Bağıra çağıra, coşkuyla, heyecanla, bazen de telaşla oynuyorlar. Hata yaptıklarında, blokta başarısız kaldıklarında, servis kaçırdıklarında ya da çıkaramadıkları her toptan sonra artık muhteşem bir dayanışma örneği sergiliyorlar…
Birbirlerine el uzatıp, sırt ve omuz sıvazlayıp “Takma kafana iyisini yaparsın” diyorlar… Seyredenlere verdikleri mesaj da çok sağlam:
“-Korkmayın, keyfinize bakın, KAZANIRIZ, inanın!”
Türk Voleybolu son 30 yıl içinde iç rekabetin yükselmesi ve yoğunlaşmasıyla, uluslararası rekabetin farklı organizasyonlarda “file”yi gündeme getirmesiyle ivmelendi, hız ve yükseklik kazandı.
Bu başarılarda birbirini izleyen federasyonların, belirlenmiş stratejik planlara uyarak ”devamlılık” örneği sergilemesi de çok önemli rol oynadı.
Voleybolumuzun yeşeren dalları, çiçekleri ve meyveleri de kadınlarımızdı.
Erkek takımlarımızın ve oyuncularımızın yıllar boyu verdiği mücadele, kadınlarımızın da katılmasıyla kalite ve değer kazandı.
Günümüzde hem kadın hem de erkek takımlarımız, voleybolda heyecan yaratıyor, büyük hedeflere koşuyor…
Türk Voleybolu sürekli olarak dünya sporunda üst sıralarda yer alıyor.
Türkiye, A Milli Kadınlar kategorisinde ABD, Brezilya, ve Çin’den sonra dördüncü sırada..
A Milli Erkekler kategorisinde ise Brezilya birinci, Polonya ikinci, Rusya üçüncü sırada. Türkiye Almanya’nın ardında, Bulgaristan’ın önünde 16.sırada bulunuyor, voleybolun yükselen ülkeleri arasında yer alıyor.
Voleybol Federasyonu Başkanı Akif Üstündağ, “Her iki takımımızla kadınlarda ve erkeklerde hedefimiz dünya şampiyonluğu” diyor. “Sıra olimpiyat şampiyonluğuna da gelecek” diye tamamlıyor.
Kadınlarımız, 124 günlük yaz sezonunda 2021 Uluslar Ligi’nde üçüncülük, Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları’nda beşincilik, 2021 Avrupa Şampiyonası’nda üçüncülükle başarının gururunu yaşıyor.
Erkeklerimiz CEV Avrupa Golden League dörtlü finalinde 2021’de Estonya’yı 3-2, Ukrayna’yı 3-1 yenerek şampiyon olurken, devam etmekte olan 2021 Avrupa Şampiyonası’nda C grubundan bir üst tura yükselerek son 16’da mücadele ediyor.
Olimpiyattan ameliyata
Kadın Voleybol Milli Takımı’nın en kıdemli oyuncusu, plaseleriyle ünlü Naz Aydemir Akyol’un Tokyo’daki Kore yenilgisinden hemen sonra takımdan ayrılıp İstanbul’a uçması, farklı yorumlara neden oldu…
Dışarıdan bakanlar, takım arkadaşlarını yalnız bıraktığı için eleştirdiler. Çocuğunu çok özlediği için bir gün bile beklemeden yurda dönmesine şaşırdılar.
TVF Başkanı Akif Üstündağ, “Naz’ın yeni sezon öncesinde acil ameliyat olması gerekiyordu. Bir gün bile çok önemliydi. Anlayış gösterdik, yardımcı olduk, döndü. Başarılı bir ameliyat geçirdi. Fenerbahçe’de antrenmanlara başladı” dedi.
Ferdi ve Luiza
Geçen hafta maç önü röportajlarında Fenerbahçeli Ferdi Kadıoğlu’nu izledim.. Akıcı İngilizcesiyle çok güzel konuştu. İyi mesajlar verdi. Hollanda’da Türk baba ile Kanada doğumlu Hollandalı bir annenin oğlu olarak dünyaya gelmişti. Onu anlıyordum. Sonra başka bir programda Galatasaray’da takıma dönen Marcao’nun kızı Luiza’nın babasıyla Türkçe çalıştığını gördük. Biraz da eğlenceli biçimde “Çişim geldi” diyordu. İronik bir durum. Hayır, kimseyi eleştirmiyorum. Övmüyorum.. Ayrıca kimse konuyu malum “kavga” ile karıştırmasın. Hepsi bu.
Ne kazanıyorlar?
Kadın voleybolcularımızın başarıları, doğal olarak kazandıkları parayı da akla getiriyor. Voleybolcular, performanslarına göre 500 bin TL ile 2 milyon TL arasında yıllık ücret alıyorlar. Bu ücret 10 aya bölünüp ödeniyor. THY takımının smaçlarıyla ünlü pasör çaprazı Ebrar Karakurt, İtalya’nın Igor Gorgonzola Novara takımına yıllık 120 bin Euro ücretle kiralık olarak gitti. Karakurt’un kira anlaşması iki yıllık. Arkadaşları, orada üniversite öğrenimine başlayabileceğini söylüyor.
Ezici çoğunluk kadınlarda
Türkiye’de 68 bin 266 lisanslı faal voleybolcu var. Kadın voleybolcuların sayısı 51 bin 241. Erkeklerin sayısı ise 17.025. Voleybolda kadınlar, erkeklerin üç misli çoğunluktalar. Bu ezici üstünlük, doğal olarak kadın voleybolunda elit sporcu sayısını çoğaltıyor.
En genç erkekler
Avrupa Şampiyonası’na devam eden Voleybol Erkek Milli Takımı, 23 yaş ortalamasıyla “en genç ekip” özelliğini taşıyor. Takımın gözde oyuncularından Efe Mandıracı ve Efe Bayram 2002 doğumlu. Adis Lagumdzija ve Bedirhan Bülbül 23 yaşında. Takımın abisi libero Beytullah Hatipoğlu 29 yaşında. Kıdemli oyunculardan Murat Yenipazar ve Burak Güngör 1993 doğumlu.
Sultanlar ve insanlar
Kadın voleybolcularımız Filenin Sultanları adıyla harikalar yaratıyor, hepimizi gururlandırıyorlar. Ama onlar kanatlı masal kahramanları değil. Ayakları yere basıyor. Onların da sıkıntıları, zorlukları, dramları var. Sultan diyoruz ama hepsi de insan!
Onları güç, sempati, başarı, zafer ve şampiyonlukları simgeleyen adlarıyla tanıyoruz. Ulusal kadın voleybol ligimize Sultanlar Ligi adını veriyoruz. Kuşkusuz, bu büyülü, tılsımlı ve sihirli (!) adı alkışlarla hak ediyorlar.
Yine de masal kahramanları değiller. O harika maçları oynarken, inanılmaz ace’lerle, smaçlarla, bloklarla kazanırken hep beraber alkışlayıp sihirli kavramlara kaptırıyoruz kendimizi… Havalarda uçuyoruz.
Oysa ayakları yere basıyor.
Bazen çok sağlam adımlarla, bazen sekerek, beklenmedik hallerde tökezleyerek devam ediyorlar hayata…
Çünkü her biri insan… Tıpkı bizler gibi.. Onların da sorunları, sıkıntıları, acı-tatlı anıları, çaresizlikleri, mutlulukları, umutları ve hayal kırıklıkları var.
Her biri yıldız sporcu ya… Hak ederek kazandıkları paralar, abartılarak dilden dile şehir efsanesine dönüşüyor. Milyonlarca göz onları seyrederken, bazı gözler kazandıkları paralara dikiliyor..
İçlerinde en yakın bildikleri kişiler tarafından dolandırılanlar var… Parayı alıp kaybolmuşlar.. Yargılama sürüyor.
Mutsuz bir evlilikle boşanma aşamasına gelen, kariyerine yurt dışında devam eden ve Milli Takım’ı bırakan oyuncudan söz ediyor voleybol camiası.
Çoğu, kalabalık ailesinin tek geçim kaynağı durumunda… Anne, baba, kardeşler, hayat standartlarını onun getirdiği paraya göre yükseltiyor. Aile, yeni sözleşmelerde yeni avantajların hesabını yapıyor.
Profesyonel sporun her dalında olduğu gibi voleybolda da ancak “koşarsan” varsın. Kariyerde “devam mecburiyeti” var. Ara veremezsiniz. Bu ne demek biliyor musunuz? Üniversite mezunu olamıyorsunuz. Tren kaçıyor. Giriş sınavlarına giremiyorsunuz… Hayal ettiğiniz üniversitede okuyamadığınız, spor dışında farklı bir kariyer yolculuğu da yapamadığınız için, içten içe içiniz yanıyor.. Canınız sıkılıyor.
Ama daha da dramatik olanı analık duygusu… Maçlar, turnuvalar, şampiyonalar, ligler non stop devam ederken, siz hep erteliyorsunuz çocuk doğurmayı. Anne olmayı… Kim bilir, belki de yeni bir yıldızın ışığıyla dünyayı aydınlatmayı hep yarınlara bırakıyorsunuz.
Bana kızabilirsiniz. Ekran karşısında hayal kurup filenin önünde sıçrayan mini-minilerin umudunu kırdığımı söyleyebilirsiniz. Sadece farklı bir pencereden ayna tutuyorum. Gerçekleri bir de böyle görüp onları hayata daha iyi hazırlayabilmeniz, daha mutlu şampiyonluklar için.
Robina Jalal nerede?
Spor tarihi onu, Afganistan’ın ilk olimpik atleti olarak yazacak. Judocu arkadaşı Friba Razayee ile birlikte 2004 Atina’ya katıldılar. Başını örtüp eşofman giyerek koştuğu seride 14.14’le yedinci oldu. Henüz 17 yaşındaydı. 2008 Pekin’de ise 14.80’le seri sonuncusu. Derecesi hiç de önemli değil… Afgan kadınlarına yol açmak istiyordu. Siyasete atıldı 2019’da parlamentoya (Wolesi Jirga) seçildi. Taliban’ın ülkeye egemen olmasıyla ortadan kayboldu. 29 Ağustos’tan beri haber alınamıyor.