MHK Başkanı Yusuf Namoğlu, IFAB’ın (International Football Association Board) yaptırdığı anket sonucunu açıklıyor:
“- Video Assistant Referee (VAR) sistemi tüm dünyada futbolla ilgili kişiler arasındaki oylamaya göre yüzde 81 EVET ile kendini kabul ettirmiştir!”
Tam da seçim sonrasına denk gelen önemli bir oran... Tartışmalar sürebilir ama, VAR sisteminin Rusya 2018 Dünya Kupası’nda yeterli güven oyunu aldığını söyleyebiliriz.
Rusya’daki grup maçlarında hakemler, özellikle penaltı pozisyonlarında cesaretle akıllıca uygulamalar yaptılar. Parlayan ya da hayal kırıklığı yaratan yıldızlarla takımları bir yana koyarsak, 2018 Dünya Kupası’nın en önemli özelliği VAR’ın yarattığı “adalet” duygusudur.
Başlangıçta her ülkenin kendine göre olumlu-olumsuz yorumlarla karşılayıp test etmeye çalıştığı sistem, Dünya Kupası’nda beklenenin de üzerinde olumlu sonuçlar verdi. Önceki gece oynanan İran-Portekiz (1-1) maçı bunun en taze örneği... Paraguaylı Hakem Enrique Caceres, her iki takımın lehine birer penaltı kararı verdi. O kararları verirken, elbette VAR sistemine başvurdu. Bu sistemin, Dünya Kupası gibi en yüksek seviyede test edilmesiyle hakemler vicdani rahatlığa kavuştu. Kararsız, şüpheli, pişmanlık duygusu yaratabilecek olaylardan uzaklaşıp özgüven duygusu ve rahatlıkla maçı yönetme olanağına kavuştular.
VAR sistemi, futbolcularda da rahatlamaya neden oldu. Teknolojinin yardımı ve kabul edilmiş ilkeler çerçevesinde oyunun şekli de yavaş yavaş değişmeye başladı. Örnek olarak “play acting” ya da bizim kültürümüzde “artizlik” olarak yorumlanabilecek hakemi kandırmaya yönelik hareketler, en azından Dünya Kupası’nda azalmaya başladı. Aynı durumu itirazlar konusunda da dile getirebiliriz. Onlarda da bir azalma var. Hele hakem videoya doğru koşmaya başlamışsa, herkes sükunetle kararı beklemeye başlıyor. Video kararına rağmen verilen penaltıya şiddetle itiraz etmek de artık komikleşmeye başladı.
Öte yandan Brezilya-Kosta Rika maçının bitimine 10 dakika kala Brezilyalı Neymar ceza alanında Giancarlo Gonzales’le girdiği ikili mücadele sırasında kendini yere bıraktı. Hollandalı Hakem Bjorn Kuipers, penaltı noktasını gösterdi. Ancak ekran başında bekleyen VAR ekibi, Kuipers’i uyardı ve pozisyonu ekrandan izlemesini önerdi. Kuipers izleme sonrası eliyle ekranı çizerek izledikten sonra kararını değiştirdiğini bildirdi.
Namoğlu’nun verdiği bilgiye göre VAR’ın önemli yararlarından biri zaman kaybını, oynanmamış süreleri azaltması. Hakemin videoya başvurması halinde izleme - karar verme süreci en çok 1 dakika (60 saniye ya da daha az) zaman alıyor. Teknik analiz yapanlar, topun oyunda kalma süresinin de bu uygulama ile artacağına inanıyor.
Rusya’daki VAR uygulaması, Moskova’daki “merkez” aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Biliyorsunuz, “merkez” uygulamasını önce Almanya Bundesliga’da denemişti. Namoğlu’nun açıklamasına göre, geçen sezon sonunda TFF 1.Lig’de 5 maçta sistem test edildi. İptal edilen penaltı kararı da var, görüntüyle verilen de. Ama en önemlisi, Telekom Arena’da oluşturulan merkeze yurdun çeşitli yerlerinden yarım saniye içinde görüntü ulaştırılması. Türkiye’nin teknolojik alt yapısı da sınıfı geçmiş durumda.
Bakalım, yorumcular yeni uygulamaya hangi “domestik” ölçülerle yaklaşacaklar? Az kaldı, göreceğiz!
Muslera’ya adanmış bir Uruguay öyküsü
Yıl 1924... Uruguay futbolda Güney Amerika Kupası’nı kazanmış, Paris Olimpiyat Oyunları’na katılma hakkı elde etmiş. Ne var ki hükümet para yokluğundan, bazı spor adamları da futbolcuların takım halinde yapacağı uzun yolculuktan dolayı Paris’e soğuk bakıyorlar. Parlamentoda ateşli tartışmalar yaşanıyor. Takım kaptanı efsane Nasazzi çalıştığı mermer ocağından izin alıyor. Kaleci Andres Mazalli, henüz 21’inde ama fizik kondisyon antrenörü.
Uruguay Milli Takımı’nı Vigo’ya getiren gemi, yolculuğun ilk bölümünü bitiriyor. Fakat ceplerdeki paralar da yetersiz. Mazalli ve arkadaşları İspanyol takımlarıyla hazırlık maçı bağlıyorlar. Kazandıkları paralarla bilet alıp trenle güneye inerek Paris’e doğru yol alıyorlar. Çadır tiyatrosunun (!) bütün maçları kapalı gişe. Son maçı da Barcelona’da Barcelona ile oynayarak 9 galibiyetle Paris’e geçiyorlar.
Uruguay 1924 Paris ve 1928 Amsterdam Olimpiyat Oyunları’nda altın madalya kazanarak bugünkü Dünya Kupası’na ilham veriyor. Jose Andrade ve arkadaşları golleri sıralarken Uruguay futbolunda adları M ile başlayan dört kaleci efsaneler yaratıyor: Mazalli (1924-1930), Maspoli (1950), Mazurkiewicz (1966,1970) ve Fernando Muslera (2010- )...
Çok duygulanarak okuduğum bu öyküyü çok sevdiğim masum yüzlü kardeşimiz Muslera’ya gönderiyorum... Haydi evlat... Göster kendini!
SEÇİM GECESİ NOTLARI
Bir yandan maç, öte yandan açılan sandıklar, sayılan oylar... Futbolla siyaset uykumuzu çaldı yine. Laf aramızda iyi de oldu... Rakamlara boğulanlar, maçlara yöneldi, orada sıkılanlar siyasal yorumlara döndü.
Pazar gecesi rüzgar gibi geçti... Bu arada bazı kanalların bazı haberleri atlaması (!) oldukça eğlenceliydi. Bir de stüdyodaki anchor arkadaşlardan biri fena halde sinirimi bozdu. Sahada saatlerce dikili nöbet tutup emeğiyle bizi haberdar etmeye çalışan muhabir arkadaşları bir tek dövmediği kaldı. “Peki... Tamam, anlaşıldı!” (Hadi kes makamında!) Anchor Abi asla dinlemiyordu. Sorulan soruya yanıt vermeye çalışan konuk yorumcuya “Benim asıl soracağım şu” diyerek ikide bir laf kesmesi de cabası! Her neyse, canları sağolsun!
Gelelim İsmail Küçükkaya’ya... Efendim, Muharrem İnce’nin kendisine attığı “Adam kazandı” mesajını bizimle paylaştı ya, gelsin etik tartışmaları. Arkadaşlar... 1) İsmail kimseyi kandırmadı, 2) İnce de İsmail’i tanıyor, gazeteci olduğunu biliyor, 3) Haber beklemez!. Bekleyen haber beş para etmez. Alkışlar sana İsmail!