Fenerbahçe Spor Kulübü, 3 Temmuz sürecinin en büyük mağduru… Sarı-lacivertli kulüp, olayın üzerinden 10 yıl geçtikten sonra yargıya başvurup, Şampiyonlar Ligi’nde oynatılmadıkları için uğradıkları gelir kayıplarını karşılamak üzere TFF aleyhine 250 milyon liralık tazminat davası açtı.
Dava açma hazırlıkları yapılırken, hukukçuların zaman aşımı konusunda kuşkulu olduklarını duydum. Bazıları, zaman aşımının söz konusu olmadığına inanırken, farklı görüşleri dile getirenler, bu olasılığın gözden uzak tutulmaması gerektiğini ileri sürmüşler.
Fenerbahçe Spor Kulübü, TFF tarafından Şampiyonlar Ligi’ne gönderilmemekle giriş ödülü, gruplarda olası puan karşılığında elde edecekleri gelirler, maç günü gelirleri, yayın haklarından kazanılacak payın hesaplanmasıyla büyük kayba uğradığını iddia ediyor. Dava Ankara Asliye Hukuk Mahkemeleri’nde görülecek. Bu davada dramatik bir durum da söz konusu. Dönemin Fenerbahçe Başkan yardımcıları olarak TFF genel kurulunda Abdullah Kiğılı ve Şekip Mosturoğlu ile birlikte peş peşe konuşmalar yapan Nihat Özdemir ve Ali Koç, bu defa kurumsal yapıların (TFF-Fenerbahçe) başkanları kimliğiyle karşı karşıya iddialarıyla savunmalarını ortaya koyacaklar.
Fenerbahçe’nin, Şampiyonlar Ligi’ne katılma formunda “Kulübünüz son 5 yılda şikeye karıştı mı?” biçimindeki soruyu yanıtlamaması, daha sonra UEFA’ya karşı CAS’ta açtıkları davadan çekilmeleri önemli ayrıntılar arasında yer alıyor. Fenerbahçe’nin UEFA Şampiyonlar Ligi’ne katılmamayı kabul edip UEFA Avrupa Ligi’nde yer alması da bilinen gerçekler arasında.
Ankara’da Asliye Hukuk Mahkemesi, farklı kararlar alabilir. Haklı-haksız ayrımı yapmadan önce TFF’nin özerk yapısına atıfta bulunarak “yetkisizlik” kararı alabilir. Böyle bir durumda TFF’nin söz konusu kararlarını onaylayan ve karşı başvuruları reddeden Tahkim Kurulu kararı bir kez daha geçerli olacaktır. Ancak son zamanlarda Tahkim Kurulu kararlarının da yargıya götürülmeye başlanması dikkate alınmalı.
Her neyse… Kendi adıma şunu söylerim: Bu davalar ve tartışmalar çok uzadı… Artık yeter. Son sözü hukuk söylesin, ne olacaksa olsun… Sonra da herkes sussun!
Altay’dan attığı ok Süper Lig’i de aştı
Süper Lig’in lider koltuğundaki Altay, Mustafa Denizli yönetiminde 7 milyon euroluk transferle 9 oyuncu aldı… Ligin ilk iki maçında topa sahip olma ortalaması yüzde 39… Buna karşılık ilk hafta 40, geçen hafta da 47 kez ceza alanına girmişler… Böyle bir takım keyifle izlenmez de ne yapılır?
Mustafa Hoca, 8+6 kararına uymak için titiz davranıyor. Yıllar önce böyle bir + yanlışında Beşiktaş’a hükmen yenildiklerinden, yardımcılarına değil, kulüpte farklı bir personele Türk ve yabancı çetelesini tutturup daha sağlam değişiklikler yapıyor. Mustafa Hoca’ya göre 8+6 sistemi, içinden çıkılmaz sıkıntılar yaratıyor, işi Arap saçına döndürüyor. Bazen bir oyuncuyu dışarı alırken, zorunluluktan iki oyuncuyu dışarı alıyorsun. Her neyse… Ben sistemi doğru buluyorum. Hocanın görüşlerine de saygı duyuyorum.
Altay’da kadro kurulurken, 14 yabancı ve 12 yerli futbolcu seçilmiş. Takımın kaptanı İbrahim Öztürk, 41 yaşında. Hem de kritik stoper görevinde. İbrahim, kariyeri ve klasıyla oynarken, aynı zamanda 6+8’in de en uygun oyuncusu oluyor.
Hoca’nın ve Altay’ın hedefini mi merak ettiniz? Onu tanıyorum…On ikinci haftayı bekliyorum.
Avcı’nın Trabzonspor’u
Sizi bilmem ama, Başkan Ahmet Ağaoğlu ile Teknik Direktör Abdullah Avcı yönetimindeki Trabzonspor’un neredeyse yarım asır önceki Ahmet Suat Özyazıcı- Özkan Sümer dönemlerini hatırlatan şampiyonluk rüzgarlarıyla esip gürlediğini görüyorum. Şu farkla ki, o günlerde takımdaki hamsi sayısı fazlaydı. Bir de savunmacıydılar. Bugünkü takım hücumcu, çoğu da yabancı.Takımın ofansif karakteri güven ve temaşa keyfi verirken, savunmada insanları hop oturtup hop kaldıran tedirginlikler yaratıyor. Üstelik Milli Takım kalecisi de onlarda…
Yine de kuşkum yok ki Avcı, savunmayı da tahkim ederek daha akıcı ve daha baskılı bir oyun anlayışını yerleştirecektir. Trabzonspor taraftarıyla da buluştu ya… Vay tutana!
Ayaz’ın kitabı
Türk atletizminin unutulmaz uzun mesafe koşucusu Necdet Ayaz, IAAF’in tüm çalışmalarını kitap haline getirmiş. Araştırmalarını ve uygulamalarını yazmış. Türk çocuklarının atletik performans yeteneklerini anlatmış. Ayaz’ın sportif kişiliğini bildiğim için kitabının da atletizme değer katacağını düşünüyorum.