Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sosyoloji alanında önemli eserler veren dostumuz Prof. Dr.Ahmet Çiğdem, yıllar önce, “Bir kulüpten ve takımdan daha çok önemli bir koleksiyona benzeyen Real Madrid” tanımlamasını yazmıştı.
Gerçekten çok pahalı koleksiyonlar oluşturarak soyunma odasına dünyanın en büyük futbol yıldızlarının formalarını asıyordu Real Madrid... Zaman zaman parayı bastırarak kadrosuna kattığı süper starlar hem takımı ve iddialarını güçlendirdi hem de pahalı koleksiyon geleneğini sürdürdü.
Arda Güler evladımızın çok özel bir törenle, göz yaşartan sahnelerin eşliğinde Real Madrid’le “hem de 6 yıllık” sözleşme imzalaması, futbolumuzun en büyük hayallerinden biriydi. Onu alkışlarken, kariyerine nice şampiyonluklar, kupalar ve goller sığdırmasını diledik. Arda Güler hayal kahramanı değil, övünülecek gerçek bir futbol prensi olarak hayatın içindeydi. Real Madrid tarihine bakınca… Namı yürüyüp tarihe mal olmuş nice dünya yıldızının yanı sıra hayal kırıklığı yaşayanları da gördük, yaratanları da.
Onlardan ikisini hüzünle anımsıyorum. Galli Gareth Bale ve Kolombiyalı James Rodriguez… Gareth Bale sol ayağıyla top sürmenin, çalımların ve inanılmaz çabuklukta gol bölgelerine girip yepyeni pozisyonlar yaratmanın kahramanıydı.
James Rodriguez, 2014 Dünya Kupası’nda “bizim” Muslera’ya attığı iki harika golle parladı. Kolombiyalılar, Uruguay’ı yenip çeyrek finale yükseldiler. O tarihte Monaco kadrosunda bulunan Rodriguez, yeni sezona Real’de başlayacaktı. Ne var ki Zinedine Zidane ikisini de kendi futbol vizyonunun dışında tutuyordu.
Kırık dökük 8 yıldan sonra Gareth Bale ayrıldı. Önce Tottenham’a kiralık gitti, sonra da geri döndü. 2022-23’de Amerika’ya uçtu, aynı sezonda emekliliğe karar verdi. Rodriguez ise üç sezon oyalandığı Real’den Bayern’e kiralık gitti. Geri dönüşünde de ayağa kalkamadı.
Bir de Robinho var… O da 2005’de Real’e geldi, üç yıl sonra Manchester City’ye gitti. Sonradan Sivasspor ve Başakşehir’e de uğradı. Ama sırtında taşıdığı bir utanç yükü vardı. İtalya’da arkadaşlarıyla topluca eğlenirken genç bir kadına tecavüz etmişlerdi. Yargı kararının temyiz edildiği yıllarda Türkiye’de oynuyordu. 2019’da Başakşehir’den ayrıldı. Santos’a geçti. Bu arada İtalyan Yüksek Mahkemesi de 9 yıllık cezasını onayınca bırakmak zorunda kaldı. Kendi ülkesinden çıkamayan bir suçlu o. İtalyanlar teslim edilmesini istiyor ama Brezilya yasaları buna uygun değil.
Real Madrid tarihinin en üzücü hayal kırıklıklarından biri de Eden Hazard’ın başına gelenlerdir. Chelsea’den 115 milyon euroluk transferiyle 2019 transfer borsasının parlak yıldızıydı. Kariyerinin en sıkıcı, en dertli dönemini de Real’de geçirdi. Peş peşe gelen 18 sakatlıktan sonra bir türlü eski çizgisine dönemedi. Dört sezonda ancak 54 maç oynayıp sadece 4 gol atabildi. Real Madrid’in antrenmanları ve oyun şekli ona ağır geldi. Anlaşmanın 5. yılında yöneticilerle karşılıklı anlaşıp ayrılmaya karar verdiler. 54 maçta sadece 4 gol. Bu sayılar onun ne kadar talihsiz olduğunu göstermeye yeter sanırım.
Bunlar, Real Madrid tarihinden ibretlik öyküler. Öyküleri yazıp özetlerken her büyük maceranın bir şekilde hayal kırıklığına uğrama tehlikesini anlatmaya çalıştım. Buradan Arda’ya çıkarılacak bir ders var mı? Elbette var. Ama Arda gibi iyi eğitilmiş, ailesi, koçları, antrenörleri ve yöneticileri tarafından özenle yetiştirilmiş genç sporcuya ders vermek hevesinde değilim. Arda Güler, o öykülerin hepsini okuyacak öğrenecek ve kendi yorumunu yapacaktır. İyi şanslar Arda!

Haberin Devamı

NBA aidiyetleri siliyor

Haberin Devamı

Ergin Ataman hocamızla sohbet ediyoruz. Basketbol Milli Takımı olimpiyat elemelerinde zor bir sürece giriyor. Acaba NBA’deki yıldızlarımız gelecek mi? Ataman üzülerek yanıtlıyor: “Çocuklarımızla övünürken onları Milli Takım’da da görmek istiyoruz. Maalesef o kadar kolay değil. NBA’in katı ve kesin kuralları var. Kontratlar nedeniyle çocuklar rahat tercihte bulunamıyorlar. Üzülüyoruz. Şu gerçeği de görüyoruz: “NBA maalesef aidiyetleri de siliyor, zayıflatıyor. Biz, eldeki kardeşlerimizle devam edeceğiz.”

Haberin Devamı

Beşiktaşlılar, bekleyin!

Transferde her yarım saatte (!) bir bomba patlarken, Beşiktaş’tan ses çıkmıyor. Doğal olarak taraftarlar da mutsuz. Heyecan ve hareket istiyorlar. Hepsi iyi, hoş da… O heyecan ve hareketin bedeli var. Milyonlarca euroyu masaya koymazsanız, pazarlığa başlayamazsınız. Beşiktaş’ın eli dar… Sınırlı bütçeyle pazara çıktığınızda, en ucuz en uygun neyse onu alacaksınız. Bu da biraz dolaşmayı, ağırdan almayı, gaza gelmemeyi gerektiriyor. Sözün kısası: Beşiktaşlılar bekleyin… Sabredin. Hepsi bu!

Bireyin Mükemmele Yolculuğu

Dostum Renay Onur çok değerli bir kitap gönderdi: Ertunç Tümen/Bireyin Mükemmele Yolculuğu… Olimpiyat hikayeleri üzerine kaleme alınmış dev bir araştırmanın 704 sayfalık özeti. Olimpiyat hikayeleri denince, başarılı sporcuların müsabakalarda verdiği mücadele teknik ve taktik beceriler öne çıkar elbette. Ama bu kitapta, o hikayelerin temeline iniliyor. Sportif başarının kurumsal ve bilimsel öncelikleri anlatılıyor.

Yaşar Doğu’dan Serpil Hamdi Tüzün’e kadar farklı dallarda uluslararası başarılar kazanmış kişilerin, devletlerin neleri nasıl yapmaya çalıştıkları da ele alınıyor. Mete Gazoz’un okundan voleybolda kazanılan yükselişe kadar her dalda doğru yol haritaları çiziliyor. Ahmet Çakır arkadaşımızın yıllardır anlatmaya çalıştığı teze en iyi karşılığı Ertunç Tümen veriyor: Sporda ne kadar kitap yazılırsa o kadar başarı gelir! Ertunç Tümer’le tanışıp zihinsel derinliklere inmek istiyorum. Siz de öyle yapın bu kitaptan başlayın.