UEFA’nın Finansal Fair Play ilkelerine uygun tavır ve yaptırımları, tüm sevimsizliğine rağmen yararlı oldu. Borç yükünü eritmek şöyle dursun, faizlerini bile ödemekte güçlük çeken kulüplerimiz, nihayet gösteriyi bir yana bırakıp daha gerçekçi adımlar atmaya başladılar. Onlardan en önemlisi, FFP ilkeleri sayesinde iç kaynaklara göz atılmasıdır. Bu anlamda Beşiktaş’ın Umut Nayır transferi - her ne kadar sorunlu görünse de - akıllı bir hamledir. Umut’un kendiliğinden sözleşmesini feshetmesi, futbolcuyla kulübü Osmanlıspor arasında hukuksal bir anlaşmazlığa neden olabilir. Ancak bu olayda Beşiktaş’ın taraf olmadığını da unutmamak gerekiyor. Dorukhan Toköz de merkezde ve sağbek mevkiinde yararlı bir transfer. Yaş ortalaması- bugünlük- yenilerle birlikte 28,5... Bu ortalamanın daha da düşmesi, takımdaki genç oyuncu sayısının artması gerekiyor.
Beşiktaş’ın transferde üç önemli hedefi var: Gökhan Gönül’e alternatif olarak aynı değerde bir sağbek, orta alanda Talisca’yı ya da Sosa’yı aratmayacak yaratıcı ve golcü bir oyuncu ve santrfor! En önemlisi hangisi, derseniz... Sağbek demeliyim. Santrfor olarak Mustafa Pektemek ve Vagner Love, Slovakya kampında çalışıyorlar. Geçen yıl tüm iyi niyetine rağmen bekleneni veremeyen Alvaro Negredo ise iki süreci bir arada yaşıyor. Birincisi İspanya’da kendi doktorlarıyla sakatlık tedavisi... İkincisi de menajeriyle birlikte kulüp arayışı. Negredo’nun sezon açılış haberlerindeki gibi kulüple anlaşmazlık içinde olmadığı, tam aksine uzlaşmacı bir tavır sergilediği anlatılıyor. Beşiktaş, Negredo’yu sembolik bir ücretle elinden çıkarsa bile yıllık dört milyon Euro’yu tutan ücretinden kurtulmuş olacak.
Orta alanda Talisca boşluğuna bakarsak... Elbette o değerde bir yabancı bulmak çok güç. Gomez, Aboubakar ve Talisca’da yaşanan kiralama deneyleri de pek olumlu sonuç vermiyor. Bence yine de endişelenmeye gerek yok. Beşiktaş o boşluğu Oğuzhan’la doldurabilir. Bir kaptandan da hem kendi kariyeri hem de kulübü için böyle bir yenilik beklenmeli!
Çoğu kişi, Fikret Orman’ın ilk yılında hayata geçirdiği “Feda” sürecine yeniden dönülüp dönülmediğini tartışıyor. Beşiktaş’ın küçülme kararı aldığını ileri sürenler de var... Oysa durum hiç de öyle değil. Beşiktaş, hedefinden sapmadan, stratejik olarak menzilini düşürmeden iddialarını sürdürecek.
Bomba sözcüğünü kullanmamaya özen göstererek Beşiktaş’ın iddiasını taşıyacak santrfor adayının Villarreal’deki Enes Ünal olduğunu söyleyebilirim. Antrenör Javier Calleja Revilla, Enes’e beklendiği biçimde şans tanımıyor. Geçen sezon 12 maçta forma giyip 6 gol attı. Bonservis değeri 8 milyon TL.. Yaşı da 21... Enes Ünal, kuşkusuz Bursaspor’da birlikte çalıştığı Şenol Güneş’in elinde yepyeni bir kimlik kazanabilir. Burada Villarreal’in tavrı önemli. Enes’i elden çıkarmak o kadar kolay değil. Beşiktaş açısından da 8 milyonluk bonservis bedeline karşılık kiralama formülü en kısa yol olarak görünüyor.
Galatasaray Dünya Kupası’nın sonunu ve UEFA’nın “onay” kararını bekleyedursun, Fenerbahçe yeni sezona Ali Koç - Cocu enerjisiyle yaklaşırken elbette iddialar ve hedefler küçülmüş değil. Bu yıl transferler daha sessiz olacak... Gürültü ve coşku yok. Sükunet ve akıl var!
Elveda Almanya... Fena halde şiştim!
Maçlar başlamadan önce Tahir Kum’un SporX’deki anketine katılıp 2014’de olduğu gibi Almanya’nın bu yıl da Dünya Kupası’nı kazanacağını tahmin ettim. Bildiğiniz gibi fena halde şiştim.
Bırakın final oynamayı, gruptan bile çıkamadılar. Mesut Özil ve İlkay Gündoğan’a ayrımcı tepki ve öfke de bir işe yaramadığı gibi takımı da bozmuş, anladık. Bu arada Joachim Löw’ün göreve devam edeceğinin açıklanması da çok olumlu. Örnek alırsak ne mutlu!
Salonlar gölgede kalmasın
Gün geçmiyor ki güreşten bir madalya haberi gelmesin... Basketbolcularımız FİBA Dünya Şampiyonası elemelerinde B grubunu lider olarak bitirdi. Kadın voleybolcularımız yepyeni gençleştirilmiş kadrosuyla Milletler Ligi’nde Amerika ile final oynadılar. Bu başarıların hepsi de değerli. Çünkü istatistik oluşturuyorlar. Başarıyı sıradanlaştırıyorlar. Seviyemizi üste taşıyorlar. O nedenle diyorum ki salonlarımız boş ve loş kalmasın. Bu başarılar da takdir edilsin, alkışlansın!
(En iyi orta oyuncu seçilen kaptanımız Eda Erdem ile en iyi pasör Cansu Özbay’ı da unutmayalım)
Alper’den çifte sezon açılışı
Fenerbahçeli Alper Potuk sezona çifte heyecanla girdi. Sapanca’da dost ve ortağı Faruk Bayraktar’la birlikte Alfa Otel’i açtılar. Otel konseptinde Alper’in sporcu kimliği ve tercihleri ağır basmış. Fitness salonu, saunası, jakuzi, Türk hamamı ve masaj odasından oluşan SPA merkezi ile orman kıyısında bahçe içindeki bungalovlar Alper’le Faruk’un hayallerinden gerçeğe dönüşmüş. Alper Potuk bir yandan form tutarak Cocu’nun gözüne girmeye çalışırken, bir yandan da Faruk Bayraktar’ı arayıp “durum”u öğreniyor. Futbolcuların, emeklilik günlerine şimdiden hazırlanması akıllı bir hareket. Tebrikler Alper!
TRT... Yine TRT!
TRT, Dünya Kupası maç yayınlarını eksiksiz - noksansız sürdürüyor. Spiker arkadaşlarım olanca enerji ve heyecanlarıyla Rusya’daki maratonu yerinden yansıtmaya çalışıyorlar. Arada yaşanan bir yığın teknik soruna rağmen biz o sorunları hissetmeden maçların tamamını izliyoruz.
Kendi adıma TRT dışında yayınlanan Dünya Kupası maçlarında hangi saçmalıkların ve tutarsızlıkların yaşandığını iyi biliyorum. TRT Rusya gibi zor bir coğrafyada muhabirlerini ve spikerlerini koştururken saçmalık yapmadı. Yayınından vazgeçilen maç da yok. Üstelik 1 numaralı kanalını Dünya Kupası maçlarına ayırarak verdikleri önemi de gösterdiler.
Bunca hay-huy içinde spiker arkadaşlarımız telaşla bazı yanlışlar yapabilir. Örneğin, Felipe’nin İspanya Kralı mı yoksa prensi mi olduğunu arkadaşlar bir anlığına şaşırabilirler. Güler geçeriz... Muhabir arkadaşların röportajları da gerçekten yeterli olmadı. Bu iş ekip ve bütçe işi... Daha iyisini bekleyebiliriz. Ama yayınları hiç aksatmadan gerçekleştiren TRT’ye ve Spor Koordinatörü Mehmet Buğra Şahin’e teşekkür etmeliyiz.
TRT olmasaydı, farklı yayıncıların turnuvayı nasıl kuşa çevirdiğini ya da magazine boğup sporu unutturduğunu görürdük. İyi ki TRT var... Yine de TRT var.