Tamam, anlaşıldı. Futbolda üçlü savunma anlayışı yeniden gündem kazanıyor. Buna itirazımız yok ama, Milli Takım ne zamandan beri “üçlü” oynuyor da Portekiz karşısına da “içselleştirilmiş” bir defans kurgusuyla çıktı?
Stefan Kuntz’un üçlü savunma için futbolcularıyla ne kadar çalıştığını, nasıl zaman bulduğunu bilmiyoruz. Ama o kadro bir hazırlık maçı bile oynamadan, en keskin virajda Portekiz’e karşı “üçlüyle” çıkıyor. Bunu anlamak çok kolay değil.
Ozan, Çağlar ve Merih, ağır, dağınık ve sakar bir tablo sergilediler. İçeri adam kaçırdılar… Topu oyuna sokmada sarsak ve dalgındılar. Süper Lig’in ayağıyla en isabetli uzun top atan kalecisi Uğurcan, Zeki’ye öyle iki top attı ki ikisi de taca gitti. Dahası, baskı altındaki arkadaşlarına uzun top kullandı kalecimiz… O topların hiç birine sahip olamadık.
Savunmada yanlış kurgu ve dirençsiz, dağınık oyun, orta alanda da hiçbir pozitif değer taşımadan sürdü. Zeki, Orkun, Hakan ve Berkan da baskılı, çabuk ve temaslı bir oyun çıkaramadılar. Portekiz takımının oyuncuları, sanki idmanda gazozuna oynarmış gibi rahattılar. Bilinen çabuklukları ve oyun anlayışlarıyla hiç zorlanmadan ilk yarıyı 2 gıolle kapattılar. Hepimizin ayrı bir değer atfettiği ve inanılmaz bir kariyer öyküsü yazan Ronaldo, kendi klasına göre kötü günündeydi. İki kez ayağı kaydı düştü, bir röveşata denemesinde ıskaladı. Attığı iki şut Uğurcan’da kaldı.
Milli Takım’ın şaşırtıcı oyununu hüzünle izlemeye devam ediyorduk. Top savunma bölgesinden orta alan ve üçüncü bölgeye taşınamadı. Dört pozisyon yakaladılar yine de… Cengiz, Orkun ve Burak’ın vuruşları kalecide kaldı. Berkan’ın kafa vuruşu da gol getirmedi.
Elimizden kayıp giden maçı 65.’de Berkan, Cengiz ve Burak yeniden başlattılar. Sevinelim ki onların emektar ustası 37’lik Ronaldo düşe kalka asabi bir maç çıkarırken, bizim emektarımız Burak beklediğimiz golü atarak maçın fitilini ateşledi.
Dragao stadının gürültüsü arttı, maçın temposu yükseldi. Heyecan katlandı.
83’de Fonte’nin ayak darbesiyle yıkılan Enes Ünal, o kadar haklı bir isyan sergiledi ki, sonunda Alman hakem VAR’a gidip penaltıyla döndü… Topun başında Kaptan Burak vardı… Ama dışarı vurdu…
Futbol topunun ağırlığı kural kitabında 453 gram... Yine de inanmayın. Burak Yılmaz’a sorun.
O yorgun ayak topa değil, tonlarca ağırlıkta kocaman bir kayaya vurmuştu sanki. Onu anlıyoruz. Çocuklara teşekkür ediyoruz. Sonraki üçüncü gol de uğradığımız şokun bedeli gibiydi.
İlk yarısı harcanan, ikinci yarısı tarihe geçen bir maça tanık olduk. Bu defa zaferimizi değil, maalesef hayal kırıklığımızı yazdık.
Onurla!