Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’la konuşuyorum. Takımın dağıtılmasına karar verilmiş gibi... Sanki herkes satılık. Gündemdeki haberler ve tartışmalar böyle. Fikret Orman, aynen şunları söylüyor:
“Şöyle bir gerçekle karşı karşıyayız. Kağıt üzerinde çok kuvvetli ve kaliteli bir takımımız var. Ancak bu güç ve kalitenin sahaya yansıdığını göremiyoruz. Çok pahalı bir takımız ama ruhumuzu kaybetmiş gibiyiz. Şimdi o ruhu arıyoruz.”
Yıllar önce Kadıköy’de Beşiktaş taraftarının alınmadığı Fenerbahçe maçında, Beşiktaş takımının sahaya çıkarken taşıdığı bez afişi hatırlıyorum: RUHUNUZ YETER!
O günkü kadro canlı yayında ekranlara getirdiği mesajla aslında kendi ruhunu yansıtıyordu. Maç da 2-2 bitti.
Sadece Beşiktaş’ta değil, tüm takımlarda oyuncuları ayakta tutan, koşturan, coşturan, üzen ve küstüren bir ruh var. Takım ruhu ile kulüp kültürünün uyuşmadığı tablolara da tanık oluyoruz. Bir kulüp başkanı o takımın ruhunu arıyorsa, ortada büyük sorunlar var demektir.
Başkan Orman, futbol takımında bir yaşlanma sürecinden geçtiklerini, bir çok oyuncuda doymuşluk ve rehavet haline tanık olduklarını anlatıyor.
Beşiktaş bu sezon çok kötü maçlar oynadı. Genk maçları gibi... Başakşehir deplasmanında olduğu gibi. Ama haksızlık etmemek gerekiyor. Beşiktaş’ın geriye dönüşle alkışlandığı maçlar da var. Son örneği Trabzonspor (2-2) maçı.
Acaba Başkan bu ruhsuzluk halinden söz edince Şenol Güneş alınmaz mı?
Başkan,”Benim gibi Şenol Hocamız da aynı endişeyi taşıyor” diyor.
Burası çok önemli... Kulüp başkanı ve teknik direktör sezonun ortasında böyle endişelere kapılarak bir çıkış arıyorsa yapacakları çok iş var demektir.
Öğrendiğim kadarıyla Beşiktaş’ta ödemeler 1, 1.5 ay gecikmeyle gerçekleştiriliyor. Anlaşılabilir bir durum... Çünkü bu ligde ödemelerini 6 aydan, 8 aydan beri yapamayan kulüpler var. Sadece Beşiktaş’ın gündeme oturması dikkat çekiyor.
Devre arasında büyük değişiklikler olabilir. Özellikle pahalı yabancılar, gidebilecekleri bir yer bulursa, kolay pazarlıklarla Beşiktaş’tan ayrılabilirler.
Bu arada... Tolgay ve Oğuzhan’la yaşanan sorunlar farklı biçimde ele alınıyor. Başkan ve yönetim “evlat” saydığı bu oyuncularla anlaşıp yeni bir motivasyon oluşturabilir.
Ruhunu arayan takımlar, bu ruhu yabancı futbolculardan bekleyemez. Onlar gayet doğal olarak paralarının kaygısındadırlar. Aidiyet duygusunu kazanmaları memnuniyet yaratır ama, böyle bir şey de beklenmemeli.
Beşiktaş’ın ruhu gelirse, Dorukhan Toköz’le, Güven Yalçın’la, Fatih Aksoy’la gelebilir. Bu sezon geç de olsa şans bulan bu çocuklar, kulübün yarını için finansal kurtuluş müjdeleri vererek koşuyor.
Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe ortak sorunları borç ve temlikle uğraşırken farklı çare arayışlarına yöneliyor.
Yaşadığımız süreç, aslında tüm kulüplere şunu dayatıyor:
Borçlanmayı bırak, üretmeye bak!
Olimpik kulaçlar
Yazın bir yere... Hüseyin Emre Sakçı... İzmir, 1997 doğumlu. Dünya Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası’nda final yüzdü ve 25.89’luk Türkiye rekoruyla 50 metre kurbağalamada 5. olup bize Tokyo sinyalleri verdi.
Çok şükür, nihayet...
İzlediğim 7 olimpiyatta en çok üzüldüğüm dal yüzme idi. Her olimpiyat oyununa mutlaka birkaç yüzücümüz gider, havuza atlar ve daha ıslanmadan (!) elenirlerdi.
Artık bu psikolojiden kurtulduk. Tokyo’da final yüzebilecek sporcularımız var. 3 final, 2 yarı final yüzdüler. 13 Türkiye rekoru kırdılar. Karanlık havuzları aydınlattılar. Bravo çocuklar, kulaç atmaya devam!
Scout ya da keşşaf
Biri İngilizce öteki de Osmanlıca/Türkçe... Futbolda gün geçtikçe değeri artan deyimler bunlar. Genç yetenekleri daha çocuk yaşta keşfedip alt yapılara kazandırmak ya da oradan bulduklarını A takımlarına önermek...
Scoutların iyi yetişmiş, gerekli bilgilerle donanmış, yıldız ışığını görebilen adamlar olması gerek. Maalesef bizde yeteri kadar scout ekibi yok. Olanlar da verimli değil. Örnek vereceğim ama, herkes darılacak. İyisi mi konuyu hatırlatmakla yetinelim. TFF’nin de scout konusuna gerekli desteği vermesini bekleyelim.