Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, uzun suskunluk döneminden, beklenmeyen sessizlik sürecinden sonra adeta patladı : “Fenerbahçe artık bölünmüştür!”
Doğrusu, şaşkınlık veren bir mesaj bu. 3 Temmuz sürecinde Kadıköy’den yola çıkıp giderek büyüyen nehirler gibi Adliye Sarayı’na akarak - bir bütün halinde- kendisini destekleyen, tutukluluk halinde başkanı yalnız bırakmayan koskoca bir camia için “bölünme”, öyle kolay kolay, ezberden yapılacak bir tanımlama değildir.
2015 kongresinde kendisi tarafından “Fenerbahçe’ye başkan” adayı olarak adeta icazet verilen Ali Koç’un, yönetime karşı sosyal medyada yaygınlaşan eleştiri, küfür ve hakaretlerle şimdi bölünmenin merkezinde olduğunu anlatıyor Aziz Yıldırım. Konyaspor’la oynanacak kritik lig maçına 2,5 saat kala “Her koşulda başkanlığa aday” olduğunu açıklayan Koç’un bölünmeyi orada başlattığını ileri sürüyor.
Bugüne kadar fark atarak seçim kazandığı rakiplerine karşı böylesine tavırlar takınmayan, onları sandıktaki gücüyle yenmeyi başaran Aziz Yıldırım, bu defa daha “duyarlı” olduğunu gösteriyor. Alıngan, hoşgörüsüz, biraz da panik halinde tavırlarla gündem belirlemeye çalışıyor. Geleneksel söylemleri de ihmal etmiyor: “Hakem kararlarında adalet yok. Üç penaltımız verilmedi!”, “ Basketbolda CSKA, futbolda Galatasaray’la oynadığımız maçlar sırasında Alex’i Türkiye’ye getirmek, Fenerbahçe’ye dinamit koymaktır”. Neydi Başkan’ın geleneksel söylemleri: “Herkes Fenerbahçe’ye karşı!” Hatta bir tür “veliaht” gösterilen Ali Koç bile!
Fenerbahçe Başkanının 20 yıllık hizmet döneminden sonra yeni bir kongreye giderken, önceden bizzat aday gösterdiği rakibe karşı takındığı tavır, hem kişisel karizmasına yakışmıyor, hem de Fenerbahçeliliğine!
Ali Koç kanadına dönersek... Gazeteci olarak hangi iletişim kanallarını kullandığını bilmiyorum. Sessiz, kapalı, tek yanlı açıklamalarla bir kampanya sürdürüyor. Bu kampanyanın, yönetimin tüm engellemelerine rağmen en az 6800 üye ile iletişim kurduğunu, dört bin kişinin katıldığı toplantılarla geri adım atmadan kararlı biçimde yürüdüğünü söyleyebiliriz. Tanıtım, iletişim rekabet konularında uluslararası bilgi birikimine ve uzmanlarla çalışma olanağına sahip Koç’un en azından bir “reklamveren” olarak medyada daha etkili kampanyalar düzenlemesini bekliyordum. Ama öyle yapmıyor. Sakin, ılıman, barışçı ve saygılı üslubuyla ilerliyor.
Başa dönersek... Başkan Aziz Yılıdırım, Fenerbahçe’nin bölünmüşlüğünden şikayetçi... Bu bir kongre bölünmüşlüğü. Koç’un Yıldırım’a karşı savaş stratejisi uygulamadığını, sadece projeleriyle seçime hazırlandığını görüyoruz. Sosyal medyadaki rüzgarlara da boş verin. Maça gitmeyen, kulüp üyesi olmayan ve her değerle alay eden bazı insanlar, maalesef her konuda, her alanda ahkam kesiyor.
Kongrelerde böyle ciddi aday ve projelerle “bölünmek” iyidir. Hem sportif, hem de demokratik geleneklere uyar...
İki adaya da başarı dilerim. Nasıl olsa Fenerbahçe kazanacak... Bunu bilir, bunu söylerim!
FISILTILAR... Fısıltılar... FISILTILAR
- Aziz Yıldırım’ın 2015 kongresinde aldığı rekor oy: 6813... Ali Koç’u destekleyeceğini imzalarıyla - kendiliğinden - bildiren üye sayısı: 6800
- 3 Haziran’da Fenerbahçe tarihinin en kalabalık kongresine tanık olabiliriz. Her 2 adayın da 7’şer bin oy alması bekleniyor. Kongreye 16 bin kişi katılırsa, taraflardan biri tatmin edici farkla seçilebilir.
- Aziz Yıldırım’ın büyük güçlerin desteğiyle kozlarını artırdığı görülüyor. Acıbadem sponsorluğu, okul tarafındaki tribünün “Spor Toto” olarak yenilenmesi o güçlerin iz düşümü.
- Aziz Yıldırım’ın yine de telaşlı ve alıngan kararlar aldığını görüyoruz. Örneğin homurtuların yükseldiği E tribününe bundan böyle sadece futbolcularla soyadı eşleşen eş ve akrabalar kabul edilecek. Arkadaşlara, dostlara, hatta sevgililere davetiye yok!
- Yıldırım ve Koç, küfür konusunda ortak bir duruş gösterdiler: Başkan, “Koç’a hakareti kabul etmem” dedi. Ali Koç, Başkan’a karşı yıllardır muhalefet edenlerden uzak duruyor. Ayrıca tavrını açıklıyor: “Yönetime küfür edenlerle de işim olmaz!”
- Ali Koç’la ilgili kaygıların en önemlisi “Kulübü Koç Holding’e benzetecek! Çok adamı işten çıkaracak.” Bu kaygılara karşı çıkanlar sadece tek sözcük kullanıyor: “Keşke!”
Avcı’nın analizleri
Beşiktaş’ı 1-0 yenerek zirve yarışında önemli bir başarıya imza atan Başakşehir’de Abdullah Avcı’nın bazı iletişim uygulamaları dikkat çekiyor.
Bunlardan ilki cezalı olduğu için maçı tribünden izleyen Emre Belözoğlu’nun İdari Menacer Murat Yaman’la Hoca’ya taktik haberler göndermesi. Avcı, Emre’nin böyle bir şey yapabileceğini, ama sanıldığı gibi bir mesaj almadığını söylüyor. Avcı’nın yardımcılarından 2 antrenör zaten tribündeymiş!
Abdullah Hoca, devre arasında iki görüntü ile oyuncularını uyarmış. 10 kişi kaldıktan sonra Atiba ve Tolgay’ın topla rahatça buluştuğuna dikkat çekip oyunu kanatlara itme talimatı vermiş.
Hoca’nın bir de hakem analizi var: Futbolcularını özellikle kırmızı karttan uzak tutacak uyarılar yapıyor. Hemen her maçtan önce ve sonra beden dili, hakemle iletişim ve itiraz konularında daha sorunsuz maçları hedefliyor. Örneğin Emre: 3 yılda toplam olarak (sadece) 3 kırmızı kart görmüş.
OKEY ARKADAŞLARI
Sevgili Uğur Meleke’nin kulakları çınlasın. Milli Takım’da Abdullah Hoca’nın yardımcılarını sayarken Tayfun Korkut için “Okey masasından arkadaşı” demişti.
Küçümseyen, soğuk espriyle eleştiren bir tavır.
Gelelim okey masasındaki kareye: Abdullah Avcı (Başakşehir), Tayfun Korkut (Stuttgart / 6 maç: 5 galibiyet, 1 beraberlik) Okan Buruk (TM Akhisarspor / 34 puanla Süper Lig’de dokuzuncu sırada), Erol Bulut (Y.Malatyaspor / Takımı 7 puanla aldı, 10. sıraya yerleştirdi.)
Ne buyrulur evlat?
Galatasaray yönetimine soru
Adana Demirspor eski başkanı ve TFF Profesyonel Futbol Komitesi üyesi Selahattin Aydoğdu’nun 2007’de kabul edilen kulüp üyelik dilekçesinde hangi imzalar vardı?
Bu imzalar sonradan değiştirildi mi? Saygılarımla.
BEŞİKTAŞ’A NOT
Başakşehir maçına hiç hazırlanmamışsınız hocam... Oturun, sıfır!