Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Pazar akşamı Galatasaray’ın Karagümrük’e takılmasına tanık olduk… Süper Lig’e renk veren İtalyan hocalardan en tanınan ve bilineni efsane Andrea Pirlo öyle bir taş koydu ki Okan Hoca’nın arabasına, taraftar şoka uğradı.. Gol serisini erken başlatan (Dk.3) Kerem Aktürkoğlu, onca çabasına rağmen gerisini getiremedi. Gomis sorunu nedeniyle Zaniolo’yu santrforda deneyen Okan Hoca’nın kimyası bozuldu. Kenarda oturan, Beşiktaş maçına saklanan, tedavisi süren İcardi’yi oyuna almak zorunda kaldı. Arjantinli’nin kaçırdığı penaltıya girmek istemiyorum. Öteki ayrıntılar da o kadar önemli değil. Çok sevmediğim bir sözü tekrarlayacağım: Futbolda her şeyi konuşun, tartışın ama sonunda bakacağınız yer, maalesef, tabeladır.
Garip bir rastlantıyla ikisi de 3-3 biten maçlarda önce Galatasaraylıların, sonra da Fenerbahçelilerin kalbi kırıldı. Seslerini yükselttiler protest tavırlar takındılar.
Yaşadıkları üzüntünün ve öfkenin derinliği bence sadece takımlarına bakıyor olmaları… Galatasaraylılar da Fenerbahçeliler de maç boyunca kendi oyuncularıyla ilgilenip anında değerlendirmeler yapıyorlar. Tüm duygularını sahaya yansıtıyorlar. Ortaklaşa paylaştıkları bir kader var: Şampiyonluk acı çekmektir. O çok sevdiğiniz dikenine katlandığınız Gül, elinizi yüzünüzü kanatır, gözlerinize batar.… Pazartesi akşamı da Fenerbahçe’nin İstanbulspor önünde kötü oynadığını söyleyebilir misiniz? O takımda en az 8 oyuncu özveriyle, beceriyle, istek ve enerjiyle ellerinden geleni yaptı. Arda Güler’in peş peşe attığı 2 gol çılgınca alkışlandı. Pedro’nun attığı üçüncü gol takıma nefes aldırdı. Ama yaşam savaşı veren İstanbulspor’un da bir planı vardı. Geçiş oyunlarını kontra fırsatlarını akıllıca değerlendirdiler. Ve ilaç gibi 1 puan aldılar.
Okan Buruk’un da Jorge Jesus’un da soğukkanlı, dürüst yorumlarla konuştuklarını unutmayalım… Hele Jesus’un sahada futbolcularını toplayıp silkeleyen konuşması, sonra da özür anlamında tribünleri selamlatma niyeti çok değerliydi… Portekizli Hoca’nın taraftar protestosuna karşı hareketi pek sevimli değil. Yine de anlayışlı olmak gerek. Eninde sonunda hesabı o veriyor. Evet bu ligin sonunda ya favori Galatasaray, ya da peş peşe gelen farklı ve sihirli sonuçlarla Fenerbahçe ipi göğüsleyecek.
Kendi adıma iki takımı da alkışlıyorum. Onlara teşekkür ediyorum. Kazanana da kaybedene de saygı göstermemiz gerektiğini anımsatıyorum.
Elbette sadece birisi gülecek ama…

Yabancı!
TFF ile Kulüpler Birliği yabancı oyunculara tümüyle serbestlik tanınmasını tartışıyorlar. Hemen hemen tüm kulüpler ortak bir görüşle sınırlamanın kalkmasını önerirken sadece Gaziantep FK öneriye karşı çıkmış. Şimdi ezber yorumlarla tüm yabancılara kapıları açın şarkıları söylenecek, özellikle medyadaki çoğunluk bu saçmalığın (!) sona ermesi için olaya müdahil olacak.
Herkesin görüşüne saygım var. Ama bir şeyi ihmal etmeyelim. Yabancı ile ilgili sınırlama kararlarını ortadan kaldırırken kriterler belirleyelim. Yaş sınırı, +30 oyuncular için TFF’ye fazladan prim ödenmesi, 5 büyük endüstriyel ligden gelenlerle Afrika Asya Latin Amerika’dan gelecek olanlar için ayrı ayrı koşulların uygulanması gibi. Ve lütfen… Bizim gençlerimizin yolunu açacak akademilerle teşvik sisteminin belirlenmesi… Bunlar zor işler değil. Sorumluluk, hazırlık ve süreklilikle kısa zamanda gerçekleşecek rüyalardır. Evet rüyalarımız olsun ama sadece uyumayalım

Haberin Devamı

Minder’deki altınlar
Güreşçilerimiz, Avrupa Şampiyonası’ndan yine madalyalarla yurda döndü. 2006’da toplam 17 madalya ile rüzgar estiren Türkiye bu yıl da fırtına sonuçlarla aynı başarıyı tekrarladı. Daha da güzel olanı Taha Akgül, Feyzullah Ak’ın serbestte, Rıza Kayaalp, Burhan Akdurak ve Adem Burak Uzun’un grekoda, Yasemin Adar’ın da kadınlarda altın madalya almaları. Kürsüyü seriye bağlamaları. Yusuf Taşkan dostuma göre Paris Olimpiyat Oyunları’na bir yıl kala umut veren başarılar bunlar… Oyunlara kadar daha da zor organizasyonlar var. Orada da hedef altın. TGF Başkanı Şeref Eroğlu’nu kutluyoruz..

Haberin Devamı

O tavşan Redmond
Ümraniyespor karşısında alınan 2-0’lık galibiyetin oyun olarak pek doyurucu olmadığını anlattım. Hafta sonundaki derbide Beşiktaş’ın Galatasaray’a karşı şapkadan tavşan çıkarması gerektiğini yazdım. Evet, şapka Şenol Hoca’nın elinde. O tavşanın Redmond olduğunu düşünüyorum. İngiliz hem formda hem de takım arkadaşlarıyla çok iyi ilişkiler içinde. Cenk ve Aboubakar’dan Beşiktaş taraftarını coşturacak goller gelir mi? Bekleyelim, görelim