Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Arda kardeş,
Neşeyle, coşkuyla, haytalıkla, şamata ve patırtıyla, çokça da topla yaşadığın; sana renkler, sesler ve şarkılarla bağışlanmış hayatı galiba yanlış yorumladın.
Zannettin ki bütün ağaçlar meyva verir, bütün çiçekler mis gibi kokar.
Ya da her kadın sana tapar!
O eğlenceli, şaka gibi hayatta sen de herkesi eğlendirdin, gülmeyi unutan insanları teselli duygusuyla tebessüme taşıdın.
Ali Sami Yen’de top toplamakla görevli bir alt yapı oyuncusuyken ne kadar da masumdun, unutmadık.
Binbir Gece Masalları ya da rüya gibi hayatın zirvelere uğradı.
Başarıyı, zaferi ve mutluluğu en tepeden el sallayarak, “Bakın ben neredeyim” diyerek sınırsız bir gururla kutladın.
Türk futbolu, futbolda Türk alt yapısı, uluslararası standartlarda oyuncu yetiştirilmesi gibi tartışmalara endüstriyel liglerin en zirve takımlarında oynayarak örnek oluşturdun.
Galiba şaşırdın. Nereden nereye geldiğini unuttun.
Kibir kulelerinin tepesine çıkıp herkesi azarladın. Herkese atarlandın.
Güce, sevgiye, iktidara sığındın. Karşılığında sadece yeteneğini ve artık eskimeye, değer kaybetmeye yüz tutmuş oyuncu kimliğini sundun.
Egonu dizginleyemedin... Ne para, ne şöhret ne de statü... Hiç biri egonu doyurmaya yetmedi.
Artık kendi iraden ve kararın dışında hiç kimsenin eğitemeyeceği, ulaşamayacağı bir kimlik yarattın kendine.
Öyle ki dokunup dürterek seslendiğin herkesin sana itiraz edemeyeceğini, biat edeceğini, ram olacağını düşündün.
Oyunda ve hayatta sana atılan toplara ve fırsatlara dokunmamaya, onlarla oynamamaya, uğraşmamaya; top sürmemeye, mücadele etmemeye başladın... Oyunun ve hayatın kurallarına uyarak disiplinle yaşamaya boş verdin.
O nedenle iki kez üçleme yaptığın La Liga ve Şampiyonlar Ligi’ni peşpeşe attığın gollerle sarstığın günlerin gerisi gelmedi. Takımda arkadaşı olmayan, kimseyle selamlaşmayan bir adama döndün.
Yıldızdın... Galiba süpernova sürecine geçtin.
Kariyerin bitiyor. Yaşın ilerliyor... Antrenörüne gider yapmaktan, gazeteciye tehdit ve hakaretten içine silah ve kadın karışan adli bir vakanın aktörü oldun.
Kamuoyu şaşırıyor, sevgi ve sevinç, şoka ve öfkeye dönüşüyor. Tıpkı süpernova gibi bitişini gözü kör eden bir patlamayla izliyoruz Arda.
Sana da bize de yazık oluyor.
Şimdi bir bebek bekliyorsun Arda. Sana ve eşine sağlıklı ve müjdeli doğum telaşeleri diliyorum.
Oğlun olacakmış adını Arda koymuşsun. Şimdi bir defter al Arda... Çocukluğunu, gençliğini, yaşam maceranı yazmaya başla... Yalansız, sade, kendi halinde, her şeyi olduğu gibi anlatan, itiraf ve ifade eden bir CV (hayat öyküsü) yaz.. Pişmanlıklarını da yaz oraya. Kimseye okutma. Yayınevlerine verme, popüler kitap listelerine girme.
Oğluna yaz Arda... Ona en değerli kitabı ver. Okudukça öğrensin. “Babam bana hayatı öğretti” desin.
Her neyse... Yine de sen bilirsin!

Haberin Devamı

Arızalı ilişkiler

Haberin Devamı

Futbolun popüler yıldızları, sanat ve eğlence dünyasının insanlarıyla çok kolay ilişki kuruyorlar. İki taraf da birbirlerine dayanak olarak şöhretlerini kullanıyor. Arda, Burak Yılmaz, şarkıcı Berkay ve eşi birbirlerini tanıyorlar. O arkadaş grubuna Beşiktaşlı Caner Erkin de dahil. Caner’in ilk evliliğinde kendisini Asena ile tanıştıran da Berkay. İki adım geriye çekilip olaya biraz daha geniş açıdan bakınca, ortada müzik, eğlence, kahkaha ve şaka bol görünüyor. Şakanın yanında kaka da var. Saygısızlık, şımarıklık ve sorumsuzluk da ortamı tamamlıyor.

Haberin Devamı

Bu macera Çin’e uzar

Başakşehir Spor Kulübü, kuruluşundan beri en kritik dönemi yaşıyor.
Borçları yok. Kimseyle kavgaları yok. UEFA, Financial Fair Play ilkeleri, CAS, TFF gibi kurumlarla alıp veremediği de yok.
Sadece Arda için hiç de hak etmedikleri büyük sıkıntıları var.
Pazartesi akşamı yaptıkları olağanüstü yönetim kurulu toplantısından sonra Arda’ya 2,5 milyon TL ceza verdiklerini açıkladılar. Karar ve yaptırım hakları saklı.
İsteseler, kiralık filan demeden, PFDK’dan aldığı cezaya dayanarak sözleşmesini feshedebilirlerdi. Bu soruyu Başkan Göksel Gümüşdağ’a sordum: “Böyle bir uygulama yaparsak, onu uçurumdan aşağı atıp öldürmüş olabiliriz” dedi. Sonradan açıkladıkları karar da bu yaptırımın şimdilik uygulanmadığını gösteriyor.
Göksel Gümüşdağ sabırsızlıkla yılbaşını bekliyor.
Marco Polo gibi... Arda Turan’a da galiba Çin yolları görünüyor.

Suçluluk ve utanç

Psikolog arkadaşımız Didem Yıldız’a sordum: “Tacize uğrayan bir kadın neler hisseder?”
İşte yanıtı: “Korkar, beklenmedik bir durum karşısında kala kalır. Saldırmayı düşünür. Hayır, ya da dur diyebilenler travmayı hafif atlatabilir. Tacize uğrayan bir kadın kapana kısıldığını, kaçmak kurtulmak isteğini hisseder. Sözlü ya da fiziksel tacize uğrayan kadın (ne kadar mağdur ve haklı olduğunu bilse de) iç içe suçluluk, utanç ve kirlilik hisleriyle baş etmeye çalışır.”
Ne dersiniz? Biraz empati yapsak mı?

İyi ki Lucescu var

Anlıyorum, hemen her demeci polemik yaratacak biçimde batıyor. Fazla konuşuyor. Bazen sapla samanı karıştırıyor. Genellikle şikayetçi. Çoğunlukla kulüplerden ve futbolculardan yakınıyor.
Son yaptığı da bir ironi. Rusya (0-2) maçından sonra soyunma odasında “Kusura bakmayın hata bende!” demiş.
Yalan mı? O canımız ciğerimiz futbolcu kardeşlerimizin öylesine kötü oynamasına, Cheryshev’in attığı golü beş kişinin boş gözlerle seyretmesine başka ne denebilir ki!
Yine de iyi ki Lucescu var... Sallamak serbest. Bazı dostlarımız, nasıl olsa eskisi gibi tepki görmeyeceklerini biliyorlar. Yaşını öne sürüp Milli Takım’ı bırakması gerektiğini söylüyorlar. Adam yepyeni bir Milli Takım oluşturmaya çalışıyor. Bizimkiler de yepyeni birileri için çanak tutuyor.