Süper Lig’in üç haftasını geride bıraktık. Televizyon kanallarından maç özetleri, radyo yayınları sorununu çözemedik.
Ama bugün bir bir umut var.
beIN Sports’un Global Yayınlar CEO’su Yusuf El Abadi, İstanbul’a geliyor. Hareket şu; Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir, bazı yönetinm kurulu üyeleriyle birlikte El Abadi’i beIN Sports’daki makamında ziyaret edecek, “Hoş geldin” diyecek.
Özdemir’in asıl amacı, nezaket görüntülü bu buluşmanın “Hoş Geldin”le başlayıp tatmin edici bir “Güle Güle” ile bitmesi. Yayıncı Kuruluş Kulüpler Birliği anlaşmazlığında “uzlaşma zemini” oluşturup yüzde kulüplerin yüzde 10 indirim yapma kararını oluşturan Özdemir’in, bugünkü stratejisi de Yayını Kuruluş’tan makul bir indirim sağlamak.
Bunu başardığı takdirde en başta TRT, A Spor, CNN Türk ve diğer kanallar, o kanallardaki spor programları Süper Lig’i yurt ölçüsünde daha geniş kitlelere ulaştıracaklar.
Hatırlamakta yarar var: Tv kanallarındaki maç özetleri, maç yorumları ve futbolla ilgili dosyaların tartışıldığı programlar, tüm eleştirilere rağmen, eğrisi ve doğrusuyla futbola en büyük desteği sağlıyor. Marka değerinin yükselmesine katkıda bulunuyor. beIN sports, ilgiyi giderek artıran, bir anlamda yeni aboneler kazandıracak tabanı genişleten bu durumu görmeli. Ticari bakımdan kendi elini kolunu da bağlamamalıdır.
Özdemir’in kafasındaki makul indirim rakamı ne?
Başkan, “Yüzde 35 isteyeceğiz” diyor, “Elbette pazarlık masalarında rakamlar değişebilir. Sonunda bir uzlaşma zemini oluşturmak için elimizden geleni yapacağız.” Özdemir’in üzerinde ısrarla durduğu sorunlar da var: “Kendimi bildim bileli radyodan maç dinleme hastasıyım. Takımları kafamda sahaya yerleştirir, spikerin anlatımına göre heyecanla maç sonuna kadar radyo dinlerim. Hayır, futbol müsabakalarında radyolar susmamalı! Çözmeye çalıştığı öteki önemli sorun da restoranlar, cafeler, dernek lokalleri gibi sosyal mekanlardaki ölçüsüz abonelik bedelinin de (150 bin TL) kabul edilebilir rakama indirilmesi.
Özet yayına dönersek... Yüzde 35 dahi yayın dünyasında beklenen rahatlamayı yaratmaya yetmez. Böyle bir indirimin farklı düzenlemelerle de desteklenmesi gerekebilir.
Peki, hiçbir anlaşma olmazsa düğüm nasıl çözülür ?
Ne zamandır kapalı ifadelerle özetlediğim görüşümü şimdi açmanın zamanıdır.
Terör sorunu, Suriye sorunu, ekonomi sorunu, eğitim sorunlarımız vb... Türkiye gündeminin her alanda giderek daha da yoğunlaştığı, vatandaşın siyasetten yorulduğu bir dönemde... Onca işin arasında bu işin çözümü de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilgisine, işaretine ve tavsiyesine kalır.
Su akar yolunu, bulur... Sonunda aklın dediği olur.
Başka yol yok. Ya biter, ya biter!
Ömrümün en “ulusal” günleri
Sadece üç örnek sunayım: 2002 Futbol Dünya Kupası (Kore/Japonya) 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası (İstanbul), 2012 Londra Olimpiyat Oyunları Kadınlar voleybol ve basketbol turnuvaları. Arada yüze yakın unutulmaz maç, yarışma, yarı final, final anısı da var.
İtiraf edeyim: Şu son iki hafta içinde ömrümün en ulusal günlerini yaşadım.
Heyecandan, coşkudan öldüm öldüm dirildim. Basketbolcu delikanlılarımız Amerika’ya uzatmada tek sayı ile kaybettiler. Kötü bir turnuvadan geçtiler. Yine de olimpiyat elemelerine katılmak için bir bilet kaptılar. Dahası, Ufuk Sarıca’nın tüm eleştirilere karşın Semih-Ersan’dan Doğuş-Cedi’ye bir kuşak değişimini başardığını gördük. Onları yine de saygıyla alkışladım.
Futbolda Şenol Güneş hocamızla, Emre’ye rağmen (39) yaş ortalaması 25’e inmiş genç bir takımımızın yeni maceralarına tanık oluyoruz. Hop oturup hop kalkıyoruz. Eleştirilerimiz olabilir. Yine de onlar geleceğimizin en büyük güvencesidir.
Bu kısa yazının son paragrafı voleybolcu harika kızlarımıza. Avrupa Şampiyonası finallerinde halkımızla bütünleştiler. Son maçın son setine kadar bize fırtına maçlar sundular. İkincilik elbette en azından şampiyonluk kadar değerli. O örnek kızlara, en güzel annelere, ülkenin en değerli profesyonellerine selam olsun. Türk kadınının “fırtına” yarattığını gördük, mutlu olduk. Tokyo 2020 elemeleri için umutlandık. Başantrenörümüz ve eniştemiz Giovanni Guidetti’ye teşekkürler.
Üç federasyonumuza da kucak dolusu alkışlar.
Albayrak’a ceza: Savcı tamam, ya federasyon?
Hürriyet Spor Müdürü Mehmet Arslan, CNN Türk’teki Limitsiz Futbol programında Galatasaray 2. Başkanı Abdurrahim Albayrak’ın Cumhuriyet Savcılığı tarafından 6222 sayılı yasanın 22. Maddesine göre 5 bin TL para cezası ile cezalandırıldığını belgeleriyle açıkladı. Gece yarısı ortalık karıştı, uzmanlar yorum üstüne yorum yaptı.
Savcılık, Albayrak’ın geçen yıl yaptığı VAR konuşmalarının kayıtlarıyla ilgili açıklamasından dolayı Medipol Başakşehir Başkanı Göksel Gümüşdağ’ın şikayeti üzerine bu kararı almış.
Yasada, yöneticiler için beş katına kadar artırma yetkisi verildiği halde Albayrak’a en alt limitten ceza verilmiş, katlama da yapılmamış. Ayrıca üç ay spor sahalarından men cezasına da gerek görülmemiş. Hukukçular, uygulamayla ilgili tartışıyorlar. Albayrak cezayı ödemiş.
Adli yargılama böyle. Peki geçen yıl Albayrak’ın yaptığı açıklamadan sonra PFDK’ya sevk edilmemiş olması şimdi bir çelişki yaratmıyor mu? TFF’nin disiplin refleksleri kendiliğinden ortaya konamaz mıydı? Adliye görevini yapmış. Sportif tepki niye yok? Bu durum spor adına ihmal ve eksiklik değil mi yani!
Konuyu TFF Başkanı Özdemir’e sordum. Moldova maçından bugün döneceğini, Hukuk Kurulu ve PFDK kurullarını toplayarak bu konuda görüş isteyeceğini söyledi.
Abdurrahim Albayrak’a ille de TFF cezası verilsin diye bir derdim yok. En azından kurulların refleksi, reaksiyonları geliştirilmeli, diye düşünüyorum.