Valerien Ismael, spor dünyasına Sportif Direktör Ceyhun Kazancı’nın keşfettiği yepyeni bir harika çocuk olarak takdim edildi. Evet, görevini fazlasıyla ciddiye alıyor ve takdir görüyordu. Hazırlık kampında sabahın altısında başlayan üç antrenmanlı dönemde siyah-beyazlı takımın enerji depolarken, oyun ve taktik anlamda pek de harikalar yaratamadığına tanık olduk.
Beşiktaş camiası haliyle yerine göre inip yükselen itirazlı çıkışlarla yönetimi uyarmaya çalıştı. Bizde önemli bir arıza kaynağı olarak gördüğüm yönetimlerin, “hocanın arkasındayız” biçimindeki ısrarcı tutumu, Süper Lig’in ilk haftalarında da tekrarlandı. Başkan Ahmet Nur Çebi, hele Şenol Güneş’in göreve getirileceği dedikodularını sürekli yalanladı. Bu durumu biraz doğal karşılıyorum. Gazetecilerin gerçeği ararken sabırsız davranışlarına karşılık, yöneticilerin takıma zarar vermemek adına zikzaklı demeçlerle kamuoyunu aydınlatmasına (!) ya da oyalamasına alıştık.
Sonunda su yolunu buldu ve Şenol Hoca, Beşiktaş’a döndü. Sportif Direktör Ceyhun Kazancı ise Şenol Güneş’in mutlak otoritesi altında görevine devam edecekti.
Güneş’in Beşiktaş’ı sarsan radikal uygulamalarına tanık olduk. En önemlisi, şampiyonluk sezonunun başlangıcında Ersin Destanoğlu’nu kaledeki tek tercih olarak oynatmasına karşılık, Şenol Hoca’nın uzun sakatlık tedavisi sonlanan Mert Günok’u “maceranın esas oğlanı” olarak seçmesiydi. Valerien Ismael’in kulübede oturtup “hamle oyuncusu” ya da “alternatif golcü” rolünü verdiği Cenk’i Weghoorst’un arkasında tutması da Güneş’le sonlandı. Mario Gomez’de yaptığı gibi Cenk’le Weghoorst’u birlikte oynattı. Hollandalı’nın sürpriz Manchester United transferiyle Aboubakar’ın gelişinde de ikisine birlikte görev verdi. Hakçası Cenk Tosun da sol kanattaki görevini severek sürdürdü.
Sadece iki tercih değil tabii… Hocanın ara transfere de dokunduğunu gördük. Kulübeyi forma rekabetine açan yerli oyuncularla takımı güçlendirdiğine tanık olduk. Rosier ve Saiss’ten vazgeçtiğini öne sürenler, gerektiğinde ikisinin de hazır olabileceğini gördüler.
Fenerbahçe (4-2) ve Galatasaray (3-1) derbileri taraftar, yönetim, teknik kadro ve futbolcuları aynı anda mutlu etmeye yetti. Beşiktaş, belirsizliklerle dolu Süper Lig’de yeniden şampiyon adayı statüsü kazandı.
Evet, her anlamda “Güneşli günler” görüyor Beşiktaş… Hava aydınlık, görüntü çok parlak. Önde basarak oynayan takımda hemen her oyuncunun performansı yükseliyor.
Bu işin sırrı ne peki? Elbette birçok sırrı var Şenol Hoca’nın… Birini biliyorum galiba: Tüm teknik adamlar takımları çalıştırıyor, taktiği belirliyor ve tercihlerini yansıtıyorlar.. Şenol Güneş sadece çalıştırmıyor. Aynı zamanda öğretiyor.
Çünkü o bir öğretmen.
Megafondan çıkan kahraman : Ali Şansalan
17 Ekim 2021… Trabzonspor: 3-Fenerbahçe: 1… Fenerbahçe’yi sinirlendiren, geren ve öfkelendiren maç… Başkan Ali Koç, taraftarları Sabiha Gökçen Havaalanı’na çağırıyor. Orada iki takım kaptanı Mesut Özil ve Altay Bayındır’la birlikte Hakem Ali Şansalan’ın yönetiminden, verdiği kararlardan şikayetçi oluyor. Elbette çok öfkeli. Megafonla protesto sıra dışı bir uygulama..
Ali Şansalan için de... O günden sonra ondaki porotesto etkilerini gözlemliyorum. Ali Şansalan tüm futbolculara karşı mesafeli bir tutum sergiliyor. Dahası, verdiği kararlar sırasında yüz ifadesiyle kararlılık ve sakinlik gösteriyor. Yardımcılarıyla işbirliği, VAR uyarıları karşısındaki tutumu ölçülü ve doğru kararlar vermesini kolaylaştırıyor.
Koca bir takvim yılını 2022’yi bu gelişimiyle geçiriyor Ali Şansalan.
Beşiktaş-Galatasaray derbisinde nihayet yepyeni kimliğiyle “mükemmel” bir maç yönetiyor. İlle de gösterdiği sarı kartlara takılacaksanız boş verin.
Sadece teşekkür edin!
Aziz Nesin’den F.Bahçe-G.Saray yorumu
Ölümsüz ustamız İslam Çupi’nin Hey Gidi İstanbul adlı kitabı Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan okuyucuya sunuldu. Kitabından bir Aziz Nesin anekdotu aktaralım:
Türk mizah yazınının en büyük devi Aziz Nesin’in haftada bir spor yazısı için servise geldiği günler, bir bayram havası eserdi odada. Üstat elle yazar, sigaralı ve çabuk yazarken, servisin içinde en yüksek ses dozunda devam eden Fenerbahçe-Galatasaray tartışmasında “yazara saygı” biçiminde bir vites düşmesi olursa hoca başını indirdiği kağıttan yukarı kaldırır, azarlar biçimde uyarırdı hepimizi:
“- Çocuklar Türkiye’de Fenerbahçe Galatasaray tartışması olmazsa yazarlık da olmaz. Haydi şamataya devam!”
Kadın-erkekleri geçecek
Tokyo 2020’de atletizm, masa tenisi, yelken, triathlon ve okçulukta karma takımların yarışı heyecan yarattı. Okçulukta da kadınlar ve erkekler kendi aralarında yarıştıkları gibi karma takımlarla birlikte madalya mücadelesi verdiler. Kadın-erkek eşitliğini gözeterek kadınlara evlilik halinde kendi soyadlarını kullanma hakkı tanıyan Anayasa Mahkemesi, bizde de karma takımların oluşumunu hızlandırabilir. Yeni Zelanda netbol şampiyonalarında kadınlarla erkeklerin bir arada oynadığı karışık takımlar mücadele ediyor. Eşitlik ve beraberlik konusundaki gelişmeler daha da sürebilir. Kendi adıma voleybol, basketbol, futbol takımlarında kadın-erkek karışık takımların oluşacağına inanıyorum. Dahası, birlikte yarışmak kadın performanslarının gelişimini de artırabilir. Bir gün bir bakarsınız, kadınlar 100 metre dünya rekoru erkeklerin rekorunu geride bırakmış. Bırakalım özgürce koşsun tüm kadınlar!