Hafta boyunca istatistiklerle, grafiklerle, teknik direktörlere dönük niyet okumalarıyla bolca konuşup tartıştığımız derbinin en güzel yanı, nihayet dün saati geldiğinde başlamış olmasıydı. Böylece oyun, sanallıktan gerçekliğe dönüştü. Hemen söylemeliyim ki onca afur - tafurdan sonra maç beklendiği gibi yüksek perdeden başlamadı. Akıl başka, duygu başka... Heyecan başka, sükunet başka. O nedenle iki teknik direktör de oyuna olabildiğince akıl katmaya çalıştılar. Bu anlamda tribünlerin heyecanına, beklentisine yanıt vermediler, ayak uyduramadılar.
Özellikle ilk yarıda “coşku” yoktu. İki taraf da doğru oyunu oynamaya çalışıyordu çünkü. Fenerbahçe bol pasla topu Galatasaray yarı alanında dolaştırıp Giuliano, Soldado, Şener ve Hasan Ali ile etkili olmaya çalıştı. Topu kaybetmeden ısrarla Galatasaray ceza alanına girmek istiyor, basıyorlardı. Bu bir anlamda doğru bir anlayıştı. Galatasaray’ın dağınık ve netameli savunması üzerinde baskı kurarak golü bulabilirlerdi. Nitekim Maicon’un ceza alanı içinde artistik (!) top çevirme hevesi yüzünden Soldado’ya topu kaptırınca Kocaman ve ekibinin ne kadar doğru iz üzerinde oldukları anlaşıldı. Fenerbahçe ilk yarıda 4 korner kazandı. Bir de Giuliano’nun kullandığı serbest vuruş var ki, bunlar hep aranan fırsatlardı. Netameli savunmacı arkadaşlarına karşılık Muslera hemen her pozisyonda üzerine düşeni yaparak takımı adına güven duygusunu yükseltti.
Galatasaray, puan cetvelinde önde olmanın, Kadıköy’e lider gelmenin rahatlığıyla beraberliğe razıydı görünüşte. Ancak unutmamak gerekir ki Gomis gibi sürekli tehdit eden bir silahları da vardı. Gomis yeterince topla buluşamadı. İlk yarıda dört kez ayağına gelen toptan iki şut çıkardı, auta gönderdi. Daha fazlasını bulabilirdi Gomis. Ancak kanatlardan yeterince beslenemedi. Takımın en kaliteli oyuncularından Rodriguez bir kez soldan inip orta yaptı. Eh işte, bir kez de Nagatomo... Feghouli de beklenen işi çıkaramadı. Galatasaray’da özellikle beklerin oyuna katkısı sınırlıydı. O nedenle orta alanda Selçuk ve Fernando, Belhanda ile birlikte oyunun ağırlığını taşımak zorunda kaldılar. Fenerbahçe Topal ve Souza ile savunma ağırlıklı alışkanlığını sürdürürken Dirar, Ekici ve Giuliano’dan beklediği katkıyı - doğru oyuna rağmen- yeterince sağlayamadı..
Peki bu maçın hakemi için neler diyeceğiz? Hayal kırıklığı yaratan başarısız bir yönetim sergiledi. 10. dakikada Neustadter ceza alanında kornerden gelen topa yönelerek kafa vuruşuna hazırlanırken Feghouli iki eliyle arkadan omuzuna bastırarak hareketi engelledi. Bunun adı PENALTI. Sonrasında Serdar Aziz, Skrtel’i itiyor, bu da PENALTI. 46’da Fernando’nun Giuliano’ya girişi var. KIRMIZI.. Ser dar Aziz’in Soldado’ya faulü kart gerektiriyordu. Sonrasında Soldado’nun itirazlarına da kart yok. Yazık... Kuralların hükmünü çiğnedi Bülent Yıldırım. Sezonun en formda hakemlerinden biri olarak yarattığı güven duygusunu boşa çıkardı.
Yeniden oyuna dönersek... Galatasaray inanılmaz gol pozisyonları yarattı, golü bulamadı. Fenerbahçe de Fernandao ile iki gol kaçırdı ki onlar da inanılmaz.
Günün kahramanı kim ? Bence MUSLERA! İsteyen, Bülent Yıldırım’ı da (!) seçebilir...