne var ki gücü sınırlı takıma ara transferde yeni takviyeler yapılmasına rağmen, istikrarsız sonuçlar bir iç hesaplaşmaya yol açtı. Yıllardır menajerlik yapan, Eto’o’yu da Antalyaspor’a getiren Metin Korkmaz hesaplaşmaya dahil edilmedi. Yılmaz Vural, sadece 8 maç oynandıktan sonra gönderildi.
Yılmaz Vural, bu ülkenin “değeri” olarak kabul edilmesi gereken bir futbol adamı. Onlarca takımı Süper Lig’e taşımış, bazılarında da yönetim yanlışlarının faturasını takımıyla birlikte ödemiş.
Şimdi sadede gelelim…
Otuz üç yılda dirsek çürütmüş, ruhuna ve sağlığına eziyet ederek tertemiz ideallerinin peşinden koşmuş Yılmaz Vural’a hak ettiği çağrıyı yapalım.
Makam, yetki, direktörlük ya da birim başkanlığı değil...
Türkiye Futbol Federasyonu’nun teknik birimleri içinde Vural’a bir danışmanlık verilmesini öneriyorum. Gerçeklerle dövüşerek kariyer yapmış Vural Hoca’nın kazandıracağı çok şey var futbolumuza.
Büyük başarılara imza atan karizmatik kahramanların yanında “kaybetmiş”, ”bedel ödemiş”, “pişmiş” ve “yanmış” Yılmaz Vural’a da ihtiyacımız var bizim.
Belki yeni bir şeyler öğreniriz, azizim!
Bild’in haberleri
Almanya’nın en büyük ve en etkili gazetelerinden Bild, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ı masaya yatırıp bildiğimiz olayları analizlerle değerlendiriyor.
Bild’in Paris St.Germain’i de masaya yatırıp yatırmadığını bilmiyorum. Yine de iyi bir hamle. Almanya’da Bild gibi bir gazetenin büyük çoğunluğu iyi Almanca bilen Türk okurları da kazanmak istemesi bana çok doğru geliyor.
Kimse kızmasın, darılmasın… Günün birinde iyi haberlere de manşet olur kulüplerimiz.
İnşallah!
O “tarama” yenmez!
Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, 28 Ocak’ta bir yazı yazdı: “Tecavüz suçu ve futbol”... Ara transferde Sivasspor’dan Başakşehir’e geçiş yapan Brezilyalı futbolcu Robinho’nun İtalya’da “tecavüz”den 9 yıla mahkum olduğunu, davanın temyiz aşamasında olduğunu hatırlattı.
Bu durumu köşesine taşımasının en önemli nedeni, Robinho ile ilgili tecavüz haberinin, Sivasspor’a gelişinde yazıldığının aksine, Başakşehir transferinde yazılmaması, görmezden gelinmesiydi. Kendi gazetesi Hürriyet dahil, yaptığı taramalarda Oda Tv dışında bütün futbol medyasını “Robinho’nun geçmişini yok sayarak “tecavüzün meşrulaştırılmasına” istemeden de olsa yeni bir katkıda bulunmakla eleştiriyordu.
Bir de dikkat çeken şu yorum: “Futbol medyası Robinho’nun tecavüz suçunu unuttuğu için mi yazmadı, yoksa başka saikler mi devreye girdi?” Kurt havayı kokluyor, dikkat!
Faruk Bildirici konuyu işlerken, medyada “tarama” yaptığını ve Robinho haberlerine rastlamadığını yazmış. Bu yazıdan önce 9 Şubat’ta Milliyet’te AMAN DİKKAT başlığıyla yazdı kulunuz... Yazı içeriğinde “haber değeri” taşıyan unsurlar da vardı.
Beyefendi okumamış, olabilir. Herkesin, her şeyi okuması beklenmez.
Ama o “tarama” da yenmez!
Moderatör Başkan Fikret Orman
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, camianın sancılı bekleyişine umut verici bir karşılık vermek amacıyla Vodafone Park’ta yeni transferler için “imza töreni” düzenledi. Oysa yeni gelenlerin üçü lisansını almış, sahaya çıkmış, hatta Kagawa da golünü atmıştı. Her neyse!.. Come to Beşiktaş rüzgarından sonra böylesi daha ucuz, daha gerçekçi. Gerçekten “isabetli” transferler bunlar. Ama yine de ortada “isabetsiz” bir durum var.
Beşiktaş’ın sevgili başkanı, her törende, basın toplantısında adeta “moderatörlük” yapıyor. Üstüne vazife olmayan ayrıntılarla uğraşıyor. Bu durumu ciddi olarak yadırgıyorum. Sayın Başkan, kulübünüzde bu işi yapacak çok değerli profesyoneller var.
Bırakın onlar “işlerini” yapsınlar!