Akademi dünyasından profesör dostum, “Bana öyle geliyor ki futbolumuzda pro lisansı olmayan genç hocaların çalıştırdıkları takımlarda kazandıkları puan, pro lisansı olan hocalarımızdan daha fazla. Bu durumu araştırmak ve yeni programları devreye sokmak gerekiyor” dedi. Gazetecilik, yorumculuk gibi medyatik görevlerinin yanı sıra bilimsel çalışmalarını da sürdüren, Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi’nde uzman kimliğiyle ders verip önümüzdeki günlerde doktora çalışmasını tamamlayacak olan Taner Karaman’ı arayıp “veri” yoklaması yaptım. Bir saat geçmedi, Taner aradı: “Abi, pro lisansı olmayan hocalar, pro lisans sahiplerinden daha başarılı. Onlar maç başına 1.44 puan toplarken, pro lisanslı hocalarımız 1.14 puanda kalmış” dedi. Sonra ekledi: “Görüyorsun, lisanslı hocaların derecesi yüzde yirmi düşük!” Süper Lig’de sezon başından bu yana, ayrılanlarla birlikte 30 teknik direktör görev yapmış… İlhan Palut, Hakan Keleş, Volkan Demirel, Nuri Şahin, Şenol Can, Ömer Erdoğan, Emre Belözoğlu, Francesco Farioli, Çağdaş Atan… Bu hocaların A lisansı var, pro lisansı yok. İlhan Palut, Ömer Erdoğan ve Cağdaş Atan kursları bitirme aşamasında. Yakında pro lisans sahibi olacaklar. Pro lisans çok önemli bir yeterlilik belgesi. Türkiye’de lisans almanın vakit israfı (!) olduğunu düşünenler Gürcistan ve Azerbaycan gibi ülkelerde “daha kısa yoldan” bu belgeyi almışlar. Uygulama UEFA’yı rahatsız etmiş. Sonra tüm Avrupa ülkelerinde geçerli olacak zorunlu bir karar almış : “Her teknik adam, ana dilini konuştuğu ülkeden lisans alacaktır.” Salt bizdeki bazı hocalar yüzünden alınan bu karar için mahcubiyet hissediyorum.. Her neyse… Lisanslılar - lisanssızlar hesabı, kıdemli hocalarımıza bakınca çarpıcı tablolar da sergiliyor: Fatih Terim, Mustafa Denizli, Ersun Yanal gibi hocalarımız, Süper Lig’de zor ve sıkıntılı performans sayılarına takıldılar. (Bu listeye performansı dikkate alarak Milli Takım’ın son yerli hocasını da ekleyenler var.) Herkesin aklındaki soruyu buraya alıyorum “- Acaba tükendiler mi?” Bilim, spor ve kültür alanında gelişmiş ülkelerde “burn out” (tükenme sendromu) olarak tanımlanan bu durum, daha soğukkanlı yaklaşımlarla inceleniyor. İnsanlarda kırgınlık ve umutsuzluk yaratacak acele yorumlardan kaçınılıyor. Futbolda son 20 yılın uluslararası üne sahip yabancı hocalarına bakıldığında, çoğunun takımlarda rekabetçi ve yarışmacı görevlerden kenara çekilip, danışmanlık, araştırmacılık gibi daha sakin yeni roller üstlendiği görülüyor. Başa dönersek… Süper Lig’de önemli değişim rüzgarları esiyor. Bir dönem Gündüz Kılıç, Sahir Gürkan, Metin Türel, Gündüz Tekin Onay, Özkan Sümer, Tamer Güney ve Fethi Demircan gibi değerli hocalarla önemli gelişmeleri yakalayan Türk antrenörlüğü, Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş’le Avrupa Şampiyonası finalleri, UEFA Kupası, Dünya Kupası üçüncülüğü gibi başarılardan sonra şimdi yeni bir kuşağa bağlanıyor. Sadece top değil… Dünya da dönüyor. Hayat devam ediyor.
Ahmet Çalık’a
Sporun hayat dolu yıldızları, ölümün hiç akla gelmediği zamanlarda gökyüzümüzden kayıp bırakırlar bizi. Ahmet Çalık… Oyundan çok erken çıktın be oğlum. Işıklarda uyu.
Sayın Elmas, böyle olmaz!
Yardımcınız Dr.Rezan Epözdemir’i, genel sekreteriniz Köksal Ünlü’yü uzaklaştırdınız. Fatih Hoca’yı önce seçim malzemesi yaptınız, sonra da mobbing uygulamalarıyla “istiskal” ettiniz. Daha örnek bir ayrılık seremonisi olabilirdi, istemediniz. Belki size yakışır, Galatasaray’a yakışmaz... Saygısızlıkta, vefasızlıkta marka oldunuz. Eh, bravo yani başkan!
Zirvedeki hoca Abdullah Avcı
Kıdemli antrenörlerimizin çoğu hayal kırıklığı yaşarken, onlardan bir olan Abdullah Avcı, en başarılı ve en umutlu hoca olarak dikkati çekiyor. Hayır, bu durumu sadece puan cetveline bakarak Trabzonspor’un liderliğiyle açıklayamayız. Abdullah Avcı, kendisini ve bilgi- lerini sürekli güncelledi. Sabırla, akıllı hazırlıklar ve uzman yardımcılarla çalıştı. Orhan Ak ekibin taktik beyni. Psikolojiyi biliyor, sürekli yurtdışı seminerlere katılıyor. Eski yardımcılarından Recep Uçar, Ümraniyepor’un başında. Yardımcılarını takım otobüsüne almayan, onlara sadece talimatlarla iş buyuran, en başarılı sezonunda en yakın yardımcısını ekipten ayıran hocalar, maalesef yıpranıyorlar.
Akla ziyan soru:
Avrupa’da teknik direktör arayan Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Fatih Terim’i davet ederek bir “fırsat transferi” yapabilir mi? Türkiye’de bu soruyu sormak çılgınlıktır. Camiaların kolayca sindirebileceği bir şey değildir. Ama sorulabilmeli.