Şahane bir ligimiz var. Haftalar ilerledikçe kördüğüme dönen, şampiyonluk bilmecesini çözülmez bir muammaya dönüştüren sonuçlar, her şeyden önce futbolun büyüsünü ortaya koyuyor. Milyarlarca insanın tutkusunun boşuna olmadığını görüyoruz. Ligin en güçlü takımları, kurtuluş mücadelesi veren takımlara karşı kaybedebiliyorlar.
Şampiyonluk yarışının nasıl biteceği, hangi maçtan sonra zafer turunun atılacağı belli değil. Her hafta sürpriz, her hafta çarpıcı sonuçlar...
Her maça ayrı ayrı damgasını vuran futbolcular. Siz birinden muhteşem goller beklerken, başka biri çıkıyor ve attığı golle gösteriyi bitirip ışıkları söndürüyor.
Süper Lig , tarihinde görülmemiş bir final süreci yaşatıyor.
Helal olsun... Zirvede değiş - tokuşla mücadele edenlere de “öteki” takımlarda ter döküp yol haritasını çizenlere de..
Geçen hafta Başakşehir kendi rutiniyle oynayıp Y. Malatyaspor’u 1-0 yendi, Beşiktaş, Demba Ba polemikleriyle gerilen maçı peşpeşe attığı gollerle çabucak yumuşattı. Göztepeli Demba Ba da biri direkten dönen üç klas şutuyla kirli vicdanlara harika bir darbe indirdi. Polemik ve spekülasyon ahalisini yeni işler (!) aramaya gönderdi. Fenerbahçe’nin Kadıköy’de 5 santimlik piero (!) tartışmalarının odağına oturtulan, ofsayt pozisyonuna cetvelle çizgi çekilen gollerle Osmanlıspor’u 2-0 yendiği maçın asıl önemi gölgede kaldı. Aykut Kocaman’ın ilk onbirde yer vermediği Valbuena, ikinci yarıda oyuna katılıp takımına hayat verdi. Çoğu kişi Aykut Hoca’nın yıldızlarla yıldızının barışmadığını konuşur. Seçilen örnek de bellidir: Alex. Olayın asıl dikkat edilmesi gereken yanı şu: Eskiden yıldız statüsüyle transfer edilen oyuncular, her maça ilk onbirde başlar, antrenörü beğenmeyebilir ve bir tür iktidar sahibi olurlardı. Artık o dönem değişti. Bizim antrenörlerimiz, dünyanın dört bucağından gelen futbolcularla iletişim kuruyor, oyun felsefesini onlara anlatıyor. Gelişimlerine katkıda bulunuyor. Valbuena örneğindeki gibi onları değişime zorluyor. Bu başarının altı çizilmeli.
Gençlerbirliği - Galatasaray maçı da tıpkı Başakşehir - Beşiktaş maçı gibi hayal kırıklığı yaratan bir gösteriydi. Fatih Hoca’nın takımı çok yüklendi, çok adamla hücum denedi ama golü getirecek taktik bir üretkenliği sağlayamadı. Ümit Özat ise 5’li savunma kalabalık 4’lü orta alan ve tek forvetle savunmasına gömülüp kontra kovaladı. Maçı kazanmasını da bildi. Bu sonucun futbol kalitesi, taktik anlayış ya da başka kritrlerle açıklanıp tartışılmasına gerek yok. Her antrenör elindekiyle yetinip fazlasını üretmek zorunda. Ümit Özat bunu başardı.
Abdullah Avcı, Fatih Terim, Şenol Güneş ve Aykut Kocaman, tarihteki Gordion düğümü gibi çözülmez görünen şampiyonluk bilmecesini hep birlikte çözmeye çalışıyorlar. İçlerinden biri kılıcını çekip Büyük İskender gibi “ Yeter artık, buranın kralı benim!” diyecek ve muammaya son verecek.
Merakla bekliyoruz: Hangisi Büyük İskender, hangisi şampiyon? Sahi, hangisi?
Muharrem Usta: Kendi gitti, temlik kaldı yadigar!
Trabzonspor kongresinde başkanlığa seçilen Ahmet Ağaoğlu, koltuğa oturur oturmaz önceki başkan Muharrem Usta’nın “temlik” yadigarıyla karşı karşıya kaldı.
Usta, 2023 yılına kadar bordo-mavili kulübün yayın haklarına temlik koydurmuştu. Hesaplar incelendiğinde anlaşıldı ki, banka kredileri ve faiz için konulan temlik tutarı 500 milyon liradır.
Başkan Ahmet Ağaoğlu ile konuştum. Aday olmadan önce tabloyu tahmin ettiğini, yanılmadığını söyledi. Bir de şu sözleri çok önemli: “Futbol takımımızın değeri 75-80 milyon lira... Baktığımızda borcun yüzde yirmisini bile karşılayamıyor. Başka çözümler gerek. Artık pahalı 3-5 transferle şampiyonluk peşinde koşmak çıkar yol değil. Buna karşılık çevredeki 7 profesyonel, 86 amatör kulüple örgütlenip işbirliği yaparak yeni değerler yaratabiliriz. Bunun için de Trabzon halkının bize destek olmasını bekliyoruz.”
Zor işe soyunmuş Ağaoğlu...Başarılar!
92.3.. Akreditasyon
NTV Spor’un kapanması, bir anlamda pozitif etki de yaratarak spor medyasına güçlü isimler kazandırdı. Emrah Kayalıoğlu onlardan biri. Lig Radyo’da (92.3) “Akreditasyon” programını dinlemenizi öneririm. Sporun bilgi bankasına kulak verin.
Ümit ÖZAT
Bilgisi, felsefesi ve enerjisi olan sıra dışı bir futbol insanı.. Başarı için adanmışlıkla mücadele ediyor. Takdir ediyoruz.
Şenol Güneş’i eleştirirken “70 yaşında giyinmeyi öğrendi” biçimindeki sözlerini kınıyoruz. Bu dili değiştirip yoluna devam etmeli!
Bente Hanım’ın kaç apandisiti vardı ?
Fenerbahçe eski başkanı Ali Şen, 55 yıllık eşi Bente Hanım’ı kaybetti.
Bente Hanım’la tanışırdım, evine gidip çayını - kahvesini içtim, yemeğini yedim. Hele Ali Şen’in gece yarısı sohbetlerindeki ev sahipliğini hiç unutamam.
80’li yılların ilk yarısı.. Ali Şen Fenerbahçe başkanı... Ali Uras da Galatasaray’ın başında. Selimpaşa’daki evinde sohbet ediyoruz. Bir ara Bente Hanım söze karıştı: “Ali Bey Galatasaray başkanı ama bizim aile dostumuz” dedi.. Beş dakika sonra masaya pasta ve börek koyarken, “Hem biliyor musunuz, çok iyi doktordur. Mesela beni apandisitten iki kere ameliyat etti” diyerek güldü. Dayanamayıp sordum: “Bente Hanım, sizin kaç apandisitiniz var?” Gülmesi kahkahaya dönüştü: “ Yok, yok... Sadece 1 tane. İlk ameliyatta apandisiti aldı, ikincisinde de unuttuklarını!”
Bente Şen, 18 yaşında Ali Şen’e aşık olup Kopenhag camiindeki ihtida töreninde İslamiyeti seçti. Bir Türk’le evliliğine karşı çıkan babasına ömür boyu küstü. Ali Şen, ilk çocuğu Adnan’ı 6 aylıkken dedesine götürüp tanıştırdı. Sonra Metin ve Suzan... Bente Hanım eşi ve üç çocuğuyla mutlu bir hayat sürüp aramızdan ayrıldı. Bente Hanım’a Rahmet, Ali Şen ve çocuklarına başsağlığı diliyoruz. .